Gönül Abla
"...Geçen günlerde eski yazdıklarıma göz atarken meğer ben de yazmışım Gönül Abla’ya. Ancak bir atölye çalışması bu. Okurken keyif alacağınızı umduğum bu mektubu Gönül Abla’nın anısına ve insan sıcaklığı nedeniyle sizlere yeni yıl armağanı olarak sunmayı düşündüm..."
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone Ol“Merhaba Gönül Abla, ben 27 yaşında genç bir kızım. Benim sorunum kendimden yaşça küçük erkeklerden hoşlanmam...” Küçük dedimse de aşırı küçük değil tabii... Benden 3- 5 yaş küçük demek istedim. Bir de ben küçükken gerek yakınlarımdan gerekse uzak çevremden büyük kişiler tarafından çokça istismara maruz kaldım. Acaba bu yüzden mi böyleyim?...”
Bir zamanlar çok satan günlük gazetenin bir Gönül Ablası vardı. O gerçekten; genç-yaşlı demeden, köylü-kentli ayrımı yapmadan insana sahip çıkan ve onun sevinç ve tasalarını paylaşan bir Gönül Abla’sıydı. O, insanların dertleri, sıkıntıları, sorunları, özellikle de gönül ve aşk açmazlarıyla ilgilenir ve onlara köşesinden bire bir cevap verirdi. İnternetin olmadığı bir zamanda insanlar ona mektup yazarak ulaşırlardı. O da belirlenmiş bir rumuz altında onlara köşesinden birebir cevap verir, çözümler sunardı. Gazeteyi eline alan hemen herkesin göz atmadan geçmeyeceği bir köşeydi Gönül Abla’nın gazetedeki bu köşesi. Hatta Gazeteyi sırf bu yüzden alanların sayısı azımsanacak cinsten değildi.
Geçen günlerde eski yazdıklarıma göz atarken meğer ben de yazmışım Gönül Abla’ya. Ancak bir atölye çalışması bu. Okurken keyif alacağınızı umduğum bu mektubu Gönül Abla’nın anısına ve insan sıcaklığı nedeniyle sizlere yeni yıl armağanı olarak sunmayı düşündüm. İyi okumalar, sağlıklı ve mutlu yıllar…
İlân-ı Aşk!
(Oğuz Atay Atölye Çalışması: Gönül Abla’ya Mektup)
“Pek muhterem Gönül hanım.
Evvela mahsus selam eder gözlerinden öperim.
Bileen mi
Aslında sağa Gönül abla yerine gönül sultanım demek geçiyo içimden
Aha şuracığım bir zar gibi titreyo daha bunu söylerken
Herkesin gönül ablası ol ama benim gönül sultanım ol derem
Senin gibi maharetli ve fettan bir kadınım olmadı heç
Bugüne dek dokuz karı eskittim ama hiçbiri senin gibi deel
Gazatadaki resminden aşık oldum sağa
Gülen yüzün fethetti beni
Hemi vallah hemi billah gözlerinin içine dek gülüyon
Bizim ellerde garıların yüzü hiç gülmez bilenmi
Kadınları çok severim cinsi latif olurlaa
Aşık olmayı da severim, sık sık aşık olmak isterem
İnsanın bedenine iyi geliyo ruhunu dinlendiriyoo
Yaşım yetmişde olsa yine aşık olcam diye söz vermişem kendime
Nasip böylemiş bu yaşımda size denk kaldı
Nedense sizin için kavrulmaya başladım bilesiiz
Bu aşk işini çok iyi anlaram ve bilerem tıpkı sizin gibi
Bu konuda çok mahir bir avratsen. Herkese akıl veriyon
Ben akıl deel aşk istiyom senden.
Bunu açık açık istiyom kusura kalma
Çünki sende bilersenki aşkta yalan olmaz.
Hergün yazılarını okuyom gazatada
Gazatayı bulamadığım gün deli oluyom
Elim ayam kesiliyo
Candan bedenden düşüyom
Bu halim nice olacak sana soruyom
Sana önceleride yazdım bir ses etmedin
Hayırda demedin
Ne evet ne hayır orta yerde koma beni
Karı kısmısı nazlı olur biliyom
Sana bahşedeceklerimi beğenmedinmi yoğsa
Az buldunsa söyle yirmi köyüm vağa hepiside senin
Ne olur ayanın turabı olam cevap ver bağa
Benim kınalı kekliğim
Yoğusa Bir mecnun olup düşcem yollara
Aşağı düzlük köyünden hacağa Salih efendi.”
Aşk Hakkında Birkaç Söz de Benden Olsun!
- Başlamayı anlamlı kılan tek şey ‘bitirmektir’. Bunun tek bir istisnası vardır; o da, “Aşk’tır!”
- Aşkın zamanı yoktur; ne zaman başlayacağı, ne zaman biteceği bilinmez. Yaşı- başı da bilinmez! Aşk sadece yaşanır; hesaba kitaba sığmaz, mantığı da bulunmaz. Onu başlatmak ya da bitirmek elinizde değildir.
- Aşkın bitmeyle, bitirmeyle başı pek hoş değildir. O gönlünce eser gönüllerde; ona hükmedilemez! Bu nedenle kavuşmayla bitse dahi aşk; yaşamaz, yaşayamaz. Bir müddet sonra geldiği yere döner.
- Kontrolden çıkan ateş ocağını söndürür insanın; aşk ateşi de böyledir, aşık’ı da maşuk’u da kavurur geçer.
- Aşk kendisi için yaşar gönüllerde; kontrol edilebildiğinde bitmiş demektir Aşk!
- Aşktan geriye üç hal kalır:
- “Vuslat”, “Hicran” ve “Hüsran” dır bunlar.
- Vuslata erenler mutludur. Çünkü mutluluk, büyük / küçük bir denge halidir sonuçta.
- Hicran, aşkın izini ve yarasını taşır; devamlı kanar. Yaralı bir kuşa benzer; uçamazsın, konamazsın, sığamazsın bir yerlere… Bir müddet daha aşkı yaşatır gönülde; aşkın izi ve gölgesi dahi bir vahadır insan ruhunda.
- Hüsran ise en kötüsüdür; yaşama küstürür insanı. Sevgi nefret birbirine karışır; güvensiz kılar insanı.
- Esasen gerçek aşk bir kez yaşanır; o da denk gelirse. Bu yüzden her kula müyesser değildir AŞK! Aşk sancısı çekenler nasipli addetmelidir kendini.
Yukarıdaki satırlar 19. Yüzyıl romantizminden izler taşımaktadır. Bu günkü post modern dünyamızın insanı bu kadar uğraşmıyor birbiriyle. Yani ne emek veriyor, ne de zaman ayırabiliyor ‘aşk’a . Bu yüzden olmalı ki; ‘aşık’ da, ‘maşuk’ da pek görünmüyor ortalıkta. Günümüzün insanı, kendi de dahil olmak üzere, her şeyi anında tüketiyor. Bu sebepledir ki, insanla ilgili bütün değerler can çekişiyor günümüzde. Kapitalist düzenin bir kötülüğü de budur insanlara…
Aralık 2023, K.Çamlıca