Çocuğun yediği içtiği helal, giydiği haram...
"Beni mutlu eden şey, ruhumu tatmin eden şey başkalarına yol açmak oldu. İstihdam oluşturmak. İş geliştirmek. Düzgün iş yapmak. En iyi olmak. Örnek alınan olmak..."
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone OlAnnemin dilinden düşmeyen cümle idi. Bütün ailelerin binbir türlü sebepler ile tasarrufa yönelmek zorunda kaldığı dönemin tam ortasına düşerek doğanlardanım. Bugün de finale yürürken benzer tasarruflara devam yolu gözüküyor ki bizim kuşak zaten aksini pek bilmez. Ben hiç bilmem. :) Atmam, atamam... Bir şeye sahiden ihtiyacım yok ise para harcayamam. "Para tuzağı" konseptlerine de elim gitmez, asla yaklaşamam.
Kökten gelen bir alışkanlık ile, iyi gıda hep önceliğim oldu. Kültür ve seyahat kalemleri de bunu takip etti. Kafayı taktığım birkaç da koleksiyon var. Pahalı şeyler değil ama güzel şeyler, lüksüm budur. :) Artan da hep yatırıma ve birikime gitti. Hücrelerime işlemiş bu para yönetim şeklini aşabilmem mümkün olmadı. Hamura maya olarak geçmiş, bütün benliği yönetiyor.
Bütün çocukluk kıyafetlerim 4. kuşağa uzanan kuzenlerden geldi. Büyükten küçüğe kesintisiz bir zincir içinde yıkanıp, ütülenip, güzel güzel paketlenip görgü ve destek ile gezdi. Kendi kuzen çemberimde en küçük ikinci olduğum için ben bir hayli değişik giyindim. :) Saçım önüme düşmesin de alnı tüylü olmasın yönergesi ile metre usulü alınmış lastikten kafamda hep bir parça, önümde siyah DMO kalemleri, kağıtlar teksir - sarı A4 - , birkaç da çizgili defter, nesilden nesile geçen kitaplar, 5 kilometre uzaktaki okul, ulaşım yolu tabanvay...
Sümerbank yok tabii şimdilerde. H&M var ki herhalde on senedir favorim... Hep aynı modeller ve renklerde dikilen kumaşları tercih ettim. Şık ayakkabı gerekiyor ise adresi İnci, çantadan anlamam, anlamaya gayret etsem çanta beni anlamaz, üzerimde ağlar filan... Böyle tuhaf bir edebiyata da girmek istemiyorum fakat anlatmak istediğim bir şey var. Tüketimin, tüketmenin sonu olmuyor. Tükete tükete sen tükeniyorsun. Düştüğün kuyunun dibi olmuyor. Derine düştükçe daha da kararıyor ruhun, daha fazlasına tutunmaya çalışıyorsun. Nihayetinde tümden kararıp kayboluyorsun. Çocuklara bunu anlatmak gerekiyor. Tasarrufu, sorumluluğu aşılamak gerekiyor.
Beni mutlu eden şey, ruhumu tatmin eden şey başkalarına yol açmak oldu. İstihdam oluşturmak. İş geliştirmek. Düzgün iş yapmak. En iyi olmak. Örnek alınan olmak. Aktarabildiğim kadarını da çevreme ve çocuklarıma aktarmak. "Ayağını yere sağlam bas" gibi geleneksel hiçbir öğüt veya yöntemden zarar görmedim. Çocuklar da görmeyeceklerdir, onları geleneklere de bağlı yetiştirin. Dünya ne kadar değişirse değişsin, iş yapma şekilleri ne kadar değişirse değişsin, savrulmalarını önleyecek bir çıpa verin. En çok buna ihtiyaç duyacaklar.
Hepimiz şu dönem tasarrufa ihtiyaç duyacağız. Kazancınız elbette çok önemli, fakat nasıl ve ne için harcandığı çok daha önemli. Tüm tüketim iteklemelerini pas geçebilmeyi oyuna çevirebilmek gerekiyor. Bu bir başarı ve bu başarı da eksiklik - yoksunluk hislerinin önüne ket vuruyor. Sevimsiz bir Varyemez Amca yazısına çevirmek istemiyorum, konuyu burada kapatacağım o yüzden. :) Fakat bütçenizi, geleni, gideni, gerekeni, gerekmeyeni, özellikle de çocuklara bu işleri öğretmenin yöntemlerini şöyle bir kez daha düşünmeniz ricası ile...
Bir de uyarı. Piyasada şu anda çok acayip bir istikrarsızlık skalası var. Çok dikkat edin.
O mu ucuz, bu mu pahalı, şunun fiyatı ne olmalı sorularına düzgün yanıtlar verilmediği ölçüde fırsatlar, fırsatlar oranında da fırsatçılar türüyor. Bunlara av olmanın iyi fikir olduğunu düşünmüyorum. Her zaman ölçüp tartın ama şu ara biraz daha ölçüp tartın öneriyorum. Kendi alanımızda takip ettiğimiz fiyatlar başımı döndürüp defalarca "daha neler" dedirtiyor.
Hemen hemen hiçbir şey için "Maliyeti şudur, artı, üzerine koyacağımız kar oranı da şudur" formülü işlemiyor artık. "Ne kadar olmalı?" gibi bir merfum kimsede kalmadı. Herkesin, hepimizin kafası allak bullak. Sadeleşmenin ve sakinleşmenin gerekliliği hiç bu seviyeye çıkmamıştı.
Şu dönem riskli maceralara girmeyin. Kolay para peşine düşmeyin. Borç almayın. Bütçeyi koruyup dengeleyin. Sakının. Tasarruf edin.
Geleneksel mutfak ve tencere yemeklerinin bereketinden şaşmayın. En iyi meyve elmadır, en faydalı ve müthiş meyve elmadır. Elmadan şaşmayın. Sirkenizi kurun. Turşunuzu kurun. Kilerinizi yapın. Dondurucuları makul ve abartmadan doldurmaya bakın.
Emekli iseniz, ya da home office çalışma şansına sahip iseniz İstanbul'dan kaçmanın sanırım tam zamanı. Trafiksiz, yolları temiz; havası, insan ilişkileri, komşuluğu ve esnaflığı ölmemiş bölgeleri bulup seçin. Bir ayağınız şimdiden uzansın. Sinop, Giresun, Ordu, Samsun... Neresi olursa. Kırklareli de olur, Tekirdağ da...