Yaşamı yanlış yönlendiren 4 düşünceden kaçının!
Klinik Psikolog Nurdan Gündoğdu, ilişkilerin bozulmasına, motivasyonun düşmesine ve güçsüz hissetmeye neden olan 4 zehirli düşünce biçimini ve bunların panzehirini anlatıyor.
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone Olİnsan, bazen sağlıklı olmayan düşüncelere kapılarak, kendisini ve ilişkilerini zehirleme eğiliminde olabiliyor. Klinik Psikolog Nurdan Gündoğdu, farklı biçimlerde ortaya çıkanlar arasından, 4 zehirli “bilişsel çarpıtma” türünün en sık görüldüğünü vurgulayarak, “Bunların pençesine düşen birey, insan ilişkileri bozulmuş, motivasyonu düşmüş ve güçsüz hisseder hale gelebilir. Bu zehirlerin neler olduğunun farkında olmak ve panzehirleri bilmek gerekir” uyarısında bulunuyor.
Kişilerin farkında olmadan adaptif (uyumlu, uyarlayıcı) olmayan düşüncelerle önce kendilerini zehirleyebildiklerini kaydeden Klinik Psikolog MSc Nurdan Gündoğdu, “Bu zehir kendilerine acı çektirdiği gibi, bireyin sosyal çevresini de etkileyebilir ve sorunlara yol açabilir” diyor.
Bunlardan ilki, hemen sonuca varmaya çalışmak...
“Etrafımızda olan olaylar ve durumlar üzerine, henüz yeteri kadar bilgimiz olmadan, karşımızdakinin açıklamasını bitirmesini beklemeden, konu, kişi veya durumlarla ilgili yeteri kadar kanıtımız olmadan, hemen sonuca varmak ve karar vermek, ilişkilerin zehridir. Bunu önlemek için durmak, panik olmadan ve aşırı reaksiyon göstermeden önce nefes almak ve düşünmek önemlidir. Burada sorulacak doğru soru şudur: Değerlendirme yapmadan önce, yeteri kadar bilgim var mı? Örneğin bir konuşmacı, konuşma yaparken birinin esnemesi durumunda hemen çok sıkıcı olduğunu düşünebilir. Oysa esneyen kişinin uyku problemi olabilir, zor gün geçirmiştir ya da herkesin yanında zaten esniyordur…”
“Birey, olumsuz bir olay ya da deneyim yaşandığında, geçerli bir kanıtı olmadan direkt olarak kendisini suçlama eğilimi içinde olabilir. Bazen bireyler, kendisini sorunun asıl kaynağı olarak gösterir ve bunu besleyecek hipotezleri otomatik olarak geliştirir. Örneğin, arkadaş edinmekte beceriksizim gibi. Bu durumda kendimize soracağımız şu olmalıdır: Kaç kere arkadaş edinmeye çalıştın ve başarısız oldun, bu hep böyle miydi?”
“Bir durum karşısında, olabilecek en kötü sonucu çıkarmak şeklinde gerçekleşir. Birey sonuç hakkında düşünmeden ve diğer olasılıkları hesaba katmadan, değerlendirmede bulunur. Umutlu olmanın tam karşıtlığıdır. Felaketleştirici düşünceyi azaltmak ve umudu arttırmak önemlidir. Çünkü gerçekçi umut, bireyi daha iyi hissettirecektir. Umutlu olmak enerjimizi artıracak, hareket etmemizi kolaylaştıracak ve amaçlarımızı başarmamıza yardımcı olacaktır. Durumu felaketleştirdiğimizde ise, o durumun dayanılmaz olduğu inancı içine düşeriz. Örneğin buna dayanamayacağım yerine, gerçekçi bir umutla kendimize şunu sorabiliriz: Şu an en kötüsünü mü düşünüyorum? Şayet en kötüsü olursa, bu hoşuma gitmez ancak bunun üstesinden gelebilirim.”
“Birey, siyah beyaz düşündüğünde, sadece iki seçenek bazında sonuca varacaktır. Bu seçenek ya iyi ya da kötüdür; sıklıkla da kendimiz ve diğer kişiler hakkında yargı içermektedir. Kendimizi yargılıyor olmak enerjimizi düşürecek, motivasyonumuzu azaltacaktır. Sevdiğimiz insanların hoşumuza gitmeyen bazı özellikleri olabileceği gibi, sevmediğimiz insanların hoşumuza giden özellikleri olabilir. Ben her şeyde beceriksizin tekiyim yerine, yemek yapabilirim, karşımdakini dinleyebilirim gibi cümleler kurmak faydalı olacaktır. Birey, seçim yaparken sadece bir doğru yol olduğunu düşünebilir; ancak siyah ve beyaz arasında binlerce farklı ton vardır ve birçok çözüm yolları bulunmaktadır.”
Klinik Psikolog Nurdan Gündoğdu