Tağşiş Meselesi
Tağşiş/Hile işleri artık çok ciddi boyutlara vardı. Satın aldığınız şeyin satın aldığınızı sandığınız şey çıkma ihtimali, piyangoda büyük ikramiyeyi tutturma şansınız ile neredeyse aynı. Detayları merak ediyor iseniz bakanlığın sitesi bir tık uzağınızda, listeler herkese açık.
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone OlTağşiş listeleri üzerine bir çeşit "tercüme" metniyle konuyu artık kapatmak istiyorum.
Öncelikle, sanmıyorum ki yayımlanan bu listeler, yani GIDAda dönen hile hurdayı "bir ölçüde" meydana seren bu kamu denetimi listeleri yazılarımı okuyanları şaşırtmış olsun. Ezelden beri hile yapılan konuları, toplumu mütemadiyen yaylım ateşine tutan yalan makinelerini, gıda işinin sosyal medya aracılığıyla büsbütün kostümlü tiyatroya dönüşmesini, özellikle pandemiden sonra sayıları arşa çıkan bütün hileleri, yalanları, iğrençlikleri defalarca anlattım.
Üst perdeden konuşan çakma uzmanlar, "masum köylüden sofranıza" imajını oynayanlar, işi iyice arsızlığa vurup, "Ben de sizler gibi bir anneyim" söylemiyle hileli ürünlerini satmaya çalışanlar, tatil beldelerinin isimleri kullanılarak kurulmuş, yeri yurdu belirsiz çakma çiftlikler, analizciler, kromozomcular, uzay üssünde paketleme yapıyoruzcular... Hep yazdım.
"Evde pişirin, evde yiyin. Bir çorba, bir sandviç olsun, yanınıza alın ve dışarıda bunları yiyin. Ev dışında boğazınızdan maden suyu, bilemediniz çay harici bir şey geçmesin" de demiştim. Benim de dışarıda yeme-içme işlerini çok sevdiğimi, fakat birebir şahit olduklarımdan sonra eskilerden birkaç mekan haricinde asla risk almadığımı da yazmıştım.
Tağşiş/Hile işleri artık çok ciddi boyutlara vardı. Satın aldığınız şeyin satın aldığınızı sandığınız şey çıkması ihtimali, piyangoda büyük ikramiyeyi tutturma şansınız ile neredeyse aynı. Detayları merak ediyor iseniz bakanlığın sitesi bir tık uzağınızda, listeler herkese açık.
O listelerde en çok pastaneler yer alır. Bu konuya da nereden başlanır, olan bitenler nasıl yazılır bilemiyorum.
Pastane işinde, yani pasta ve hamur işi sektöründe kullanılan unlar daima, maksimum derecede katkılıdır. Bu katkılar, yüksek oranda sistaine ek kimyasal kabartıcı, kıvamlaştırıcı, artı 100 gün rafta dursa bile bozulmaktan koruyucu kimyasallar şeklinde ilerler. Kullanılan pastacılık yağları birkaç iyi bilinen isimdir, bunları da meşhur pastanelerin ya da börekçilerin duvarlarındaki saatlerde, kapılarındaki açık kapalı kartonetlerde, duvarlarındaki takvimlerde filan görürsünüz. Yağlar tamamen sentetiktir. Ürüne gerçeküstü bir parlaklık verir. Elinize bulaştığında kolayca çıkmaz, kullanıldığı ürünlerin piştiği kap kacaktan da çıkmaz. Çıkarmak için yine aynı firmanın özel kimyasal temizleyicisi gerekir. Bununla profiterol, ekler, talaş böreği, kurabiye, pasta filan yaparlar. Aklınıza ne gelirse... Yemeniz için.
"Ne ölçüde yaygın?" derseniz, rahatça "%99" derim.
Aslolan şu, evinizde yapmanız her zaman için ideal olanıdır. Anneniz yaparsa hepsinden yeğ...
Pastane olayını çok, ama çok iyi araştırın. Girebiliyor iseniz mutfaklarına girin. Büyüklerin üretim tesisleri organize sanayi bölgelerinde olur, onlara giremezsiniz. Zaten onları ne siz sorun ne ben söyleyeyim.
Et - kıyma - lahmacun - pide - kebap
Son bir aydır herkes bunu konuştu, hani şu çok şubeli köftecinin olayını.
Çap bu denli büyük olunca "acaba mı?" dendi, ki doğrudur. Bizim adrenalin dolu ülkemizde olmayacak işler değil. :) Rekabette olduğu firmalar ya da bundan yarar sağlayacak bir takım kişiler plan kurar mı kurar, yapar mı yapar. Yapabilirler yani. Devasa gıda işletmelerinin açıkları daima çok daha fazladır. Aynı devasa ölçek, formüllerinde yapacakları ufacık bir hilenin dahi kasalarına devasa paralar bırakması anlamına da gelir. Günde 10 ton et işlenirse ve bunun 2 tonu normalin dörtte biri fiyata temin edilirse firmaya getirisini varın siz hesaplayın... Çok kaba rakamlardır bunlar. Gerçek oranlar beş misli beterinden başlar.
Size önce piyasadaki en yaygın kıymanın formülünü vereyim. Sanayi sırrıdır, benden öğrenin.
Tavuk taşlık, tavuk deri, ibik, kafa, ineğin memesi, yürek, lenf sistemi, sinir sistemi, damarlar, kulak, burun, beyin, ne varsa. Hepsi. Manço, yani ineğin akciğeri. Koyun akciğeri. İrmik, soya, yaban domuzu, kemik unu, tahmin edeceğiniz kalitede (!) baharat ve tabii süper lezzetli olması için MSG. Satılmamışsa hindi girer. Daha pis olan merdivenaltında, yani beterin de beterinde, içine at, eşek, köpek filan da girer. Bu formüller sanayi bölgelerinde, herhangi bir kaydı, tabelası olmayan, üstü motosiklet tamircisi, alttaki deposu kıyma üretim tesisi olan veya dağ başlarındaki kırık dökük mekanlarda, iptidai şartlarda işlenir. Jandarma buraları sürekli basar, mühürler, kapatır. Üç gün sonra bir başka yerde yeniden açılır. Günde belki yüzlerce ton kıyma bu yerlerde ve bu şartlarda üretilir. "Evde yapsak daha pahalıya çıkıyor!" dediğiniz her şeyin içinde bunlardan var. Kilo fiyatı 100 TL, maksimum.
Lahmacun, kıymalı börek, pideciler, kebapçılar, geceleri sokaklarda ortaya çıkan tükürük köfteciler sanıyorum istisnasız bu tarifi kullanır. Sucuklu tostlardaki sucuk da tabii. Buna kesimden likit kan bile eklenir. Kısacası, et diye bildiğiniz şeyin haricindeki her şey içeriğe eklenir.
"Olmaz!" mı diyorsunuz? Keçi sütünden dondurma diye 24 saat bangır bangır reklam yapan ve bu dondurmayı da normalin beş katı fiyata satan, gelin görün ki yapılan deneylerde dondurmasının içinde "keçi sütü haricinde her şey" tespit edilen dondurmacıyı bir incelemenizi öneririm.
Ya da Kırkyalan Mahmut lakaplı "gurme" süper yalancının nadir bataklık çiçeklerinden alıp ısatmaya kıyamadığı, fakat bin derde deva olduğu için, yani topluma hizmet için piyasaya sunduğu balın içinden bir gram gerçek bal çıkmadığını da bilin, okuyun derim.
Yine aynı tağşiş, yani hile hurda listelerinde pazarlamasını "Denetimci anneyim. Ben denerim, denetlerim, onaylarım" konseptiyle yapan satıcının ürününü de göreceksiniz. Bu ürünün tamamen sahte çıktığını... Üzerine düşünün derim.
Ya da "Ailenizin gıda mühendisiyim ben, canlarım, aşkolarım - kuşkolarım" yayınları yapan bir gıda mühendisinin millete "Yulaftır bu" diyerek afaki fiyatlara sattığı şeyin aslında kötü buğdaydan yapılmış hayvan yemi (sektördeki adı, ezme) olduğunu da göreceksiniz.
Maalesef ki aynı listelerde karşınıza hemen bizim buradan, yani Nazilli'den satış yapan, başına yazma bağlamış "girişimci köylü kadın" imajlı bir çakalın zeytinyağı diye boyalı pamuk yağı satıyor olduğu da çıkacak. Bunları ne olur, her zaman aklınızın bir köşesinde bulundurun. Ayvalık Vakıf, Körfez Koop, Tarımsal - Kadınsal, şu bu... Tağşiş listeleri panayır yeri gibi.
Şimdi olayın PR kısmına geçeyim.
Tağşiş listelerinin kabak gibi ortaya serdiği bu haltları yiyenler kendilerine müthiş bir çıkış yolu buldular: "Bana kumpas kurdular!"
Bunun öncüsü de "%100 keçi sütünden" diye sattığı ürünlerin içerikleri birkaç sene önceki tağşiş listelerinde komple inek sütü çıkınca "Bana komplo kuruldu" söylemine sığınan kadın girişimcidir. Tuttu mu? Tuttu maalesef. Elbette ardılları da biraz geliştirerek aynı yolu izlediler.
Adı az veya çok duyulmuş olsun, tağşiş listelerinde her kim varsa hepsinin sosyal medya hesaplarına girin ve bakın. Hepsinin üzerinde aynı beyaz gömlek, hepsinin suratında aynı sahte ifade. Ellerinde aynı titremeyi, dillerinde aynı yalan hikâyeyi ve hepsinin paylaşımlarının altında birbirinin kopyası "influencer" destekçileri göreceksiniz. Söylemleri de "Yani kesinlikle, bütün samimiyetimle söylüyorum ben, bu işte bir yanlışlık var. Ben bayılıyorum bu firmaya, sürekli de bu firmanın ürünlerinden kullanıyorum. Bütün duygusallığımla söylüyorum ki A firması pirüpaktır, firmanın sahibi B kişisi muhteşem bir kişiliktir. Ölmüş karga gözümü oysun ki..." filan... Hiç mi şaşmaz?
Bunun bir de ileri versiyonu çıktı: Matematikle PR. Bunların savı ise şöyle,
Köfteci olayı, örneğin. "%0.1 domuz eti tespit edilmiş! 999 kilo dana etini koyan işletme içine neden 1 kilo domuz eti atsın?" diyorlar.
Sokma akıl sekiz adım gider mi, öyle bir laf var ya. Belli ki kampanyayı bu eksende kurdular.
Açıklayayım,
Listede yazan tespit oranı, yani %0.1, yani "binde bir", üründe tespit edilen hileli içeriğin oranı değil, ölçümün hassasiyetidir.
"Kullandığımız analiz yöntemi %0.1 ve üzerindeki hileleri tespit eder" diyor yani denetleyen. Anlamı şudur, "Sen bir ton etin içine 1 kilo bile farklı bir hayvan etini karıştırmış isen biz bunu yakalarız. Eğer bu oranın altında hile yapmışsan maalesef yakalayamayız. 1 ton ürünün %5'i de hileli içerik olabilir, %70'i de hileli içerik olabilir, %100'ü de hileli içerik olabilir. Numune alımındaki doğal mantığın gereğince bu oran tespit edilemez, üründe herhangi bir hile var mı yok mu, bu tespit edilir."
Umuyorum ki anlatmakta başarılı olabilmişimdir.
İkinci manipülasyon cümlesi: "Domuz eti bu ülkede danadan daha pahalı, neden kullansınlar ki?"
Şaşırtmaca yapmamak lazım! Doğru bir davranış değil. Bunu da izah edeyim.
Türkiye'de elbette domuz çiftlikleri var. Üretimi de satışı da yasal şekilde yapılıyor. Talep eden var, seven var, isteyen var, tercih eden var. Karışmak kimsenin haddine değil. Öte yandan bu yasal domuz çiftliklerinin dışında, ülkenin her yerinde, dere tepe yaban domuzu avı da var. Hobi için yapan avcılar var, "tarlama, köyüme zarar veriyor" diye sürü peşine düşen köylüler var, popülasyondaki artışın önüne geçmek için izin çıkarılan sürek avları var. Var da var! Yani ülkede binlerce avcı, her gün yüzlerce ve belki binlerce domuzu avlıyor. Öldürüyorlar, kamyonetin kasasına atıp merkeze indiriyorlar.
Merkeze indirdiklerinde bunları satın alan kasaplar, birkaç paragraf üstte bahsettiğim sanayi sitesi içlerindeki gizli saklı tesisler var. Nakit parayla satarlar. Üç kuruş, beş kuruş, avdaki yakıt vs masrafını çıkarıyorsa ötesine pek bakmazlar. Sattıkları yaban domuzları da belli oranlarda üretime girer, kullanılır, eritilir.
Tağşişin ötesinde bir paragraf daha yazmak istiyorum.
Köftede domuz eti, lahmacunda kanatlı eti filan... Bunların daha ötesinde, çok daha büyük bir tehlike var: Katkı maddeleri. Özellikle E kodlular. Tarım ilaçları. Herbisitler. Fungisitler.
Bir haftayı da bunlara ayıracağıma söz veriyorum. Evinizde çorbanızı, sandviçinizi yapın, yanınıza alın. Tavsiyem budur.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.