50 bin liraya dolma sarmak
Özlem Denizmen Posta gazetesindeki köşesinde bu hafta para kazanmak ve iş beğenmemek ile ilgili yazdı.
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone OlGeçtiğimiz günlerde yaşadığım bir diyalog çok ilginç ve düşündürücüydü. Bu hafta köşemi buna ayırmak istiyorum. Konu gençler... Para kazanmak ve iş beğenmemek...
Bir lokantaya gittim, her şey güzeldi ama mutfak biraz yavaştı. Nedenini sorduğumda, beklemediğim bir cevapla karşılaştım: ‘‘Çalıştıracak eleman bulamıyoruz, ne garson olarak ne de mutfağa. Dolma sarmaya 50 bin TL istiyorlar.’’ Beni şaşırtan bu cevabı sosyal medyadan takipçilerimle paylaştığımda ise adeta mesaj yağmuruna tutuldum. Hem işveren dertli hem iş arayan… İşte o mesajlardan birkaçı…
‘İŞÇİ BULAMIYORUZ’
‘‘İnsanlar artık kolay yoldan para kazanmak istiyor maalesef… Eşim çiftçi, tarlada çalışacak işçi bulamıyor. Müteahhitler usta bulamıyor. Gençler nasıl olsa biz bu paralarla ev, araba alamayız, günümüzü gün edelim, anı yaşayalım derdinde.’’
‘RANDEVUYA GELMİYORLAR’
‘‘Ben de bir şirkette ihracat müdürü olarak aynı şekilde söyleyebilirim. Artık aldıkları mülakat randevusuna gelme zahmetinde bulunmadıkları gibi haber de vermiyorlar. Eleman bulamıyoruz. İş mi beğenmiyorlar anlamış değilim.’’
‘TAMİRCİ İÇİN 1 HAFTA DİL DÖKÜYORUZ’
* ‘‘Hayat pahalı diyorlar, ustalar yazın 1-2 ay çalışmıyor memlekete gidiyor. Tamirci için bir hafta dil döküyoruz. Esnaf 11.00’den önce kepenk açmıyor. Türk milleti tembel olmuş. Gençlerin gözü yurtdışında. Kendi ülkesinde beğenmediği işi orada bulacaklarını sanıyorlar.’’
* ‘‘1.000 TL günlük yevmiyeye bahçede çalışacak eleman bulamıyoruz. Gelmiyorlar.’’
‘MÜHENDİS VAR, BOYACI YOK’
* ‘‘Kardeşim yüksek mühendis. ‘Maaşlar iyi değil, çok yorucu’ diyerek 3 sene önce girdiği işten ikinci ayda çıktı. Hâlâ evde öğrenci gibi yaşıyor.’’
* ‘‘Bir mühendis ilanı açıyoruz, yüzlerce kişi başvuruyor ama boyacı, elektrikçi ilanı açtığımızda 10 başvuru anca oluyor ve biz onları değil, onlar bizi seçiyor. Dolayısıyla şartlar da bu işin yapılıp devam edebilmesi için buna göre şekilleniyor ne yazık ki. Bu nedenle meslek liselerinin önemi çok büyük. Gerçekten liseden mezun olup staj deneyimi kazanarak bir meslek sahibi olmak günümüz şartlarında üniversitenin de önüne geçiyor.”
‘ÜNİVERSİTE BİTİRENDEN ARA ELEMAN OLMASI İSTENİYOR’
* ‘‘Gençlerin hepsini üniversiteye sokmaya çalışıyor sistem. Sonra da bir şekilde diploma verdiği bireyden 22 yaşından sonra ara eleman olmasını bekliyor. En başta üniversite sayısı ve kontenjanlar azaltılsa ve meslek lisesi ile meslek yüksekokulları desteklense üniversiteye de gidemeyen gençler ara eleman olarak kazancını sağlamak zorunda kalır.”
* ’’Kesinlikle meslek liselerine önem verilmeli. Bunu hem öğretmen hem bir akademisyen hem de naçizane yurtdışı tecrübesi olan biri olarak söylüyorum. Burada da meslek liseleri çok önemli.”
‘KIYMET BİLMEK’
* ‘‘İşverenler zamanında bir iş için eleman alıp her işe koştururdu… Yeni nesil haklı olarak buna karşı çıkıyor. İşveren ondan şaşkın.’’
* ‘‘Buna şöyle bir yorum yapmak istiyorum: İşveren işini hakkıyla yapıp sahiplenen işçiye sahip çıkmıyor, elinden kaçırıyor. Sonra böyle elemanlara gelince de isyan ediyor, hayat işte. Okşayan elin kıymetini bilmeyenler tekmeleyen ayağı öper.”
‘OKUYARAK KÖTÜ MÜ YAPTIM?’
* ‘‘Ben de iki yıl okudum, kendi işimi yapıyorum, optisyenim. Asgari ücretle başladım, yedi ayda 20 bin TL oldu. Yemek yok. Fabrikada çalışan müşteri geliyor, yüksek maaş ve özel sigortaları oluyor yani ben neyi kaçırdım okuyarak, kötü mü yaptım?”
MÜHENDİSE 21 BİN TL!’
* ‘‘Eşim kimya mühendisi, yüksek lisansı da var. İki ay önce eski işyerinden ayrıldı. Sabah sekiz, akşam da çoğu zaman yedide evde oluyordu ve yapamadığı şey yoktu. Teklif edilen para da 21 bin liraydı.
‘SORUN PATRONDA MI İŞÇİDE Mİ?’
‘‘Hayat çok pahalı olduğu için insanlar da en yüksek maaş vereni bulmaya çalışıyor. Patronlar çok kazanıyor, az veriyor. Biraz da bu yönden bakmak lazım.”
PEKİ SİZCE KİM HAKLI?
İş sahipleri mi, bu işleri ve şartları beğenmeyip karşı çıkan gençlerimiz mi?