Kuvvetle Muhtemel Var Bi' Sinsilik
Kuvvetle muhtemel glutensiz beslenme şekli insanları cidden rahatlatıyor, glutene bağlı şikayetleri ortadan kaldırıyor. "Glutensiz beslenmeye geçtim kuşlar gibiyim. Şişkinlikler indi, yüzüm güldü..." gibi deklarasyonlar arka arkaya geliyor.
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone OlAma ben sorgulamada eksik olduğumuzu düşünüyorum. Dahası, körü körüne inancın hep bir bedeli olduğunu ve tarikat tipi inanç şekillerinin de tehlikeli olduğunu...
İnsanlar gerçek olmayan bir şeyi arka arkaya tekrarladıklarında oradan adeta yeni bir realite doğuyor. Tuhaf bir psikolojik hâl bu ve bir kez farkına vardığınızda çok yerde gözünüze çarpıyor. Bunların öyle pek de kendiliğinden ortaya çıkmadıklarını, biraz eşelediğinizde altlarından iyi tasarlanmış pazarlama kampanyaları ve iyi kazanan insanlar, şirketler (ve hatta devletler) çıktığını fark ediyorsunuz. Oldukça faydalı bir zihin jimnastiği. Sudoku gibi, ama daha iyisi. :)
Burada açıklamaya başlamadan önce 'modern buğday', 'modern un', 'katkılandırılmış un' ve bu ürünlerden mamul yiyecekleri komple konu dışı bıraktığımı ve bunların maalesef çok sakıncalı olduğunu belirtmem gerekiyor.
Yapılması gereken temel işlerden biri işlenmiş ve katkı maddeleri eklenmiş unu yasaklı ürünler arasına almak olmalı. Pastaneler için üretilen 'pastacılık yağları' da yasaklanmalı, boya ve aromalar da. Çok basit. Nokta.
Gluteni tüm kronik hastalıkların sebebi olarak göstermek ise bambaşka bir konu. Sekiz, on senelik bir geçmişi var bunun. Muhtemel ki bir sekiz, on senelik ömrü daha var. O kadar. Çünkü 'fazla iddialı' bu tez. İnsanlığın 10.000 senelik tarihine ters ve hatta bu 10.000 senelik birikmiş bilgiye de aykırı. Küçümseyici ve alaycı. "O iş öyle değil" demiş ve bunu gayet de güzel ispat etmiş milyonlarca anamız var, atamız var, hepsi yaşadılar ve biz yaşadık, şükür ki buradayız. Her şeyi bilen yeni nesle karşı naturamız da belli az çok. :)
İstatistikler de belli.
Bugünün modası, evet, 'gluten free'. Yarın bambaşka bir besinin bambaşka bir doğal parçasına savaş açılacağı da belli. Yeni tezler yazılabilir, yeni kitaplar basılabilir, bu kitaplar ne hikmetse dünyanın sadece belirli toplumlarında ve tam da aynı anda 'çok satanlar' zirvesine tırmanabilir.İyi bir pazarlama bütçesi ve faydalı isimlerden oluşan bir fihrist ile bunların her biri çok kolay işlerdir. Bugün bir rüzgâr estirilir, yarın bambaşka bir rüzgâr...
Olay bu tezleri ustaca kullanarak ve bu korkuları umarsızca pompalayarak 'farklı' bir gıda sektörünü önümüze getirmekten ibarettir. Gıdanın çok daha pahalanması, gramajın düşmesi, gramaj başına kazanç ortalamasının korkunç biçimde yükselmesi hedefleniyor olabilir mi?
Evet, hedeflenen bu!
Glutensiz ve tabii ketojenik, artı oleik asit ve Omega 3 ile güçlendirilmiş tiriviri markalar bir anda önünüze geliveriyor.
Ninemiz dedemiz daha düne kadar bu sağlık kumkuması markalar, firmalar, enerji barları vesaire olmadan gayet güzel yaşamayı becerdiler, ama bugün 'hayır' deniyor: İlle bunu alacaksın, bunu yiyeceksin, çünkü glutensiz. Peki neden? Çünkü öyle... Alıyorsun. Firmanın sahibi ise kendi sofrasına köy domatesinden, köy yumurtasından başka şey sokmuyor. Tuhaf ki bunu da aslında içten içe biliyorsun.
Peki maaşlar neden bu şahane protein barlarına yatıyor? İşte orada durup sakince düşünmek gerek.
Sonra da daha fazla düşünmek...
Misal, zaman zaman (hep de belli zamanlarda ve hep de aynı ağızlardan) bir takım çok büyük tehlikelere karşı uyarılır toplum.
Köy peynirinden zehirlenenler çıkar, bir anda, aynı anda. Köy sütünden filan neredeyse ölür insanlar. Balığın filan da zaten ne yediği içtiği belli değil denirken, 'hooop' üç gün sonra ekranlara beyaz önlüklü gıda mühendisleri çıkar. Ellerinde ödüller, ürünlerinde mühürler, Mars'a roket gönderecek potansiyeli yoğurt işinde heba eden şirketler, AR-GEler, kontrol, kontrol, kontrol.... Endüstri hızır gibidir. Anında yetişir.
Bunları -her iki anlamda da- yemeyen, anası sokak sütçüsünden süt alan, yoğurt alan, açıktan et alan nesil ise çakı gibi ortalıkta dolaşır. Ne biçim tezat? Oysa anlatıya göre hepsinin bir haftaya kalmadan ölmesi gerekir, ama âdeta nispet ederler. Bırak ölmeyi hasta bile olmazlar. Kronik hastalıklar, kalıtsal hastalıklar vs istatistiklerinde de pek yer almazlar.
Sosyal medya=Sokma akıl.
Bu konudaki fikrimi birkaç kere yazmıştım, yine yazacağım.
Buğdayın kendisi değildir tehlikeli olan. Yeni cinslerde ve belirli niyetlere göre şekillendirilmiş, belli ülkelere, türlü propaganda ile kitlenmiş buğdayda vardır tehlike. Bunlara tarlada atılması gereken gübrede vardır, ilaçta vardır. Modern değirmenin granül yapısını bozması gibi durumlar vardır. Fakat asıl, bunlar yetmezmiş gibi, unlar paketlenmeden hemen önce içerisine karıştırılan, sayıları 30-60 arasında oynayan katkı maddelerinde tehlike vardır. Bu başlı başına süper tehlikeli unu hamur karma makinesine alıp içine de olabilecek en kötü yağları, ekstra katkıları, aromaları, yumurta tozunu -çakma kremayı- kıvam artırıcıyı, şunu bunu ekledikten sonra "Al güzelim sana bu börek, işte poğaça, bu da ekmek" dendiğinde orada ciddi bir sorun vardır. İnsanların verdiği metabolik reaksiyonları elbette anlıyorum.
Ama bu demek değildir ki benim Kars'ta çocukken yediğim sac ekmeği ile şimdi şikâyet edilen ekmek aynı şey.
İsmi aynı, hepsi bu. Bunun dışında arada benzerlik dahi yok.
Tersine yol alanlar var mı, var elbet. Bir değişim çoktan başladı aslında...
Büyüyecektir, artacaktır. Talep arttıkça, arayışa yanıt veren firmaların sayısı da çoğalacaktır. Seneler önce, yani 2010-2011'lerde kavulcayı ilk diken ve ilk alan, mamul üretime sokan sadece bizdik. Şimdi dev tesisler bile istiyor kavulcayı. Bu buğdayın adıyla ürün üretiyorlar. Gerektiği gibi midir, onu bilemem, ama bir başlangıçtır. 'Ne istenirse, ne talep edilirse piyasa o yönde şekillenir'e kanıttır.
Doğru buğday. Anahtar kelime bu. Tabii doğru ölçüde olmak şartıyla. Sağlıklı ve doğru buğdayı hayattan çıkartmak Çölyak hastaları dışında kimse için bir gereklilik olarak görülmüyor. Ama işte "o da buğday, bu da buğday" denkleminde ciddi bir eksiklik bulunuyor. Aynı şey değil bahsedilen. Tamamen, her şeyiyle farklı iki ürün, iki mamul, aynı isimle raflara giriyor. Sorun burada.