Falezleri, plajları, gelgitleri ve dil okulları ile bir bohem sayfiye kenti
"Bilinmeyen rüzgarların beni götürdüğü Bournemouth kıyıları, kumsallar, cliffler ( falez), denize dikine uzanan dalga kıranlar ve gelgitler (medcezir – tides ), sanki bin yıl önceden belleğimde kalmış hayal meyal o günler..."
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone OlKavak yellerinin estiği zamanlarımda, Sarıyer’in o güzel insanları ile asırlar sürecek dostluklara sahip olmuşken, tüm güzel değerlerini yaşarken hayatın ve insan ilişkilerinin, nedense bir şeyler oluşurdu kafamda bilemediğim, aradığım... İlk gençlik yıllarımızda, Sarıyer’de “ Telli Baba ” ya gelip, kısmetim açılsın evleneyim diye gelin teli kesen kızların çıkışını kollardık “ işte kısmetin çıktı diye topluca haykırarak kızlara”. İşte ne zaman ben de bulunsam arkadaşlarla orada Telli Baba’nın civarındaki duvarlara yazılar yazardım “ bu düzen değişmeli “ diye.
Ne hayaller kuruyordum kim bilir, Boğaz’ın Karadeniz’e de bakan güzelliklerinde, acaba aradığım ne ola ki diye düşünüp durmuşum ki düşmüşüm Avrupa yollarına, artık insanlarını, ilişkilerini mi izlemek için, yoksa masallardaki bilge adamı bulmak için mi, hatırlamıyorum.
Bilge adamı değil ama neyi aradığımı 72 baharında gidip bir sene Anthony Veder isimli bir denizcilik şirketinde staj yaparken yaşadığım Hollandalı insanlarda, ilişkilerinde, mentalitesinde, insanı insan yapan değerler, ilişkiler, yaşam tarzları, felsefeleri ve kültürlerinde bulmuştum aradığımı... Keşfetmiştim çok şeyi ve benim için tüm bunlar bir nevi milat olmuştu yaşamımda.
Hayatımın akışına erken yaşlarımda girmişti Londra, gemilerle lock denilen kanal havuzlarından limana varışları, rıhtımları, dünyanın her yerinden gelmiş insanları, tiyatroları, müzikholleri, klasik trenleri ve hala devam eden kopmayan ilişkilerim ile.
Daha o günlerde “ Lands End” takılmıştı aklıma Orta Okul günlerimden, Gatenby İngilizce ders kitabında konu edilen, hep merak etmiştim karanın bittiği yer, sonu neresi diye. İşte o merak rüzgarı beni alıp götürmüştü önce o bohem sahil kenti Bournemouth’a, sonra da Land’s End ve kasabasına.
Sonraki yıllarda sanki beni takip edercesine Londralı olmuştu kardeşim, birbirinden güzel iki kızı olmuşken, evlatları ile birlikte yaşamaya doyamadan o deniz ülkesinde sonsuza kadar kalmayı tercih etmişti, şairin yolun yarısı dediği yaşta. Kalbim hala Londra’da kalmıştı.
Land’s End | peninsula, England, United Kingdom | Britannica
Gelgitler ( Medcezir - Tides )
Bilinmeyen rüzgarların beni götürdüğü Bournemouth kıyıları, kumsallar, cliffler ( falez), denize dikine uzanan dalga kıranlar ve gelgitler (medcezir – tides ), sanki bin yıl önceden belleğimde kalmış hayal meyal o günler.
Kimseler görünmüyorken civarda, tek başına uzanmışsan kumsalına Bournemouth’un, tatlı bir esintinin eşliğinde gevşetmişse seni güneş, başlamışsan kestirmeye güzel hayallerle, birden denizi hissedersen ayaklarında, işte o an uyandırmalısın kendini rehavet içindeki güzellik uykundan.
Niye mi?
Belli ki gelgit başlamış çoktan ve yükselmekte olan deniz o gün falezlere kadar uzanmak ( ! ) isterse. İşte o zaman sen oradan hemen uzaklaşasın ki yükselen deniz seni de falezlere götürmesin…
Sen yine uzan kumsala, dal rehavete, amma velakin önce bak etrafına, olsun cıvıl cıvıl insan sesleri, kalabalıklar, dalarsan da uykuya merak etme uyandırırlar seni gelgit denizi sana ulaşmadan. Zaten her şey kontrol altında yetkililerce, son derece güven içinde hissedesin kendini. Sadece ıssızken ve dahi geceleyin uykuya dalmayasın kumsallarında.
Gelgit( med cezir) olayında sular çekilince de gidebildiğin kadar denize doğru yürümekte başka bir alem. Fransa’nın Le Havre kentindeki suların çekilişini, Hamburg Limanında, daha ilk günüm, akşam kente gidip gece geri döndüğümde rıhtımdaki gemiyi bulamayışımı anımsadım şu satırları yazarken. Limanda sular çekilmiş, gemi rıhtımdan da aşağı seviyeye inmiş, neyse ki bacasını görebilmiştim, öyle buldum gemiyi…!
Plajlar, yürüyüşler ve Ginger Ale
Bournemouth - Bin yıl öncesi aldığım bir kartpostalda
Havalar ısındıkça bırakmışsın kendini Manş Denizinin sıcak ve berrak sularına, uzanmışsın kumsalına, yürümüşsün kumsal boyu promenadelerinde, merakın varsa sörf dersleri ya da başka su sporları dersleri almışsan değme keyfine. Üstelik doğanın keyfini sonuna kadar çıkarabilirsin, özellikle yaz aylarında çeşitli aktivitelere, festivallere de katılabilirken...
Gündüz deniz, kumsal, yürüyüş ve akşamına doğru çıkmışsın falezlerin üst tarafına, dalmış gözlerin uçsuz bucaksız denizlere, ufuk çizgisinin ötesine uzanan hayallerin ile, hele de dalgalıysa deniz, sesini dinleyerek, izleyerek. Ve hemen yanındaki publardan birine dalmış, ya Ginger Ale ile hararetini gidermiş, ya da “ Gin and Tonic “ yudumlamaya başlamışsın çevrendeki insanlarla ve barmaid ile yaptığın sohbetler eşliğinde.
İnsanları, özellikle de turistleri eğlendirebilmek, aynı zamanda paralarını da harcatabilmek için, anladığım kadarıyla benim hatırımda kalmayan, balonla yüksekten kenti izlemek, denize uzanan ilginç rıhtımlardan telle kaymalar, bisikletle gezmeler ve benim bilemediğim kim bilir daha değişik eğlenceler. Eeee eskiden sadece özelinde kaymak tabaka İngilizlerin sadece tatil için geldikleri bu kent şimdilerde yıllık yedi milyon civarı turisti ağırladığı ifade edilmektedir.
Bu arada, benim de günü birlik deneyimlediğim Southampton’dan bir ferry ile Fransanın Le Havre kentine gidebilirsiniz, değişik yerler, kültürler, Fransız mutfağı deneyimlemek iyi gelebilir. Aslında Bournemouth- Dover arasından, Kontinant liman şehirleri ile bağlantılı çok seferler de bulabilirsiniz . Bir defasında Dover’den Rotterdam’a gidiyorum, gece kalkıp sabah varan. Salonlarda merdivenlerde bile oturacak yer yok, güverte bile dopdolu, hiç unutmam bir kız sesi yüksek volüm ile, battaniyeye sarılmış yatıyor, havada serin, gel diyor battaniyenin bir ucundan gir içine, tereddüt ettiğimi görünce, bak herkes bir çare bulmuş, gel yoksa Rotterdam’a vardığımızda buzlarını çözmeye çalışacaksın(!). İnsanlığı karşısında duygulanmış, saygı duymuştum.
Dover – Calais de denenmeye değebilir, tren ilişkili yakın yerler görmek için her iki uçta.
Gençlik işte, üstat şairin dediği gibi Karlı Kayın şiirinde; “ memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak”
Memleket yakın, yıldızlara nasılsa bir gün belki gidilebilir, ancak gençlik bir daha asla geri gelmeyecek, o zaman doyasıya yaşanmalı, hayallerinle, çalışmalarınla, kendine yatırımlarla…
Dil Okulları
Zikretmeden geçemeyeceğim, benim milattan önce (.! ) de hatırladığım, birkaç dil okulu yanında, bir Türk’ün sahibi olduğu dil okulu da vardı Bournemouth’da. Şimdilerde yaklaşık en az 20 dil okulu olduğu söyleniyor. Tek üniversite olmasına karşın,( Bournemouth University), dil eğitimi veren farklı kurumlardan tercihine göre seçtiğin program kapsamında İngilizceni üst seviyelere çıkartabilir, edineceğin arkadaşlıklarla da konuşmanı, konuşulanı anlamanı ilerletebilirsin. İngilizcen ilerledikçe bilesin ki hem hayatın renklenecek, hem daha iyi kariyerler yapabilecek, dünya insanının kültürlerine ulaşabileceksin.
Kızım Özlem’e daha on yaşından itibaren derdim ki “ 30 yaşına geldiğinde üç yabancı dili en iyi şekilde bilmelisin”. Elbette bu heveslendirmeye katkıda bulunmak için daha orta eğitim başlangıcından itibaren kendi deneyimlerimden yol haritası çizmiştim. Zira lisan benim hayat görüşümü, vizyonumu, ufkumu genişlettiği gibi, renkli bir hayat yaşamamı da sağlamıştı. Aynı vizyonu küçük kızım Pınar’a da vermiştim, sonuçlarını gördüğüm içinde çok mutluyum.
İmkan yaratın, ister Bournemouth, ister Türkçe bilmeyenlerle arkadaşlıklar, ister ders almalar, kurslar, ne yapıp edin, günümüz dünyasında size katkı sağlayacak yabancı dilleri küçük yaşlardan öğrenmeye ve sonrasında da ilerletmeye çalışın.
Küreselleşen dünyamız artık çok küçük ve sizlere çok yakın, siz de o dünyanın içinde olun, güzelleştirin yaşamlarınızı, merakınızla, çok çalışmanızla, cesaretiniz ve öz güveninizle, kendinize inanarak, kendinizi severekten.
1 Mayıs 2023
Suadiye