İki Denizci, Bir Top Model ve Bir Kuzey Limanında Geçen Macera Dolu 36 Saat

Gerda o sabah erken kalkmıştı. Karmaşık duygular içindeydi. Hâlâ hayat arkadaşı ile dün gece girdiği tatsız tartışmanın etkisi altındaydı...

En iyisi güzel bir duş alıp kendine gelmekti. Zihninde gençlik günlerine daldı. Güzellik yarışmasında dereceye girememiş olmasına rağmen güzelliği, mütenasip fiziği ve zarafeti ona podyumlarda boy gösterme kapısını açmıştı. Yıllar hızla akıp gitmiş, aradığı huzurlu birlikteliği ancak beş sene önce hayatına giren Vincent ile bulabilmişti. Aslında kendini buna inandırmaya çalışıyordu, ama kendine itiraf etmese de evliliğin ilk zamanlarındaki huzur giderek kâbusa dönüşmekteydi. 50 yaşına yaklaşmasına rağmen etkili ve çekici güzelliğinden bir şey kaybetmediğini hatırlayıp önünde de çok güzel bir hayatın onu beklediğini düşlemek içini tatlı bir heyecanla doldurmuştu.

Vincent iş hayatı gereği dünyanın birçok ülkesine gitmiş, neredeyse gittiği her yerden de çok özel ve değerli parçalar toplamıştı. Evleri onun bu koleksiyoner yönünün yansıması olan tablolar ve antik eşyalarla doluydu. Özellikle salon âdeta bir müzeyi andırıyordu.

Gerda aralarındaki büyük yaş farkına rağmen eşinin kendisine olan düşkünlüğünün farkındaydı. Bununla birlikte alışageldiği ve kişiliğine uygun bir hayat yaşayamadığının da farkındaydı ve bunu fark ettiğinden beri içini ifade etmekte zorlandığı bir mutsuzluk sarmalamıştı. Yaşam sevincini giderek kaybettiği düşüncesi içini kemiriyordu. Bunun en büyük nedeni Vincent’ın aşırı kıskanç yapısı ve kendisine neredeyse hiç alan bırakmamasıydı. Zaman zaman eşinin bu tutumuna hak vermiyor değildi, zira ne zaman bir yemekte, kokteylde ya da parti ortamında olsalar gözler hep onun üzerindeydi, aldığı iltifatlardan ve gösterilen ilgiden bunaldığı zamanlar çok olmuştu. Bütün bunlar Vincent’ı sosyal ortamlardan giderek uzaklaştırmıştı. Güzel ve genç eşinin bugün genç ve yakışıklı bir sevgilisinin olmamasının yarın da olmayacağı anlamına gelmediği ara ara Vincent'ın aklına düşerdi.

Evde yemeğe oturana kadar iki üç kadeh viskiyi yuvarlamıştı bile. Yemekte de bir şişe şarabın çoğunu kendisi içmişti. Masadan yeni yılı şehir merkezindeki canlı gece hayatı içinde karşılamaya karar vererek kalktılar. Sosyal hayattan uzaklaştırdığı karısının böyle değişikliklere ihtiyaç duyduğunun farkındaydı. 

Gecenin ilerleyen saatlerinde caddenin ünlü bir barında otururlarken yanlarına iki genç erkek yanaştı. Gençlerden biri yük gemilerinde chief officer (ikinci kaptan) olarak çalışan Albert -ki herkes onu Al diye çağırırdı, diğeri ise gemi liman acente temsilcisi Felix idi. Al gemideki yeni yıl yemeği ve kutlamaları sonrası Felix ile dışarı çıkıp kentin havasını kalabalıklara karışarak yaşamak istemişti. Şehrin en kalabalık, barlar ve publarla dolu caddesinde uzun bir yürüyüşten sonra kendilerine cazip görünen bu bardan içeri dalmışlardı.

Saatler epey ilerlemiş, kadehler ara vermeden kaldırılmaya devam etmişti. Gemici gençler ile çiftin sohbetinin uzamasının asıl nedeni yaşlı adamın yanında oturan göz kamaştırıcı çekicilikteki kadındı. Al çoktan bu güzel kadının süslediği hayallere dalmış, Vincent’ın sohbete evde devam etme daveti denizcide inanılmaz bir heyecan yaratmıştı.

Eve vardıklarında Vincent ortaya özel bir şişe açıp koyarak genç adamlara 'içmeye devam ediyoruz' mesajını vermişti. İlk kadehler kaldırıldığında Vincent, Al’in karısına olan bakışlarındaki ilgiyi sezmişçesine ona dönüp “Beyler, sizi evime bu keyifli geceye devam edelim diye davet ettim. Eşimle de eğlenceli sohbetinize devam edebilirsiniz, ancak unutmayın ki o benim karımdır ve ondan uzak durmanızı isterim” demişti.

Al ise hayallerinin peşindeydi. Bir ara Felix’e “Adam birazdan baygın düşecek. Hadi ona içirmeye devam edelim, karısının güzelliği, cazibesi beni bayıltmadan” diye fısıldamıştı. Sohbet aldıkları alkol kadar derinleşmiş, kelimeler, konuşmalar öylesine bayıltıcı olmaya başlamıştı ki kimse ne zaman oturduğu yerde uykuya daldığını hatırlamıyordu.

Felix oturduğu koltukta gözlerini açtığında gördüğü manzara karşısında şaşırmıştı. Onun gözlerini açtığını gören Vincent kendisine "goedemorgen" (günaydın) diyor, Al diğer koltuğa gömülmüş, hâlâ derin bir uykudaydı. Gerda ise ortalarda yoktu.

Ev davetinin karşılığında Al bu Hollandalı çifti yeni yılın ilk gününde gemide brunch yapmaya davet etmişti. Vincent ve Gerda ilk kez bir yük gemisinde zaman geçirecekleri için davete memnuniyetle icabet etmişlerdi.

Yeni yılın ilk gününde limanda hiçbir çalışma yoktu. Yemekler yenmiş, kahveler içilmiş, sohbetler ve içki ikramları Vincent’ı oldukça mutlu etmişe benziyordu. Ortadan kaybolduğu süre boyunca zabitandan sonra mürettebatla da sohbete dalmış, geminin ambarları hariç her yerini gezmişti.

Al’in aklı hâlâ Gerda’daydı. Felix kara kara bu çifti nasıl bir an önce gemiden kimselere hissettirmeden çıkaracağını düşünüyordu. Gerda ise gemi mürettebatının bakışlarından duyduğu rahatsızlıkla bir an önce oradan kurtulmak istiyordu.

Felix bu bitmeyen senfoninin sonlanması için neler yapabileceğini düşünüyordu düşünmesine, ama Vincent’ın gemi mürettebatı ile kaynaşması ve gemiden ayrılmak istememesinin yanı sıra ikinci kaptanın da ısrarcı davranışları işini zorlaştırıyordu.

Akşam çökmüştü. Felix bir ara misafir çifti iskele tavasında (inip çıkmada ilk basılan platform) gördüğünü sandı. Karanlıkta tam seçemese de kadın kocasını iskeleden itmeye çalışıyor gibiydi. Adamın denize düşmesi işten değildi. Bu, karabasan gibi felaketle sonlanabilirdi. Felix vakit kaybetmeden yanlarına koşup kadına mâni oldu sonra da onları gemiden bir şekilde kaçırdı.

Güç bela buldukları taksinin ön tarafına Vincent'ı oturtan Gerda yolda Felix’ten kendilerini bu gece için misafir etmelerini istedi. Gerekçesi bu kafayla eve giderse Vincent'ın salondaki değerli koleksiyona zarar vermesiydi. Kadın yol boyunca yalvarmaya devam edince Felix bu ısrarcı ricayı kıramayıp onları yalnız yaşadığı eve götürdü.

Felix kendi odasını onlara vermiş, yan salondaki kanepeye uzanmıştı. Başını yastığa koyduğu gibi uykuya dalmıştı, uykusuz ve yorgun geçirdiği iki gecenin ardından.

Vincent zaten takside uykuya dalmıştı. Gerda ise gözleri caddeden odanın tavanına yansıyan ışıklara takılı, derin düşüncelere dalmıştı. Kendini daha yakından tanımanın zamanının geldiğini düşündü. Gerçeklerden daha ne kadar kaçabilirdi? İstediği hayat bu değildi, evliliğinin devamı kendisini bunalıma sürükleyecekti. Kocasının aşırı kıskançlığı, kısıtlamalar, çözemedikleri problemler, tartışmalar, büyük yaş farkı... Nefes almakta bile zorluk çektiğini düşünürken yorgunluktan bitap derin bir uykuya dalmıştı.

Sabah gözlerini açtığında panikle kocasına döndü, nefes alıyor mu diye kontrol etti. Sağ olduğunu görünce derin bir oh çekti: Yatmadan önce ona her gece aldığı haplardan biraz fazlasını vermişti, sonucuyla yüzleşme fikri ise onu panikletmişti. 

Yan odada kanepede yatan Felix ise gözlerini açtığı anda kendini bir kâbus ortamında hissetti. Yatak odasının kapısını açtığında göreceği manzaranın dehşet verici düşüncesiyle terlemeye başladı. Kadın gitmiş, adam hâlâ yatakta mıydı? Acaba sağ mıydı? Bir zayıflık anı, bir iyilik yapma duygusu, bir hayır diyememe... Hepsi karanlık bir geleceği çağırıyordu sanki.

Zihnindeki bu işkenceye daha fazla dayanamazdı. Kalktı, yatak odasının kapısına vurdu. Sesler geliyordu. Rahatlamıştı, kapıyı açtı. Kendisine gülümseyen iki ayrı yüzü gördüğünde dünyalar onun olmuştu, neredeyse zıplayarak onlara sarılacaktı.

Felix, Vincent ve Gerda çiftini gemiden gizlice çıkarmış, gece evinde misafir etmiş ve en nihayetinde de onların ısrarcı davetlerine rağmen kendilerini bir daha asla görmemek üzere uğurlamıştı.

Maceralarla dolu ve 36 saat aralıksız süren bir yılbaşı gecesinin hikâyesi de böylece sona ermişti.

Nisan 2022

Yorumlar
Kalan Karakter 800
Mustafa Bakacak
Başlayınca bırakamadım okumayı... Güzel ve sürükleyici... Elinize sağlık