Zamanı Geri Saramazsın!

Hepimiz kendi hayatımızı, kendi kültür ve isteklerimize göre yaşamak isteriz. Elbette yaşadığımız toplumun kurallarına uygun ve bireylerine saygı göstererek kendi sınırlarımız içerisinde.

Hepimiz kendi hayatımızı, kendi kültür ve isteklerimize göre yaşamak isteriz. Elbette yaşadığımız toplumun kurallarına uygun ve bireylerine saygı göstererek kendi sınırlarımız içerisinde.

Hayatımın nasıl da hızla geçtiğini gördükçe, ‘’Rüzgar Gibi Geçti’’ (Gone With the Wind - Margaret Mitchell'ın Pulitzer Ödüllü aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış 1939 ABD yapımı) filmi gelir zaman zaman aklıma. Ne harika filmdi diyerek, eskileri anımsarım. Öyle ya başta unutulmaz Clark Gable, Vivien Leigh, Leslie Howard ve Olivia de Havilland oynamaktadır. Film tüm zamanların en iyi 100 filmi arasında 4. sıradadır.

Zamanı Geri Saramazsın! resim: 0

Bazen geriye dönüp bakar, düşüncelere dalarsın, kapını çalan birçok fırsatın, yapmak istediklerinin, hayallerinin o geçen günlerde kalmış olduğunu görüp hayıflanırsın. Neden dersin, neden yapamadım, korktum mu, göze alamadım mı, yoksa başkaları ne der, söz olur mu diye düşünmüştüm? Geriye dönüşü yok ki zamanın, sar geriye o zaman yapamadıklarını, sil baştan yap, gerçekleşsin isteklerin hayallerin. Mümkün mü? Kırarsın zincirlerini belki… Ama ne kadar meçhul!   

Bazı sohbetlerimde o kişinin istediği halde yapamadıklarını gözlemliyor ve hissediyorsam,  dayanamam söylerim kendisine üstüne basa basa vurgulayarak. “Bak şu an 42 yaşındasın (artık karşımdaki kaç yaşında ise o yaşı söyleyerek) ve bir daha bu yaşına dönemeyeceksin. Hadi cesur ol, bırak el alem ne derse desin, sen sen ol, gerçekleştir hayallerini, yap planlarını cesurca hedeflerine isteklerine ulaşmak için.”

Çocukluğumdan itibaren, Sarıyer’de ahşap evimizin sobalı odasında komşu kadınların yaptığı sohbetlerden hatırladığım hep o ne der, bu ne der, söz olur gibisinden sözcüklerdi. Geniş, yakın aile gibiydi mahallemizin sakinleri, sevecen, yardıma koşan, saygılı, hoş sohbet, koruyucu insanlardı. Yetişme tarzları, oluşan aile ve çevre kültür ve gelenekleri, anladığım kadarı ile onları özellikle de kadınları istediği gibi yaşamasını, gençlik hayallerinin peşinden koşmasını engelliyordu. En başta başkaları ne der düşüncesi ve endişesiyle.  

Bilinçaltına yerleşmişse bir kere başkaları ne düşünür, el alem ne der, o zaman kendi hayatını mı yaşarsın yoksa başkalarının dikte ettiği, hayatı mı? Bir tarafta kurduğun hayallerin peşinden koşarken, hedeflerin için yaptığın planlar, diğer taraftan endişe ve korku! Ya hayallerime ulaşırsam ailem, çevrem, başkaları ne der? Aslında biliyorsun hem ailene, çevrene, başkalarına son derece saygılısın, toplum kurallarına uyumlusun. Ama o içindeki başka insanların senin hakkında ne düşünür endişesi. Bir gün bir de bakmışsın yaşın ilerlemiş zaman rüzgâr gibi gelip geçmiş sen kendi hayatından ziyade başka insanların çizdiği hayatı yaşamışsın.

İzlediğim bir yabancı dizideki sohbet aklıma geldi. Anne oğlunun durumundan memnun değil hatta ailenin itibarı ne olur çevre ne der diye dertleşirken arkadaşı sorar. “Senin için Julian’ın mutluluğumu başkalarının ne diyeceğimi daha önemli?” Anne cevaplar “Başkalarının ne diyeceği benim için çok önemli!”

Her şeyden önce ne dersin bir düşünelim, irdeleyelim mi daha önünde umut ettiğin uzun bir ömür var hadi hiçbir şey için geç kalmış değilim deyip kıralım mı zincirleri. Kendin olmaktan vazgeçme, seni olduğun gibi kabul edenler eder, etmezlerse de ilişkini ona göre götürürsün. Ya da güle güle dersin. Yaşamak çok güzel, hayallerinin peşinde koşaraktan, ayaklarına dolanan zincirler olmadan.

Konuyu iş hayatına getirip birkaç satır bir şeyler söylesek mi?  Özellikle çalışan sayısının yüksek olduğu şirketlerde. En baştan yerleştirilse bilinçaltına “Elimden gelenin en iyisini, hatta fazlasını yapmak ve üst düzeyde performans sergilemek istiyorsam, şirketteki insanların fikirlerinden, ne dediklerinden ya da diyeceklerinden hiçbir şekilde kaygılanmayacağım, beni engelleyemeyecekler.’’ Gerek şirket içi gerekse şirketin iş yaptığı insanlarla yapılan toplantılarda sosyal onaylanma endişesi ve gerginliği taşımadan rahatlıkla konuşma yapmaya, düşünce strateji ve politikalara uygun görüşlerini söylemeye, anlatmaya ne dersin? İyi gelir değil mi?   

Aksi halde, seni sen yapan şeylere, yeteneklere, inançlarına ve değerlerine giderek daha az dikkat etmeye ve başkalarının düşüncelerine uymaya başlar, potansiyeline zarar verebilirsin.

Yedek subaylık günlerimde bir üst düzey subayın “Her fikir mukaddestir ama muteber değildir.” deyişini hiç unutamam. Uyum sağlama arzusu veya sevilmezsem endişesi, yaratmak istediğin hayatı sürdürme olasılığını ve yeteneğini zayıflatacağı izahtan varestedir.

Dao De Ching kitabının yazarı ünlü Çin bilge düşünürü Lao Tzu’nun bir sözü vardır:

“Care about what other people think and you will always be their prisoner.’’

(Başkalarının ne düşündüğünü dikkate alır önemsersen, her daim onların tutsağı olursun.)

Gerçekten ne düşündüğünü ve inandığını söylemekten çekiniyor musun? Yapmak istemediğin şeyleri yapar ve sonra pişman olur muyum diye düşünüyorsun? Rutinin dışına çıkıp farklı bir şey yapmaktan mı çekiniyorsun? Başkaları sana şöyle yap böyle yap diye dediklerini yapar ve karar vermekte zorlanır mısın?

Hayat hızla akıyor, herkesi memnun edemezsin, seni sevmeleri de şart değil. Belki de senin ne dediğin, fikirlerin onların umurlarında değildir. Kendini sev, değerlerinin, duygularının, sahip olduklarının, elinden gelenin en iyisini yaptığının, herkesin hata yaptığının bilincinde ol. Senin için neyin iyi olduğunu senden başka kimse bilemez. Senin iyiliğin için söylüyorum, sözcüklerim ne kadar geçerli ne kadar faydalı tartışılır.

Kimse mükemmel değil, olamazda! Olmaya da çalışma. Bizler hayatta mücadele içindeyiz, içinde sevgi şefkat vicdan ve saygı duygularını taşıyorsan, samimi isen hayat sana güzel kapılarını aralar.  

Hayatını başkaları ne düşünür ne der, söz olur, bakış açıları nedir, beğenilir miyim, yoksa kafayı mı yemiş derler, yastığa kafanı koyduğunda mışıl mışıl uykuya dalmak varken yaptıkların yapacaklarınla ilgili düşüncelere endişelere dalar sola sağa dönüp ter içinde sabahı mı bulursun? Elbette hayır, iç sesin ne diyorsa onu dinle, kendine inan, alt yapı eğitimini oluştur, çok çalış, cesur ol, gerektiğinde risk al, bol bol oku, olabildiğince yeni yerler kültürler tanı, rahat ol, keyfine bak, iç huzurunla güzel güzel sağlıklı yaşa hayatını.

Başkaları için, başkalarına göre değil, kendin için kendine göre… Kendini iyi hissettirecek şekilde yaşadığında yaşamak ne güzel şey diye haykıracaksın. 

Kum saatlerinden sızan ne serin yazların derinliği
O ürkek vanilya kokusu göçmen kuşların getirdiği
Zamanın geçmesinden çok belki de bizi böyle yıkan
Mevsimlerin dönme dolabıyla belli etmesi geçtiğini

Attila İlhan

      **

Bir kıvılcım gibidir zaman.
kimi biran heyecan verir sana doldurur içini,
kimi bir rüzgâr alıp götürür tüm heyecanını,
bir sebep ararsın bulamazsın,
yok olup gitmiştir zaman,
hiç hesap bırakmadan.

Nazım Hikmet

3 Nisan 2021

Heybeliada 

Kaynak:

How to Stop Worrying About What Other People Think of You (hbr.org)                         

5 Powerful Mental Shifts to Stop Worrying About What Other People Think (tinybuddha.com)       

7 Ways To Stop Worrying About What Others Think (thelawofattraction.com)

Yorumlar
Kalan Karakter 800
Melih Hundur
Her zamanki gibi çok güzel bir yazı.. Ömrümüz genel geçer kabullere uygun olacak şekilde geçti çoğu kez. Zaman zaman bunu anlayıp kırıp değiştirmek için girişimler çabalar olsada o nehrin akıntısı sürükledi içine bwni çoğu kez. Kalemine sağlık.
Pınar Özdemir
Toplumumuzda maalesef genel bir elalem ne der baskısı var, şahsen elalem ne der kavramını çok uzun zamandır düşünmüyorum ve kafam da rahat. Çok güzel ve samimi bir yazı olmuş kaleminize sağlık...
Gülay Tangöze
Gerçekten hayatımızı hep başkaları ne der üzerinden baskılayıcı bir hayatlar yaşamışlığımız olmuştur.Zira büyüdüğümüz ailelerimizin ôğretileri telkinleri ile davranmışızdır. Daha sonra kendi yaşamlarımızda bize neyin doğru daha doğrusu bu hayatı kendimiz için yaşamalı en ônemlisi kendimin doğrularında mutlu insanların ne dediği değilde benim ne düşündüğüm önem kazandı.
Feryal Orhon Basık
Toplum içinde yaşıyorsak, başkalarının ne diyeceği az ya da çok hepimizi etkiliyor. Bazılarımız toplum baskısına daha dirençli çıkıyor. Ama şurası gerçek ki, toplum ne kadar tutucuysa birey üzerindeki baskı o kadar yoğun oluyor. Kendine benzemeyeni sevmemek, dışlamak insan karakteri olduğundan, muhafazakar toplumda aykırı olmak hayli zor. Ne yazık ki bazen kendi mutluluğumuzu kendimiz sağlayamıyoruz. Toplum bir şekilde bedelini ödetiyor.
Yıldız Dizdaroğlu Özden
Fethi hocam bu yazıyı her yere yolladım ,çok beğendim ,devam edin 🙏hep içinde debelendiğimiz konuları çok anlaşılır kılıyorsunuz ,gençlere çok faydalı bizlere de ....❤️💖❤️❤️