Para ve Krallığı
“Parayla saadet olmaz ancak parasız da hiçbir şey olmaz!”
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone Ol“Parayla saadet olmaz ancak parasız da hiçbir şey olmaz!”
Testi üzerinde Kroisos tasviri.
Para nedir? Klasik ve kalıtsal bir yanıtlamayla “Para, el kiridir.” Ancak iki yüzü vardır paranın; diğer yüzüyle de para her şeydir! “Varlığı dert, yokluğu yara olan bir metadır.”
Bilindiği üzere, tarihte ilk para, Demir Çağında Lidya’da keşfedilip, kullanılmaya başlanmıştır. Bu yüzden paranın o devredeki ‘Kralı’ Kroısos (Yunanca Krezus) ‘tur. Lidya ülkesi maden bakımından da zengindi. Gediz nehrinin kollarından biri olan Sart çayı (Paktalos) doğal beyaz altın (elektron) kaynağıydı. Bu maden sudan çıkarılıp Lidya ekonomisine kazandırıldı. Dünyanın ilk madeni parası M.Ö yedinci yüzyılın ortalarında Lidyalılar tarafından bu madenden darp edildi. Lidyalıların uygarlığa en büyük katkısı sikke darbını gerçekleştirmeleriydi. İlk Lidya sikkeleri elektrondan (altın ve gümüş karışımı) yapılmıştı ve bakla biçimindeydi. Sikkelerin üzerinde Lidya Krallığının arması aslan figürü bulunmaktaydı.
Lidya Krallığının ekonomisi Kroısos zamanında çok güçlüdür. Lidya Hazinesi neredeyse Kızıl ırmağın batısındaki Anadolu’nun tamamının zenginliğinden pay almaktadır. Lidya’nın son kralı Kroisos, paranın ‘senyoraj hakkı’ nın da patronu olarak antik dünyanın en zengin adamı olmuştur. Bu olgunun izleri günümüze kadar gelir. “Karun kadar zengin” diyen herkes günümüzden yaklaşık 2560 yıl önce (M.Ö 560-546) yaşamış olan Kral Kroısos’a, bilerek ya da bilmeden atıfta bulunmuş olur.
Romalı devlet adamı Cicero ve Herodotos bize bu zenginlikleri anlatır. Tarihte; Küçük Menderes (kaıstros) ırmağı ile Gediz (Hermos) vadilerini içine alan bölgeye MÖ. 7 yy’dan itibaren ‘Lidya’ denmeye başlanmıştır. Lidyalıların başkenti Sardeies’tir. (Manisa-Salihli civarı) Lidyalıların Sardeies ve çevresine ne zaman ve nereden geldiklerine dair bilgi yoktur. Ancak konuştukları dilin, Hint-Avrupa dil ailesinden olduğu bilinmektedir.
Lidya Krallığının ekonomisi MÖ yedinci yüzyıldan itibaren savaş ve sömürü sistemiyle de desteklenmiştir. Lidya Krallığı egemenlik politikasını fetih üzerine temellendirmişti. KROISOS zamanında M.Ö. 7. yüzyıldan itibaren kısa sürede Batı Anadolu’daki Helen kolonilerini egemenliği altına alan Lidyalıların adı duyulmaya başlamıştır. Batıda ege denizi, doğuda (Kızılırmak) arasında kalan Anadolu topraklarında güçlü bir devlet kurmuşlardır. Helen kolonilerinin deniz gücünü ve ticari filolarını kullanarak Karadeniz’de de etkili olmuşlardır. Ticaretin bu kadar hızlı gelişmesi sonucunda alışverişi kolaylaştırmak için ilk ‘elektron sikkeyi’ üretmişlerdir.
Lidya Kralı Kroisos (Bizde Karun) tarihte en çok hazineleriyle tanınan güçlü krallardan biridir. Kendisi Helen kültürüne hayrandır ve Yunanistan’daki kutsal kentlere gönderdiği hediyelerle ünlüdür. Paranın elde edemeyeceği zafer bulunmadığına inanan Karun, kurduğu paralı ordu ile kısa sürede çevresindeki 11 krallığı hegemonyası altına alır. Fakat MÖ 546 yılında Pers Kralı’na karşı yapılan savaşta, alacakları paradan başka bir şey düşünmeyen askerlerden oluşan ordusu bozguna uğrar. Pers kralı, Kroısos’un hayatını bağışlar ama o geri kalan yaşamını bir esir olarak sürdürür.
Parayı ve onun kullanımını dünyaya yayanlar ise Yunanlılar olmuştur. Yunan kent devletleriyle ticari ve kültürel ilişkiler çok gelişmişti. Ephesos (Efes) ile ilişkiler akrabalık derecesinde ileriydi. Lidyalılar tarafından keşfedilen metal para ilkin Yunan kentleri arasında yayıldı ve sonra onlar aracılığı ile diğer uygarlıklara taşındı. Sikkenin yayılımıyla para ekonomisinin temeli atılmış oldu.
Para mutluluk kaynağı mıdır?
Lidya Kralına göre bu böyledir: Lidya Kralı Kroisos’un zenginliği mitolojilere konu olmuştur. Mitolojiye göre; Antik çağın en zengin kralı olan Kroisos, “Her tuttuğunun altın olması” için ilâhlara yalvarır; bu dileği kabul edilince mutluluğa erişeceğini sanır. Ancak çok zengin olduğu halde mutluluğu bir türlü bulamayan kral acı içinde kıvranarak ölür.
Lidya Kralı, Kroisos Ortadoğu halkları tarafından ‘Khârûn’ ismiyle anılmaktadır. Zenginlik Khârûn’la özdeşleştirilmiş; "Khârûn kadar zengin olmak" deyimi günlük dillere yerleşmiştir.
Tevrat'ta Kharun; Musa ile tartışan, ‘Korah anlatısı’ ile yer alır. Kur'an'da da Khârûn'dan detaylı olarak bahsedilir. (El-Kasas, 76-81; el İnşikak, 10-14) İsrailoğulları'ndan olduğu ve çok zengin olduğu söylenir. Kur'an'da serveti; "Biz ona, anahtarlarını (bile taşımanın) güçlü bir topluluğa ağır geleceği hazineler verdik." şeklinde tanımlanır. Her iki semavi dinde de Kharun ve zenginliği adeta lanetlenir. Onun serveti ile böbürlenmesi ve yeryüzünde büyüklük taslaması nedeniyle zemmedilir.
Görüldüğü üzere para ve onun getirdiği zenginlik, Hıristiyanlık da dahil bütün semavi dinler tarafından orta çağ boyunca adeta lanetlenmiştir. Dünya hayatında böyle bir gaflet içinde ömrünü tüketip, ahiret için hazırlıkta bulunmayanların hazin bir akıbete uğrayacakları vazedilmiş, insanlar buna göre biçimlenmiştir. İnsanlara yaşamları boyunca azla yetinip, dünyayı yoksul terk etmeleri ‘erdemlilik’ olarak benimsetilmiştir.
Orta çağ karanlığının şafağında insanın imdadına ‘insan aklı’ yetişmiştir. İnsanlar sorgulamaya başlamışlardır. Düşünerek ayağa dikelmişlerdir. Avrupa’da Yeni Çağın başlarında ‘Reform ve Rönesans’la başlayan hareket sonrasında hümanizm ve akıl çağıyla devam etmiştir. Bilimin ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte insanlar dünyayı keşfe çıkmıştır. Dinsel alan akılla sorgulanmış ve ‘Protestan ahlakı’ insanların yeni yaşam biçimleri olmuştur. Bu inanç tarzı tasarrufu ve zenginliği teşvik ederek, parayı bulunduğu yerden çekip çıkarmıştır.
Akıl bilimi, bilim teknolojiyi, teknoloji keşif ve icatları tetiklemiş, bu da insanları zenginliğe taşımıştır. Bu devrede dünyanın bütün zenginliği Avrupa’ya akmıştır. Böylece Avrupa’da yeni bir sınıf oluşmuş, burjuva sınıfı dünyaya gözlerini açmıştır. Yeni dönemde oluşan Protestan ahlakı parayı ve zenginliği adeta kutsamıştır. Para artık bir değişim aracı olmaktan öte bir tasarruf aracı olarak zenginliğin aracı (alet) da olmuştur. Tasarruf etmek, azla yetinip para biriktirmek insanların yeni ahlak değerleri ve yaşam tarzları olmuştur. Bir zamanların (Orta çağ) lanetli artı değeri olarak kendisinden kaçılan para akılcılıkla başlayan aydınlanma çağında zenginleşmenin sembolü olmuş ve yeni oluşan burjuva sınıfının taptığı bir meta haline gelmiştir.
Artık zenginlik, insanlar tarafından peşinden koşulan, amaçlanan ve arzulanan bir idol, bir ideal olmuştur. Bu benimseyiş, paranın sihrini ortaya çıkarmıştır. Eski dönemde para sadece bir değişim aracıydı ve olgu; MAL> PARA> MAL şeklinde çalışmıştı.
Şimdilerde ise formül;
PARA> MAL> PARA şekline dönüşerek nihai hedefte parayı ve zenginliği oluşturuyordu. Para bir ARAÇ olmaktan çıkıp AMAÇ olmuştu. Paranın bu şekildeki konumlandırılması yeni bir dünya düzeninin ortaya çıkmasını da sonuçlandırdı. Kapitalizm!
Şimdi para her şeydi. Bütün krallıklar önünde diz çökmeye mahkûmdu. Aristokrasi, feodal beylikler önünde birer ikişer can veriyordu ve Fransa’da yeni oluşan Burjuva sınıfının önderliğinde yeni bir devir başlamıştı.
Kurulan paralı düzende, toplumda yaratılan artı değerler kişisel zenginliklere dönüşürken, servet ve sermaye katlandıkça katlanıyordu. Giderek katmerleşen sermaye kendinden küçükleri de yiyerek büyüyor ve dünya genelinde tekelleşiyordu.
Paranın ve sermayenin bu önlenemez yükselişi ve tekelleşmesi ile özdeşleşen paraya dayalı bu düzen, bugün bütün dünyayı ve insanlığı ahtapotun kolları gibi sarmalamıştır. Dünya büyük bir Pazar ve insanlar da onun piyonları haline gelmiştir. Günümüzde Ulus devletler bu güç karşısında zorlanmakta, kendilerini tekelleşen sermayeye göre biçimlemeye çalışmaktadırlar.
Eski çağlarda para; hükümdarların, kralların, senyörlerin hükümranlık sembolü olmuştur. Orta doğuda İşin başına geçen hakanlar, hükümdarlar önce hutbe okutur, ardından sikkesini bastırarak toplum üzerinde hükümranlıklarını ilan ederlerdi. Bu ulus devletler için de böyle olmuştur. Ancak günümüzde, dünya genelinde tekelleşmiş olan sermayenin ne ulusu ne vatanı ne bayrağı bulunmaktadır.
Son zamanlarda ortaya çıkan kripto paralar, ulus devletlerin yok hükmünde olacağı globalleşen dünyada yeni hükümranlıkların habercisi gibidirler. Dünyanın en zengin insanlarından biri, “Ben imparatorum!” diyerek, bu kripto paralardan birine sahip çıktı ve bu uğurda bu ‘sanal para’ya büyük bir servet yatırdığını ilan etti.
Bu muhterem kişinin bu hareketi; kanaatimizce, malûmun ilânı gibidir.
Mayıs – 2021 Marmaris
Cemal Çalımer
Borsa Nasıl Çalışır? - Oliver ElfenbaumBorsa nedir? Nasıl çalışır?