Gıdada en çok hile hangi üründe?
"...Memlekette gıdada en çok hile hangi üründe derseniz, zeytinyağı bu listenin tepesinde. Binlerce ton zeytinyağı, markalı - markasız, ambalajlı - ambalajsız, eş - dost, yol kenarı, Köyümün Diyarı, Bodrumlu Ayşe Bacı falan derken aynı anda piyasaya giriyor..."
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone OlKars orijinli, İstanbul doğumlu bendeniz; Ege'ye geldiğim güne kadar zeytinyağını pek bilmez ve anlamaz halde idim. 98'e kadar diyebileceğim bu dönemde ben de herkes gibi belli başlı markaların oluşturduğu güven üstüne bu alışverişimi yaptım. Yeri zaten üçüncü sıraydı, memleketten gelen tereyağı, kuyruk yağı, kaz yağı ile çevirdiğimiz mutfakta zeytinyağı sadece salatalarda kullanılırdı. Bir de tabii zeytinyağlılar, onları da tıpkı herkesinki gibi en iyi benim annem yapar. :)
Kızartmalar ayçiçek yağında filan... İstanbul'daki milyonlarca mutfak o gün olduğu gibi bugün de benzerdir. Margarin ve yumuşak, teneke içinde, o zamanın meşhur markaları eve hiç girmemişti bizde, şimdi sevindirici ki hemen herkeste böyle...
Ege'ye geçtikten ve Ege'nin yaşam tarzına iliştikten sonra zeytinyağı tüketim seviyem dramatik bir miktara yükseldi. Salatada zeytinyağı, kahvaltıda zeytinyağı, bütün yemeklerde zeytinyağı, kızartmada zeytinyağı, başın ağrıdı mı iç yarım bardak zeytinyağı derken hanede yıllık tüketim miktarı 50 Litre sınırını rahat geçti ve bazı zaman oldu 70'e geldi.
Tereyağını kahvaltılarda hala bolca tüketiyoruz, kuyruk yağı tencere yemeklerine giriyor, kaz yağı pilav ve çorbalara bir kaşık. Fakat bunların miktarı zeytinyağı ile kıyasa el vermiyor. Dolayısıyla zeytinyağının ne olduğunu ve ne olmadığını mutfağımdan açılan bir pencerede oldukça iyi bildiğimi söyleyebilirim.
Üretimin içindeki penceremde ise tam yirmi üç senedir zeytinciliğin göbeğindeyim. Su fabrikası dönemi geride kaldığında elimizde hatboyu zeytinlikler kaldı. Bunlardan başlayan "E şimdi ne yapacağız..." arayışında ise İpek Hanım Çiftliği'nin temelleri atıldı. Sonrasını zaten herkes biliyor. Zeytinliklerin toplam alanı ise tarafımca bilinir fakat ağaç sayısı hala gizemlidir. Gördüğüm %80'in bir de görmediğim %20'si var. İnsan her gün yeni bir şey öğreniyor. :) Her neyse...
Şimdi zeytinde çırpım zamanı, yani geldi yılın Kasım ayı. Bu ay itibariyle geleneksel "Zeytinim şöyle - zeytinim böyle" şenlikleri de tabii başladı. Uydurma ödüller bir sene ona, öbür sene buna, sonra da kapıdan elini sallayana "Herkes şampiyon" konseptinde verildi. "Bilmemne Üstün Lezzet Enstitüsü" logosu bütün etiketlerin bir köşesinde kendine gururla yer edindi.
...ki bundan ayrı bir yazı konusu olur. Herhangi bir ürünün sağında solunda br... lezzet ödülü vs. gibi bir ibare görüyorsanız Google'da bunu aratın, memlekette oraletçisinden kuruyemişçisine herkesin, herkesin ama herkesin bu ödüle layık olduğunu görerek şaşın kalın.
Özet, Turkish Marketing işidir.
Ayvalık, Akhisar, Aydın, Çanakkale ve Hatay; Türkiye'nin zeytin ağaçlarının çoğunluğuna sahip olan bölgeler bunlar. Üretimin %80 - 85'i bu beş bölgeden çıkar. İçlerinde de tabii bir sıralama var...
Akhisar tonaj olarak zirvededir. Bunun esbab-ı mucibesi nedir derseniz de lafı hiç uzatmadan, bölgedeki endüstriyel tavuk üretim tesisleridir. Kafes tavukçuluğu, et, yumurta... Üretim biçimleri ve girdisi hakkında herkesin fikir sahibi olduğu bu işletmelerin devasa kümeslerinden, bir yan ürün olarak devasa miktarlarda tavuk dışkısı elde edilir. Gübre olarak değerlendirilir. Bu gübre de zeytincilikte büyük bir memnuniyetle tercih edilir. Çünkü bir tavuğu kırk günde kesim ağırlığına getiren mucize (!), elbette dibine atıldığı zeytinlerde de hikmeti neyse gösterecektir. Sonuç olarak dibine atıldığı ağaçtan yumruk gibi zeytin elde edilir.
Üstelik diğer tüm bölgelerden daha erken elde edilir.
- erken hasat yağ..?
Bu gübre, boca edile edile, bölge bölge ilerlerken öte yanda ise pazarlama teknikleri işin içine dahil edilir.
Burada şunu anlatmalıyım. A... bölgesinden çıkan iki farklı yağ alıyorsunuz diyelim. Bunların biri ucuzluk marketinden, biri kraft kağıda sarılmış, çok özel hikayeli, ödüllü, mühürlü, tasarım şişelerden. Aradaki fiyat farkı tabii kol...
Şimdi, bu iki farklı şişedeki yağ, birebir aynı tesisten, hatta aynı tanktan, aynı partiden ve aynı üretim hattından gelir. 50.000 litrelik tek bir tanktan belki 50 farklı marka için yağ şişelenir. Bahçe aynıdır, sıkım aynıdır, toptancısı aynıdır. Hikayesi, ambalajı ve tabii fiyatı farklıdır.
El netice, ünlü bir TV selebritisinin "özel üretim" zeytinyağı ile, ünlü bir ucuzluk marketinin eko zeytinyağı birbiriyle tamamen aynıdır.
Birebir aynı ürünün 300 - 500 - 900 gibi birbirinden açık ara farklı fiyatlar ile satılabilmesinin mümkün olduğu bir ruh hali de piyasada maalesef vardır. Zeytinyağı bu işin sadece bir dipnotu, bir paragraf...
Alt gelir grubunu hedefleyen market var. Adı: ....
Orta gelir grubunu hedefleyen market: ....
Orta üst ve üst gelir grubunu hedefleyen market: ...
...bir de "Ben istemem hipermarket, özel bir üretim ararım diyenler için butik marka: ....
Bunların hepsinin aynı şirket bünyesinde, hepsinin aynı tedarik zinciri içinde, satılan her ürünün aynı içerikte, ancak bambaşka fiyat segmentlerinde olduğu bir durum, zannediyorum sadece bizde var. Buna da ben "Turkish Marketing" diyorum.
Şimdi zeytinyağına döneyim.
Memlekette gıdada en çok hile hangi üründe derseniz, zeytinyağı bu listenin tepesinde.
Binlerce ton zeytinyağı, markalı - markasız, ambalajlı - ambalajsız, eş - dost, yol kenarı, Köyümün Diyarı, Bodrumlu Ayşe Bacı falan derken aynı anda piyasaya giriyor. Legal veya illegal satış toplandığında bir rakam elde ediliyor fakat Türkiye'de bu miktarda zeytinyağı üretilmiyor. İthal de edilmiyor. O halde bu kadar çok zeytinyağı nereden geliyor..?
5 Litre alırsan kampanya yapıyor, altıncısını bedava veriyor. Yok Hatay, yok Antakya... Sosyal medyamız zamanın Bal TV'sine (ne oldu o adam?) rahmet okutur halde haftalardır yıkılıyor. Hatay bu sene özellikle öne çıkarılıyor, çünkü deprem bölgesi hassasiyeti, çok kısa bir sürede maalesef keşfedildi ki, iyi getiri sağlıyor. Üç tane fotoğraf çekiyorsun, bir kasket, bir traktör, iki de sepet; hop, oluyor ve bitiyor.
Realitede, arıya bile güvenmeyip balı bizzat kendisi yapan bir sektörde, ağzına kadar hormon basılmış zeytinler dahi bir yanda kalsın, zeytinyağının Z'sini içermeyen "butik zeytinyağları", - ya da eko zeytinyağları, -ya da 5 al 3 öde zeytinyağları, -ya da "Bir amca varmış Tofaşıyla dağıtırmış" yağları piyasayı sarıp sarmalıyor. Aradığınız artık her ne ise... ...vermeyi düşündüğünüz de elbette.
Peki satılan şey ne?
Çokça pamuk yağı, biraz kanola yağı, içine zeytinyağı aroması, tabii bir de boyası. Geleceği var mıdır, yok elbette. Tarım ve Orman Bakanlığı non-stop denetim yapıyor. Pehlivan tefrikası gibi tağşiş listeleri yayınlıyor. İşletmeleri mühürlüyor ediyor da bunlara ne ki..? Bugün tağşişte Gülücük Zeytinleri, yiyor cezayı, kapatıyor, sabahına yeni bir tabela, oluyor sana Yeşil Sırlar Zeytin İşletmesi...
Denetlemeyi yapan memurlar sinirden ne yapacaklarını şaşırmış halde. Sarı Çizmeli Mehmet Ağa kartvizitleri filan, onları zaten bulana aşk olsun şeklinde...
Pamuk yağı, kanola yağı vesaire. Bunlar kullanılır mı? Kullanılır elbet. Dünyada pek çok mutfakta, ucuz olmalarından sebep kendilerine yer bulan şeylerdir. Amma velakin pamuk yağı kullanmak isteyen gider onu alır, mesele pamuk yağını boyayıp halis zeytinyağı diye satarsanız ortada bir sorun vardır.
1 Liralık tahtakale kozmetiklerini pazarlayıp kara paralarını yaldızlayan, olmayan fabrikalarla, olmayan çalışanlarla, A'dan Z'ye destursuz yalanlar ile ağını oluşturan aileyi birkaç haftadır hep beraber izliyoruz. Bu güzellik salonları olayının çok benzerinin, çok çok benzerinin çiftçilik / köycülük alanında mevcut olduğunu lütfen iyi bilin.
Bakalım bunlara sıra ne zaman gelecek de...
...temizle temizle bitmeyecek.