Peynirin aritmetiği: Pınar Kaftancıoğlu yazdı
Toplumun en büyük sorunlarından biri olan gıda hilekarlığı tavan yaptı...
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone OlKazein piyasada satılan bir ürün. Doğalımsı olanı ile zerre doğal olmayanı, aralarında incecik bir çizgiyle ayrılmış şekilde, marka marka, çeşit çeşit sunuluyor. Bunu süt tozu ile karıştırıyorlar. Süt tozu da yine bunun gibi; doğalımsı olanı ile zerre doğal olmayanı, aralarında yine incecik bir çizgiyle ayrılmış şekilde, çeşitli ülkelerden çeşitli markalar şeklinde geliyor ve ilerliyor.
Bunların içine margarin + kaşar aroması + gıda boyası + su + belki birazcık da gerçek kaşar peyniri telemesi (bunu açacağım. Piyasadan dönen, küflenmiş, tarihi geçmiş, depolarda kalmış bütün peynir çeşitlerinin ikinci şifresidir.) ile karışıyor.
Ortaya çıkan ürün, kilogramı 50 liradan başlayıp 250 liraya uzanan bir yelpazede satılıyor.
Ahlaklı üretici ile uyanık cingöz arasında bir çizgi üzerinde elbette.
Bence ve bilimin bütün kriterlerine göre facia olan bir karışım bu.
Özetle margarinden (bitkisel ya, eşittir vegan) mamul peynir, hile - hurda - çer - çöp seviyesinden çıktı. Şıkır şıkır ambalajlar, iddialı cümleler ile marketlerin genelde en kazık raflarında "Vegan Peynir" olarak yerini aldı.
Sütsüz peynir olarak yasal bir üretim ruhsatı var elbette. Margarinin ruhsatı nasıl var ise bunun da var. Kötü yanları üreticisini ve satıcısını ilgilendirmiyor, iyi yanları epeyce var. Üretim maliyeti ile satış fiyatı arasındaki onlarca kat bir yanda kalsın, içerik neticede margarin olduğu için sınırsız raf ömrü var. İsterseniz 500 sene tutun. Sıfır bozulma.
Bu margarin ve boya karışımı yiyene kolonda, hücrede, damarda, kalpte geri dönüyor, buna da şüphe yok.
Vegan peynir ile işi olmayanlar ise kartelanın kanun hükmünde kararname gibi başımızda illa ki bir karabulut kontenjanından bu margarinli çamuru, akla gelen her peynirde; özellikle Erzincan tulumunda, krem peynirlerde, kaşarda, İzmir tulumunda cayır cayır yine yiyor. İstenen formül, istenen ölçek ile karışıyor - karıştırılıyor. En deep madrabazdan en bilinen üreticilere kadar uzanan bir geniş çizgide yine elbette.
İşleyiş şöyle. Peynirciler marketlere peyniri satıyor. Bu satış yıllık 800.000 tona varıyor. Ülke çapındaki binlerce market, bu binlerce ton peyniri rafa koyuyor. Hepsi kusursuz, ziyansız, tam da zamanında filan satılmıyor elbette. Vakumu bozulmuş, paketi yırtılmış, soğuk zinciri kırılmış, lojistikte takılmış, taşındığı TIR kazaya karışmış vesaire vesaire en iyimser tahminle %10'u ıskartaya çıkıyor.
Bu da yıllık 80.000 ton eder. İşte bu ıskarta peynirin, marketten sahibine iade edildikten sonra nereye satıldığı ve ne yapıldığı izlenmeli. Bu takip için doğru bir yol bulunmalı.
Bu 80.000 ton ıskartanın muhtemel ki tamamı margarin çamuru ile karıştırılıp yeniden satışa sokuluyor. Görünüşte zerrece anlamayacağınız peynir oluyor. Pazar araçlarında, süt ürünleri ucuz tanzim satışlarında, şurada - burada, yasal muhatabın bulunmadığı her yerde, catering sektöründe, börekçide, ucuz (ve pahalı) lokanta mutfaklarında faturasız elden ele dolaşıyor. 70 çeşit köy kahvaltısı 70 lira sofralarına giriyor. İşin bam teli burada.
Kocaman bir dosya olabilir ki olmalı da...
Peynir aldığınız tanıdık dükkanlara, esnafa da sorun - soruşturun. İşaret ettikleri konulara eğilim, öğrenmeye - anlamaya çalışın muhakkak. Bu ıskarta konusunun tadı çok kaçtı. Bu üretimin sağlıklı üretimin kat kat üzerinde olduğu, mandıralar arasında şu ara çok yoğun konuşulan bir konu.
Bir de dip not, şirden mayası.
Mandıraların ve köy tipi üretimlerin içinde şirden mayasının yeri / kullanım oranı %5'i kesinlikle geçmiyor. Ama pazarlama cümlelerinde, açıklama ve içerik bilgilerinde %100 plus şeklinde, istisnasız her peynirin etiketine şirden mayası yazılıyor. Bu iş anlata anlata düzelir mi bilmiyorum. Sıkıntılı, saçma bir hale geldi. Her anlamla piyasa ahlakını bozuyor. Gerçi etik - ahlak kelimeleri epey bir mazide kalmış gözüküyor.
Yapılacak şey şudur; gıdada, inşaatta, satışta, pazarlamada, hilede - hurdada her bir sorumlu için hiçbir azaltıcı sebep, neden, erteleme, af vesaire olmadan 1 sene katıksız hapisten başlanmalı.
Toplumun en büyük sorunlarından biri olan gıda hilekarlığı tavan yaptı. Bozulan ve kokuşan her dinamiğe paralel olarak, hatta bu kıyaslarda ilk üçe girecek kadar bozdu - bozuldu. Berbat oldu. Fena oldu.
Bana da fenalık geldi.
Yazmayacaktım gitti.