Hobi Edinmek - Satranç
Hobi edinmek şahsım adına çok değerli bir konu. Boş geçireceğim saatlerimi, dakikalarımı edindiğim hobilerle doldurmak benim için heyecan verici oluyor.
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone OlÖzellikle karantina döneminde bulunduğumuz zaman içerisinde hobilerim vakit geçirmek için bana çokça yardımcı oldu. Hatta bunların yanında birkaç yeni hobi de edindim. Bu sayede zihnimi boşalttım, düşündüm ve bambaşka alanlarda bilgi sahibi olarak kendimi geliştirdim. Elime geçen bu yazma fırsatıyla da bu kadar değer verdiğim bir konu hakkında da yazmak, fikirlerimi paylaşmak istedim.
Hobi edinmek aslında göründüğünden daha zordur. Bunu basit bir deneyle yakın çevrenize hatta daha sağlıklı sonuç almak için sokakta gördüğünüz insanlara hobilerini sorarak kanıtlayabilirsiniz.
Alacağınız cevaplar genel olarak; kitap okumak, müzik dinlemek, spor yapmak gibi aktiviteler olacaktır. Bunlar çok hoş, faydalı hobiler. Ancak eminim ki benim gibi birçok kişi keşfedemediği ilgi alanlarına sahip. Muhtemelen bu keşfedemediğimiz ilgi alanları daha önce duyduğumuz ancak, deneme cesaretini gösteremediğimiz veya bir şekilde odağımızın kaybolmasıyla beraber ilgimizin yok oluşuyla elimizden kaçan fırsatlardır. Yine birçok başka fırsat yaşam çizgimizin bir yerinde bizi bekliyor olmalı ki bu fırsatları kaçırmamak için bir yazı serisi oluşturmaya karar verdim.
Bu yazı serisinde edindiğim hobiler hakkında kendimi nasıl geliştirdiğim, nasıl tanıştığım ve ilgi çekici yönlerinin neler olduğu gibi konular üzerinde konuşacağım. Bu sayede, bahsettiğim hobim eğer ilginizi çekerse size başlamak için bir rehber niteliği taşıyacağını, ilginizi çekmezse bile hobilere genel bir yaklaşım açısı kazandıracağını düşünüyorum. Üstelik nasıl başladığım hikayesini sizlerle birlikte deneyimleyerek daha önce fark etmediğim detayların farkına varacağımı umuyorum.
Satranç benim için ve birçoğumuz için çocuk yaşta öğrenilen yakın çevreyle denk geldikçe oynanan keyifli bir zeka oyunu. Bunu bir başka boyuta taşımak, daha fazla sevip sevmediğimizi keşfetmek tamamen bizim elimizde. Ben çocukluğumdan beri oynar, iyi oynadığımı düşünür ve sırası geldiğinde de meydan okumaktan geri kalmazdım. 2018 yılında, üniversitemin ilk senesinde Youtube’da bir kanala denk geldim. Bu kanal “Büyükusta”ların maçlarını analiz edip olası hamleler üzerine konuşuyordu. Başka videolarında ise açılış taktiklerine değinip bunlar hakkında bilgilendiriyordu. Bir iki video derken fazlaca izlemeye başladım.
Lichess mobil oyununu indirdim ve orada online olarak büyükustaların oyunlarından ilham alarak oynamaya başladım. Satranç taktiklerini, temel bilgileri, yaklaşım açısını ve bilmediğim bazı kuralları öğrendim. Ancak öğrendiğim en ilginç şey, bu olanlardan önce benim satranca oldukça sığ yaklaşmış olduğum oldu. Dışarıdan göründüğü gibi iki üç hamle ilerisini görmekten ziyade, yılların altyapısıyla gelişmiş büyük bir kültür olduğuna tanık oldum. İnsanların satrançtan para kazanmasına, satranç alanında birçok başarılı sporcumuzun olmasına, yapay zekanın satranç tarihindeki en iyi oyuncu olmasına ve bu büyük kültüre daha fazla sahip çıkılmamasına şaşırdım. Hobi edinmenin en keyifli tarafı da şaşırmak zaten. Bazen zor görünen basit, basit görünen zor oluyor ve bu beni gerçekten etkiliyor.
Satranç oldukça taktik bir oyun. Yüksek hesaplamalar gerektirdiği de doğru ancak bir sporcu olmak istemiyorsanız müthiş bir hesaplama yeteneği gerektirmiyor. Açıkçası ben muazzam hesaplamalar yapmaya çalışmıyorum. Taktiksel satranç oynayarak pozisyonu geliştirmeye ve sabırlı davranmaya çalışıyorum. Zaten satrançta size verebileceğim en büyük tavsiye de sabırdır.
Öyle bir oyun ki her hamle peşinde binlerce farklı kombinasyon oluşturuyor ve hiçbir oyunu birbirine benzemiyor. Bu bağlamda, oyunu kazanıyor pozisyonda olsanız bile sabırlı oynayıp oyunu tüm ciddiyetiyle takip etmeniz elzemdir. Hatta eski Dünya Satranç Şampiyonu ve Matematikçi Emanuel Lasker’in bir sözü vardır: “Satrançta en zor şey kazanç pozisyonu kazanmaktır”. Bu söz dediklerimi oldukça net ifade ediyor sanırım…
Şimdi, tabii ki çok iyi bir satranç oyuncusu değilim. Sporcularla boy ölçüşebilmem ihtimal dahilinde değil ancak, önüme bir satranç tahtası geldiğinde ne yapmam gerektiğini bilecek durumdayım. Bunların hepsi bir kenara, boş bir pazar günü kahvaltıdan sonra internetimi açıp 10 dakikalık hızlı satranç oynayarak beyin jimnastiğimi yapabiliyorum ve bunu yaparken de büyük bir keyif alıyorum. En değerlisi de bu değil mi zaten?
Son olarak da bu spora başlamak isterseniz nereden başlayabileceğiniz konusunda naçizane birkaç fikrimi belirtmek istiyorum. Öncelikle Youtube’da yukarıda bahsettiğim tarzda videoları izleyerek işe başlayabilirsiniz. Benim en sevdiğim ve en öğretici bulduğum kanal, https://www.youtube.com/ channel/ UCwsdTtR9Lwl1TpoY2vPgjNw
Bu kanal sayesinde merakım diri kalıyor ve sürekli yeni şeyler öğrenmeye devam ediyorum diyebilirim. Ancak benzer videoları bulabileceğiniz birçok yerli ve yabancı kanallar da bulunmakta. Yine başka kanalları da incelemenizi tavsiye ederim. Ben açıkçası video izlemeyi ve oyun oynayıp belki birkaç puzzle çözmeyi yeterli buluyorum. Ancak size bunlar da yeterli gelmiyorsa Lichess’in barındırdığı öğrenme tekniklerini inceleyerek birçok farklı çalışma oluşturup bunlar üzerine kafa yorabilirsiniz.
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Bu sözün doğruluğunu bana birçok şey kanıtladı. En iyi kanıtlarımdan biri de satranç oldu.