Kendini Tanı
Kendini tanıyan bir kişi başkasının işine burnunu sokmayacak, her şeyden önce kendini sevecek, kendini eğitmeye, yetiştirmeye, yeteneklerini geliştirmeye çalışacaktır. Sonuç olarak bu kişi kendisi ile barışık bir kişi olacaktır...
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone OlKendisi ile barışık kişilerden oluşan bir toplum da huzur ve barış içinde yaşayacaktır. Kendini sevme ve kendinle barışık olma bir insanın sahip olduğu en güzel nimettir. Kişiye huzurlu bir yaşam sunacak, hayatını güzelleştirecek, daima sıkı dostlar, iyi arkadaşlar ve sevenler bulunacak çevresinde. Aksine, kendinle barışık olmayan, iç dünyasında nedensiz huzursuzluk yaşayan ve kendinle kavgalı olan kişi için hayat gerçekten zorluklarla doludur, kafa hep yorgundur.
Çocukluğumun evinde bir misafir odamız vardı. Kış günleri misafir gelmeden önce kapıları birkaç saat önceden açılır, sobaya biraz daha fazla kömür atılır ki, oda iyice ısınsın misafirler kendilerini iyi hissetsinler.
Ağabeyim Metin (Denizmen) benden dokuz yaş büyüktü. Ben onlu yaşlara geldiğimde misafir odasının bir köşesinde kendisinin kurduğu ve başta Rus klasikleri olmak üzere kitaplarla donattığı kütüphanesindeki kitapları okumam için beni hep teşvik eder, hatta bazen bir kitabı okuyup bitirmem halinde beni ödüllendirirdi..
Rus yazarların kitaplarından, onların kendi devirlerindeki Rus halkının yaşam serüvenleri ve anlatılanlardan çok etkilenmiş idim. Belki bu nedenle, belki de kökümüzün Batumlu Gürcü oluşundan Rus insanını hep sevmişimdir. Çok da eğitim görmüşlerdir. Sovyetler Birliği dağılmadan önce Moskova ve St. Petersburg şehirlerine yaptığım bir ziyaret de bu duygularımı perçinlemiş idi.
Tabii sırada Antik Yunandan, Latin yazarlardan, Rönesans sonrası batılı klasikler ve Türk klasik yazarlar gelmekte.
Ne alaka diyen olabilir, kendini tanı derken, klasik yazarlardan kitaplardan dem vurmak. Onları okuyanlar farkındadırlar, tasvirleri, kişilik analizleri, ruh halleri, karakterleri, insana has her şey ve bulunduğu çevre ortam sayfalarca anlatılmıştır. Bu kadar çok okuyunca hem değişik kültürleri, değişik çağlardaki düşünce ve davranışlar hakkında bilgi sahibi olmuşsundur, kelime haznen artmıştır ve kendini kolayca tanıma analizi de yapabilmişsindir farkında olmadan da.
Eğitim insan için hem ihtiyaç hem de gerekliliktir. Eğer eğitim olmasaydı, insanın doğal yaşamdaki diğer canlılardan pek farkı olmayabilirdi. Ancak eğitim sayesinde insan kendisine, ailesine ve içinde yaşadığı topluma yararlı bir fert olabilir.
Bugün iki Fransız yazardan bazı alıntılar iletmek istiyorum konuya ilişkin.
Bunlardan biri 1553-1592 yılları arasında yaşamış “Montaigne “, diğeri ise ''Montesquieu” (1689-1755)
Montaigne ve Montesquieu insan ve toplum değerlerini evrensel boyutta irdeleyen, toplum düzeninde, idarede ve insani ilişkilerde erdemi ve adalet duygularını ön plana çıkaran iki büyük Fransız düşünürü ve yazarıdır.
Bir insanın iyi insan olması kendini tanımasıyla başlar. Eski çağlardan beri “kendini tanımak” bilgeliğin ve bilginliğin temeli sayılmıştır. Yunanistan’daki Delphes tapınağının cephesinde “Kendini Tanı” yazılıdır. Eflatun’un insana öğüdü ise “kendi işini yap ve kendini tanı”dır.
Montaigne de denemelerinde kendini insanların bir örneği olarak ele alır, kendini gözlemler, inceler ve tanımaya çalışır, çünkü “Her insanda insanlığın tüm halleri vardır” der. Montaigne için yazmak, insanın kendini tanıması için bir araçtır.
Montaigne kendini önce insan, sonra Fransız olarak betimler. Sokrat’a nerelisin? diye sorulduğunda, Atinalıyım demez, dünyalıyım, derdi. Şu halde insan her zaman hümanist bir duygu içinde olacak, yaşayacak ve erdemli olacaktır.
Erdem sözcüğünün Latincesi “virtù”dür ve anlamı “cesaret” demektir. Erdemli bir kişi her yerde, her ortamda doğruyu söyleyecek, dürüst ve adil olacak, doğrunun, güzelin, iyinin yanında yer alacak, kötünün, haksızın ve zorbalığın karşısında olacaktır.
Tüm eğitim sistemlerinde olduğu gibi, Montaigne’de de eğitim okumayı ve yazmayı öğrenmekle başlar. Eğitim insanı yetiştirmeye, iyiye dönüştürmeye, bilginden çok becerikli olmaya, iyi düşünmeye ve iyi yapmaya, onu daha iyi ve daha bilge kılmaya, yalnız ruhunu değil kaslarını da sertleştirmeyi amaçlayan, ama kendisini tanımayı, iyi karar vermeyi, iyi yaşamayı ve iyi ölmeyi öğreten bir çerçeve içinde verilmelidir (Montaigne, T. 1., 1968: 198).
Eğitim aynı zamanda insana hiçbir şeyden korkmamayı ve her işin üstesinden gelmeyi öğretmelidir; deneyler ve seyahatlerle desteklenmeli ve tamamlanmalıdır. Eğitimde yalnız kitap okutmak ve bilgi vermekle yetinilmemeli, oyunlar ve beden egzersizleri de yaptırılmalıdır. Ruh ve vücut eğitimi birlikte götürülmeli, Eflatun’un dediği gibi, ruh ve vücut bir araba okuna koşulmuş bir çift at gibi düşünülmelidir.
İnsan ve Erdem Nedir?
Montaigne için yazmak, insanın kendini tanımasına bir araçtır. Denemelerinde Montaigne tüm yönleriyle ve yalın bir ifade ile kendini anlatmaya çalışır; kendisinin fiziki, moral ve entelektüel bir portresini çizer. 1580 yılında ilk kez yayımlanan Denemeler adlı kitabının birinci cildinin başında okuyucuya hitaben yazdığı tanıtım yazısında, kitabının konusunun bizzat kendisi olduğunu söyler (Montaigne, T. 1., 1968:25). Çünkü insanın kendini tanıması diğer insanları da tanımasını, onları daha iyi anlamasını sağlar. Eski çağlardan beri “kendini tanımak” bilgeliğin ve bilginliğin temel prensiplerinden biri sayılmaktadır.
Rosseau Émile adlı yapıtında sık sık insanın kendisini tanımasının gerekliliğini vurgular. Yunus Emre “Bilim demek kendini bilmektir”, der. Eflatun ise insana: “Kendi işini yap ve kendini tanı” der (Montaigne, T.1., 1968:37). Montaigne Eflatun’un bu kısa cümlesindeki iki kavramdan her birinin bir insanlık ödevi olduğunu söyler. Kendi işini yapan bir kişi öncelikle kendini tanıyacak, niteliklerini ve neleri yapabileceğini bilecektir.
Genellikle eğitim, terbiye, görgü kuralları, günahtan korkma, kanundan çekinmeyle kötü hallerini baskı altına alabilen ve çoğunlukla iyi hallerini sergileyebilenlere “iyi insanlar”, kötü hallerini baskı altına alamayıp da doğal ve içgüdüsel hareket edenlere de “kötü insanlar” deriz.
İnsanı olaylar ve durumlar karşısında alacağı tavırlar ve vereceği kararlar belirler. Bir yerde cesur ve gözü pek bulduğumuz bir kişi başka bir yerde korkak ve pısırık görünebilir. Bu garip davranış değişikliğinde kasıt ve karakter düşüklüğü söz konusu ise bağışlanamaz. Ama çoğunlukla insanı içinde bulunduğu öfke, korku, yoksulluk, baskı, zorunluluk gibi durum ve şartlar farklı davranmaya iterler. Aslında insanın temel özelliklerinden birisi değişken olmasıdır. Montaigne “yattığım yöne göre ruhum bir görünüm alır” der (Montaigne, T.2., 1968: 405). Eğer Montaigne kendinden farklı şekillerde bahsediyorsa bu onun kendisine farklı şekillerde baktığını gösterir.
Montaigne’nin aradığı asıl insan tipi bu kadar çok değişken ve tezatlıklar gösteren insan değildir. Elbette farklı olaylar karşısında farklı kararlar alacağız. İnsan olabildiğince az değişiklik ve tezatlıklar sergilemeli, dayanıklı, sabırlı, kararlı ve kararlarını akıl, mantık ve vicdan süzgecinden geçiren erdemli biri olmalıdır.
İnsan sağlam karakterli ve bugünden yarına değişmeyen biri olmalıdır. Bu bakımdan bir insan hakkında hüküm vermek için uzun süre o insanın eylem ve davranışları izlenmelidir. Çünkü övülecek olan insanın kendisi değil, onun eylem, davranış ve kararlarıdır. “Berberin usturası karşısında yumuşak ve gevşek olan bir adam, düşmanın kılıcı karşısında sert ve katı olabilir” (Montaigne, T. 2., 1968:406). Bu ideal tipte bir insan olmak da bir insan bulmak da kolay değildir. Lâtin filozofu Seneka’nın dediği gibi, “hep aynı insan olmak çok zor ve büyük bir iştir”(Montaigne, T.2., 1968:408)
En ideal yönetim biçimi demokrasi ve cumhuriyettir. Bunun da temel direği erdemdir. Erdemli bir kişi cesur olacaktır, her yerde, her ortamda doğruyu söyleyecek, dürüst ve adil olacak, doğrunun, haklının, güzelin, iyinin yanında yer alacak, kötünün haksızın ve zorbalığın karşısında olacaktır.
Fethi Denizmen
4 Kasım 2020
Heybeliada