Deprem yakınındakine de uzağındakine de travma nedeni!
Türkiye’yi derinden sarsan deprem afeti sonrası toplumda ortaya çıkması muhtemel travmatik etkilere ilişkin Uzman Psikolog Deniz Korkmaz, Paradurumu.com’a değerlendirmelerde bulundu.
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone OlDeprem sonrası görülen ruhsal sorunlar, yakın uzak tanımıyor. Kahramanmaraş depremi kilometrelerce uzağında yaşayan insanların bile kolay kolay etkisinden kurtulabileceği türden bir facia değil. Durum böyle iken afet mağdurlarının yaşananları atlatması çok daha zor. Uzman Psikolog Deniz Korkmaz, Paradurumu.com’a verdiği röportajda büyük depremlerden sonra insanların çoğunun ağır travma ve stres altında olabileceğini söyledi.
Büyük depremlerden sonra insanların çoğu ağır travma ve stres altına girer. Bu kişilerin önemli bir kısmı ruhsal ve fiziksel olarak etkilenmekle birlikte, bir kısmında da psikiyatrik bozukluklar gelişebilir.
Yaşanan afetin kişide bıraktığı travma şiddeti kişiye göre değişebilir. İlerleyen günlerde; depremin şiddetine, depreme nerede yakalandığına, deprem sırasında veya sonrasında herhangi bir sevdiğini kaybedip kaybetmediğine göre travmanın boyutu değişir.
Depremden en ağır ve en kötü şekilde etkilenenlerde sürekli bir korku, irkilme, en küçük bir sesten etkilenme, uyku bozukluğu, iştahta azalma, ağlama krizleri, gözlenir. Sürekli o anın gözünün önüne gelmesi nedeniyle kimseyle konuşmak istememe gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Bu belirtiler kişiden kişiye değişir ama sıklıkla görülen belirtiler bunlardır.
Afet süreci hala yaşanıyor. İnsanlar enkaz altında yakınlarına ulaşmaya çalışıyor. Bir çoğu ailesini sevdiklerini kaybetti. Tüm düzenleri alt üst oldu. Henüz acılarıyla baş edecek süreçte değiller. Depremi yaşadıktan sonra verilecek her türlü tepkinin olağan olduğunu aklımızda bulundurmalıyız. Kendimiz ve çevremiz açısından şunları bilmekte yarar var. Kaygıya bağlı nefes güçlüğü, çarpıntı gibi şikâyetler yaşanabilir. Mümkün olduğunca normal rutinlere bağlı kalmalıyız. Sosyal çevremizde bizleri rahatlatacak insanlarla pozitif destekleyici iletişiminizi kuvvetlendirmeliyiz.
Deprem sonrasında da, depremi çağrıştıran uyaranlardan dolayı kişide korku gelişebilir. Bazı kişiler eve ya da deprem sırasında bulundukları odaya günlerce, giremeyebilirler. Çoğu kişi depreme bağlı yaşadığı psikolojik travmanın etkilerini kendi baş etme mekanizmalarını kullanarak günler içinde atlatır ve tıbbi tedavi ihtiyacı olmaz. Ancak bazı kişilerde bir psikiyatrik hastalık tablosu olarak tanımladığımız Travma Sonrası Stres Bozukluğu gelişir ki bu durum işlevselliği bozar ve kesinlikle profesyonel bir destek gerektirir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu belirtileri baş gösterdiyse muhakkak profesyonel yardım, psikoterapi ya da ilaç tedavi destekli bir terapi almak gerekir. Bu şikayetler birkaç haftayı geçmesine rağmen azalmıyorsa, uyuyamama, uykudan kabuslarla uyanma, iştahsızlık, depresif belirtiler, baş gösterdiyse bir uzmandan yardım alınmalıdır.
Kişide depremin ardından zaman geçmesine rağmen en küçük bir sesten irkilme hali, işine gücüne dikkatini verememe ve hayattan elini eteğini çekme gibi isteksizlik hali devam ediyorsa, mutlaka travmaya yönelik bir psikoterapi ve ağır olgularda ilaç tedavisi ile tıbbi destek alması gerekir.
Maalesef bazı kişilerde deprem anında yaşananlar sürekli hatırlanabilir. Çünkü beyinde bu travmatik yaşantıların kaydedildiği bölgeler var ve bu bölgeler tetikleniyor. Tekrarlanan veya depremi çağrıştıran uyaranlarla bile tetiklenebiliyor. Bu yüzden vakit kaybetmeden etkin bir tedavi almak çok önemlidir, kişinin fonksiyonlarını daha da kaybetmesini engelleyecek, yaşam kalitesini hızlı bir şekilde eski düzeyine getirecektir.
Felaketi yaşayan kişilerde ruhsal olarak açılan yarayı görmemiz lazım. Kişinin açılan psikolojik yaralarının gün yüzüne çıkması müdahale için en uygun zaman. Bu süreçte her birimizin yapması gereken, telkin etmeye çalışmak yerine, bireyin acılarını paylaşmak ve acılarına ortak olmak, yönünde olmalı.
Depremi yaşayan kişi eğer bu deneyimi ile ilgili konuşmak istemezse buna zorlanmamalı. Kendisinin istediği, hazır olduğunu düşündüğü bir zamanda duygu ve deneyimini paylaşabileceğini bildirmek, kişiyi rahatlatacaktır. Konuşulduğunda moral verdiğimizi sanıp, kişinin yaşadıklarını değersizleştiren ve duyguları bastırmaya yönelten yorumlardan kesinlikle kaçınılmalı. Bu noktada travma, kişinin yaşamına yeniden devam etme konusundaki motivasyonunu kırmış olsa da çabalamanın öneminin kavranması, psikolojik iyilik hali açısından çok önemli.
Söz konusu afetlerde sosyal medyanın ne kadar olumlu yardımları olduğunu biliyoruz. Ancak bazı içeriklerin afeti uzaktan takip edenlerde ikincil bir travmaya sebep olabileceğini de bilmeliyiz. Aşırı rahatsız edici görsellere bakmaktan kaçınmalıyız. Aynı zamanda aşırı rahatsız edici veya doğruluğundan emin olmadığımız içerikleri paylaşmamalıyız. Sahada alanında uzmanlaşmış, koordineli çalışabilecek grupların veya insanların yardımcı olabileceğini, aksi şekilde kontrolsüz bireysel yardımların facia alanında ciddi olumsuz sonuçlar doğurabileceğini bilmeliyiz.