Doyum, Mutluluk ve Görünmez El
Çok sık aklıma takılır 'Doyumsuzluğu doyuramayan nedir?' sorusu. Çocukluktaki sevgi ve şefkat eksikliğinin neden olduğu duygusal açlık mıdır, aşırı hırs, güç sahibi olma, tutkular, saplantılar, iç dünyasında bir türlü mutlu olamayan huzursuzluklar mı?
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone OlÇok yıllar önce usta yazar Çetin Altan’ın bir yazı dizisi yayınlanmıştı. Aynı gün iki portre biri çok zengin ama mutluluğu kavuşamamış diğeri sanatkar ama huzurlu mutlu bir yaşam içerisinde. Aklımda kalmış bir hikayesinden; adam çok başarılı, işinden başka bir şeye zaman ayıracak vakti yok, karısına istediği her şeyi temin etmiş. Kadın tam bir alışveriş bağımlısı, her gün vaktini vitrinlerde mağazalarda alış veriş merkezlerinde geçiriyor. Adam içinde her şey olan büyük bir mağaza satın alıyor karısı adına, kadın mağaza patronu, sahibi, ne istiyorsa doya doya onun olsun kullansın diye düşünüyor kocası. Amma velakin her şeye sahip olunca kadın bir süre sonra depresyona giriyor, alacak bir şeyi yok onu sevindirecek. Hayal de kuramıyor, hedefte yok, karalar bağlıyor. Karısının bu durumunu gören adam ona yeni bir eğlence buluyor. Arkadaşları ile bol bol gezecek lüks bir uçak.
Ne dersiniz kadın doyuma ulaştı mı sonrasında? Eminin bir an bile düşünmeksizin cevabınız hazırdır...
Sahip olmak, yapmak istedikleriniz için hayalleriniz, planlarınız, hedefleriniz olacak ve bunlara teker teker kavuşacak, kavuştukça sevinecek kendinizi mutlu ve iyi hissedeceksiniz. Aksi halde daha küçük yaşlarda her şey verilmiş, ne istedinse alınmış, günleri hep aktivitelerle doldurulmuş, onlarca seyahat yapılmış ve bir gün gelmiş tek başına kazanması harcaması gerekir olmuş. Aynı hayatı sürdürebilecek mi, ihtimal düşük, o zaman depresyon ve mutsuzluk başlamayacak mı, şüpheli. Aynı hayatı sürdürse bile erken yaşta başlayan doyum onu yine strese mutsuzluğa sokmayacak mı?
Üstadın Milliyet gazetesinde yazdığı (05.09.2014) “ Mutluluğun Resmi “ adlı yazısından birkaç satır okumaya ne dersiniz;
*Mutluluğu kasalar dolusu para olarak düşünmek de şiirsel değilse bile, milyonlarca kişiye göre en gerçekçi yaklaşımdır.
Ama ben yine de mutluluk deyince, küçük bir çocuğun “mutluluğu tarif etmek için” yaptığı resimdeki, başları bulutlarda öpüşen iki uzun zürafayı yeğlerim.
*Âşıksanız, burun buruna bir mırıltıdır.
*Chateaubriand için
Gerçek mutluluk hiç de pahalı değildir. Pahalı olanlar uydurma mutluluklardır çünkü...
Yani doğal saçlara kıyasla takma peruklar gibi...
*Napoleon acaba nasıl çizerdi mutluluğu? Çünkü o da:
- İnsan her şeyi icat edebilir, mutlu olma sanatını asla, diyor.
Belki de ağlayan iri kıyım madalyaların gözyaşlarını silen bir Josephine’di onun için mutluluk...
*Gorki Rusçada acı demekmiş. Kendine “acı”yı takma ad olarak alan yazar, insan için mutluluğu temel bir hak olarak görüyor.
“Kuşlar nasıl uçmak için yaratılmışlarsa, insanlar da mutlu olmak için yaratılmışlardır” sözü onun.
*Şimdi bütün bunları gerçekten çizip, yan yana assak ve altına:
“Mutluluklar” diye yazsak.
En azından bir iki saniye gülerdik.
Gülmek ise mutluluğun ta kendisidir.
https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cetin-altan/mutlulugun-resmi-1935635
Doyumsuzluk denince akla tabii sadece milyarderler mi geliyor derseniz bir iki kelime ile dünya gelir dağılımını hatırlatmak isterim. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Davos’taki son yıllık toplantısı öncesi, uluslararası yardım kuruluşu olan OXFAM tarafından yayımlanan “Önemseme Zamanı ” (Time to Care) adlı rapora göre;
*Tüm dünyada 2.153 milyarder mevcut. Dünya nüfusunun yüzde 60’ını oluşturan yaklaşık dört buçuk milyar kişiden daha zengin.
*Dünyanın yüzde 1’lik en zengin kesimi yaklaşık yedi milyar kişiden iki kat daha fazla gelire sahip.
*Dünyanın en zengin 22 kişisi Afrika’daki tüm kadınlardan daha fazla varlığa sahip
Daha fazla ilgi duyanlar aşağıdaki linkten faydalanabilir.
https://www.oxfam.org/en/press-releases/worlds-billionaires-have-more-wealth-46-billion-people
Nasıl bir duygu acaba, bilemiyorum, sahip olmadan, yaşamadan belki de hiçbirimiz bilemeyiz. Ultra milyarder kişi ve kuruluşlar mutlaka bazı sosyal kurumları bağışlar yardımlar yapmaktadır ama ölçüsü ne bilmemekle beraber servetlerine oranla şahsen çok düşük olduğunu düşünüyorum. Belki de doyumsuzluk değildir, kazandıkça risk alarak yeni kazançlar üretmede başarılı oldukça bundan çok büyük bir haz almakta, güçlü olma duygusu yaşamakta ve kendini çok iyi hissetmektedir...
Kanımca hiçbir milyarder şans eseri milyarder olmamıştır. Mutlaka bir yeteneği, bir vizyonu, onu diğerlerinden ayıran bir özelliği vardır. Onları farklı kılan yaklaşımlar, girişimcilik ruhu, sıra dışı olmaları, risk almaları, hızlı karar vermeleri ve çok çalışmaları milyarderliğe taşımıştır.
Gelir dağılımı konusu sanırım paranın icadından beri bir sorun olarak karşısına çıkmıştır toplumların. Belki de bu dengesizliğin artışında kapitalist sistemin temellerini oluşturan İskoçlu filozof ve iktisatçı Adam Smith’in 1776 yılında yayınlanan “Ulusların Zenginliği “ (The Wealth of Nations) eseri öncü olmuştur.
Adam Smith (1723 – 1790)
Edinburgh-Heykeli önünde - 05.07.2013
Heykeli gördüğümde hem şaşırmış hem sevinmiştim. Aklıma ilk gelen onun iktisat literatüründe fenomen olan “görünmez el“ (invisible hand) deyimi olmuştu. (Her birey çıkarı peşinde koşarken kendine katkıda bulunacak ve fayda sağlayacağından çok daha etkin olarak topluma da katkıda bulunur. Bu yüzden herkesin bencil olduğu bir toplumda uyum, bilinçli bir müdahale olmasa da kendiliğinden oluşacaktır. Bu kendiliğindenliği sağlayan mekanizma olan “Görünmez El” piyasa ilişkileri olarak açıklanmaktadır. Serbest bir piyasada, kendi çıkarını kovalayan insanların toplam eylemi toplumun tümüne fayda sağlar ve herkesi zenginleştirir.)
İnsanoğlunun istekleri sonsuzdur, ama bunu karşılayan kaynaklar kıttır. Sonsuz olan ihtiyaçlar karşılandığı nispette mutluluk ve haz verir, karşılanamadığı zaman ise üzüntü, mutsuzluk hatta endişe verir.
İhtiyaçlar tatmin edilince doyuma ulaşılır.
Öyle mi gerçekten, en azından bazılarımız için evet... Sahip olduklarını düşünür, şükreder. Ama gel gör ki günümüz dijital dünyasında, insanlar iktisadın temel ilkesi olan talep yaratma bombardımanı ile karşı karşıyadır her an. Tüm medya, gazete, televizyon, sosyal medya olarak adlandırılan unsurlar, herkesin elinde akıllı telefonlar, alt beynimize al beni, beni de al, beğen, bak bunlar da var senin için... Aynı talep yaratma insanların en hassas ve zayıf olduğu sağlık konusunda fazlası ile yapılmakta. Kadınlara hitap eden güzellik ürünlerin de talep yaratmaya fazla da gerek yok sanırım (!) talep her daim hazırdır zaten.
Yıllar önce bir ara kadınlar için inceltme kremi ürünü üretmeye başlayan bir grupla yakın ilişkim olmuştu. Bin bir formülle bu kremi yaptığını söyleyenlere dedim ki selülit yok eden krem üret dolar trilyoneri olursunuz.
Bugünkü yazıma nokta koymadan önce bir hususa dikkat çekmek isterim. Dünyanın bugünkü nüfusu ne kadar, sekiz milyara yakın (yedi milyar sekiz yüz milyon). Amerikan doları bazında milyarder sayısı ise sadece iki binin üzerinde. Umarım hem bu kişiler bir şekilde içinde yaşadığı toplumlardan ürettikleri bu zenginliklerini topluma bir şekilde geri verirler ve yönetimler de buna öncülük ederler.
Bitmez tükenmez arzu ve isteklerimize değil de sahip olduğumuz şeylere, güzelliklere, sağlığımıza, akılcı beslenmeye odaklanırsak kendimizi daha iyi hisseder, huzurla yaşamımıza devam ederiz. Elbette çok çalışalım, çok üretelim, bireysel girişimciliğimizi de göz önünde tutalım
Kazancınız ne olursa olsun tasarruf ve birikim yapmanız ve bol bol dost biriktirmeniz, gönül zenginliği ve huzurlu sağlıklı günler dileğimle.
Fethi Denizmen
19.09.2020
Heybeliada