Fark Yaratan Öğretmen!
Sizi Süleyman Hoca ile tanıştırayım… Herkese ve belki de tüm imkansızlıklara rağmen; her şeye inat çocukları ile öğrenmeyi, öğretmeyi, saygı duymayı, sevmeyi ve ötekileştirmeden eğlence odaklı fayda yaratmaya çalışıyor…
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone OlHayatınızda sizi aşağıya çeken insanlar mı var?
Konfor alınızdan çıkmamanız için el birliği ile yakanızda, ardınızda ve çevrenizdeler mi?
Ya da sabah 9 akşam 5 çalışıp sadece maaşınızı alıp gitmenizden yanalar mı?
Peki siz bir şey üretmezseniz kim yapacak?
Heyecan duyduğunuz bir şey var doğru, ama o son adımı atamıyorsunuz değil mi?
Neden?
Yoksa korkuyor ya da “yapamam” diye mi düşünüyorsunuz?
DİĞER TARAFA GEÇİN
Her deneyim bir kaybediş ve bir kazanıştır. Kaybetme tarafından bakarsanız o yolda ilerlersiniz. O zaman hadi bu yazı ile birlikte diğer tarafa geçin. Şöyle bir koltuğunuza kurulun, kahvenizi ya da çayınızı alın…
Gerçekten bir adım atıp; bu ülkeye ya da insanlara bir şey kazandıran insanları kötüleyenleri, sosyal medyadan nefret söyleminde bulunanları bir kenara bırakın ve kendinizi tebrik edin…
En azından düşünce aşamasından çıkıp, harekete geçebildim deyin…
HAREKETE GEÇENLERDEN ‘SÜLEYMAN HOCA’
Sizi Süleyman Hoca ile tanıştırayım…
Herkese ve belki de tüm imkansızlıklara rağmen; her şeye inat çocukları ile öğrenmeyi, öğretmeyi, saygı duymayı, sevmeyi ve ötekileştirmeden eğlence odaklı fayda yaratmaya çalışıyor…
Biraz kendinizden bahsetseniz hocam, sizi sosyal medyadan ve öğrencileriniz ile yaptığınız güzel ve farklı öğretme metotları ile tanıyoruz. Siz kendinizi nasıl tanıtmak istersiniz?
Tabii, önce küçük bir özgeçmiş ile başlayayım. Ailemin tek çocuğu olarak Aydın’ın küçük, mütevazı bir ilçesi olan Germencik’te doğup büyüdüm. Annem ve babam da çalıştığı için 7 yaşından itibaren evde sürekli yalnız kalıp, titiz bir annenin öğrettikleriyle küçük yaşlarda derli toplu ve düzenli olmayı öğrendim. Yani yaramaz çocukluk dönemini hiçbir zaman tadamadım desem yeridir. O zamanlar fazla gelen düzen ve titizlik bugünlerin alt yapısı ve şükretme sebebim diyebilirim. Bu düzen ve titiz çalışma kendini derslerdeki düzenle devam etti. Dolayısıyla başarılı bir öğrencilik hayatım oldu. Sayısal zekamın daha üstün olmasına rağmen ısrarla sözelden ilerleyip radyo sinema televizyon okumak istiyordum. Mizah yeteneğime ve yeni bir şeyler türetip bu alanda güzel işler başarabileceğimi düşünürdüm hep. Öğretmenlerim ailemle konuşup sözele geçmeme engel olmak isteseler de inatla devam ettim. Fakat Üniversite tercih döneminde ailem İstanbul’da maddî manevi olarak okuyamayacağımı söyleyip hayallerimin önüne net olarak bir set çektiklerinde üzülmüş ve sözel alanda gidilebilecek en iyi seçenek Türkçe öğretmenliği olduğu için bu yoldan devam etmiştim. Aslında hayalim değildi Türkçe Öğretmenliği.
Üniversite sıralarında “Alanımda fark yaratacağım” şeklinde büyük hayaller kurmadım hiç. Ama atandıktan sonra yaşadıklarım ile hayallerimin üniversitede çekilen setten sıyrıldığını ve ilk kavşakta yeniden buluşabildiğimizi gördüm. Daha sonra hayal ettiklerimi öğretmenlik ve radyo sinema televizyon alanının sentezi sonucu gerçekleştirmenin verdiği tat ile daha bir istek ve azimle çalışmaya devam ettim ve ediyorum.
Yani tüm bu çalışmaların güzel görüntülerin arkasında erken olgunlaşmış, düzenli, titiz çalışan, küçükken yaşayamadığı çocukluğu şimdi öğrencileriyle birlikte yaşayan ve bundan tat alan, ayakları okuluna koşarak ve aşkla giden bir karakter yatıyor diyebilirim.
İnsanların yalnızca hayal ettiği ancak bir şekilde harekete geçmekte zorlandıklarını düşünüyoruz. Peki sizi motive eden şey ne oldu?
Böyle ulusal boyutta alanımızda örnek olacak çalışmalara imza atmamda iki dönüm noktam var.
Birincisi yalnızca film senaryosu olabilecek, hayal bile edemeyeceğim şekilde öğrencilerin gözünde başrol öğretmen olmama neden olanlar. İkincisi köy okuluna tayin olduktan sonra sosyal medyaya sıçrayan çalışmalarımız.
Afyon Kocatepe Üniversitesi’nden mezun olduğum yıl öncelikle Antalya Kepez’de Varsak Şelale Ortaokulu’na atandım. Kalabalık bir okulda kadrolu olan tek Türkçe öğretmeniydim. Dolayısıyla ilk yıldan acemiliklerim, ideallerim, hayallerim, kendimi kanıtlama çabam; öğrencilerin bunlara karşılık vermesi, onlara verdiğim değer ve ayırdığım vakte inanılmaz bir saygı ve sevgi ile karşılık vermeleri ile ben kendime ait tüm vaktimi onlara ne yapabilirim diyerek geçirdim.
“SENİ 5 YIL SONRA GÖRECEĞİZ”
Okula, sınıflara hayat verdik, onlarla top oynadık, basketbol takımlarını çalıştırıp maçlara gittik, beraber eğlendik, beraber üzüldük. Aralarında bir abi gibi gördükleri için disiplin sorunu yaşatanı, dersleri iyi olanı, olmayanı herkes büyük bir saygı duydu ve sevgiyle yaklaştı. Ben de onlara tabii ki. Esas onları bana beni de onlara bağlayan olay ise şuydu: Her hafta köşe yazıları yazdırırdım. Bazen de ben yazar, okurdum. Madde bağımlısı olan ve çarpık aile ilişkileri ile birlikte oldukça sorunlar yaşayan öğrencilerin de olduğu, sorunların arttığı bir dönemde onların gözünden bir öğrenci olarak “Bu Senaryo Benim Değil” adlı bir yazı yazıp okudum onlara.
Yazının sonuna doğru özellikle manevi yönden yalnız kalmış ve sorunlu hayatları olan öğrenciler derinden etkilendi ve yazımı çoğaltıp kimisi sakladı, kimisi ailesine okutacağını söyledi. O gün gerçekten bir senaryo yazılmış gibi siyahla beyaz kadar değişime yol açan bir gün oldu. Zaten iyi olan aramız çok daha iyi oldu. Ve biz bu değişimi il genelinde bir tiyatro ile eğlence katarak sahneledik ve büyük alkış aldık.
O günün sonu filmin mutlu sonu gibiydi ve gözyaşları eşliğinde bu dolu dolu geçen 2 yılım film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden onları ayakta alkışlarken. Hayal bile edemeyeceğim bir öğretmenlik serüvenine başlamıştım ve “seni 5 yıl sonra göreceğiz” diyenlere inat her geçen gün daha çok çalıştım onlar için.
DENİZE GİRMEMİŞ SİNEMAYA GİTMEMİŞ ‘BİZİM’ ÇOCUKLARIMIZ
İkinci dönüm noktamız sosyal medyaya sıçramamızın hikâyesini anlatayım. Zorunlu hizmet için şu anki okulum olan Bolvadin Derekarabağ Ortaokulu’na tayin oldum. Batı illerinin köylerinin her zaman es geçildiğini, çok yakınlarında iyi şartlar yaşanırken onların nasılsa batı denilip kaderlerine mahkûm bırakıldığını, başarı beklenmediğini, öğretmenlerin 3 yılı zor doldurduğunu ve bunların öğrencilerde bir küskünlük, umutsuzluk yarattığını tekrar ve bizzat görmüş, yaşamış oldum. Artık daha tecrübeli bir başroldüm ve daha güçlü dokunuşlar yapmalıydım. Çünkü burada senaryo daha acıydı. Hemen hemen hiçbiri hayatında denize girmemiş, sinemaya gitmemiş hepsini geçtim bağlı olduğu ili gidip de görmemiş bir köy kadar hayatı, hayalleri ve umutları olan çocuklar var karşında. Durum bu olunca biz öğretmenlerin yapacağı o kadar şey var ki… Onlara vakit ayırıp, onlarla gülüp eğlendik, yeri geldi okulda yattık, ilk Türkiye derecesi ile Fen Lisesi’ne öğrencimizi gönderdik, ilk derbi maçlarını birlikte izledik, ilk mezuniyet törenini birlikte yaptık ve daha nice ilklere birlikte imza attık.
SOSYAL MEDYADA SES GETİREN ÇALIŞMALARIMIZ
Gelelim biz eğlenerek derslerimizi işlerken bunun ülke çapında örnek çalışmalar, takip edilen yöntem ve tekniklere nasıl dönüştüğüne.
Her gün derslere enerjiyle gireriz. Bir futbolcunun tribünleri ayağa kaldırması gibi enerjik olarak girer, farklı hareketler yaparak eş zamanlı oturmalarını ile biten bir selamlamamız vardır klasik.
Bir gün video ile bu derslerimizi kaydetme fikri doğdu ve sayfamızdan paylaştık. Görülmemiş bir durum ve farklı bir enerji olduğu için önce kendi arkadaşlarımızdan güzel yorumlar geldi. Daha sonra “Öğretmenler” sayfasında paylaşınca yurdun her köşesinden öğretmenler öğrencilerimize güzel yorumlar yaptı.
Ben bu yorumları öğrencilerime okuyunca ayrı bir motive oldu onlar için, hoşlarına gitti. Ve biz yaptığımız farklı çalışma, etkinlik ve projelerimizi kendi sayfamızı oluşturup burada paylaşmaya devam ettik.
Sadece düşünen ancak harekete geçemeyen insanlar için söylemek istediğiniz şeyler var mı? Varsa kendi deneyiminizden yola çıkarak ne söyleyebilirsiniz?
Üretkenliği ve özellikle farklı, yapılmayan, özgün içerikler üretmeyi severim. Az önce söylediğim gibi öğrencilerimizin derslere olan ilgi ve sevgisi paylaşımlardan sonra gelen yorumlarla katlanarak artınca daha fazla üretmeye, daha farklı olmaya başladık.
“GECE BİR FİKİRLE UYANIYORUM NOT ALIP YATIYORUM”
Sürekli özgün içerikler üretmek zordur fakat onlar bana ayrı bir enerji veriyor, cıvıl cıvıl hâlleri enerjimi katlıyor. Bazen bu konuda ne yapsak diye düşünüp yatıyorum gece bir fikirle uyanıyorum not alıp yatıyorum gündüz geliştiriyorum. Bazen derste hiç umulmadık anda söylenen bir sözle, yapılan bir hareketle bir etkinlik geliyor aklımıza hemen “yapılacaklar listemize” - ki o liste hep kabarıktır - ekliyoruz. Ve sırf yapmış olmak için yapmıyoruz bu anları çekerken de çektikten sonra da kullanılan materyallerde, kurgu ve montajında her bir ayrıntıya ayrı bir özeniyorum.
Bazen ufak bir ayrıntı için saatlerce uğraştığım oluyor ve bu saatler uyku saatlerinden çalınmış saatler oluyor genelde. Her ne yapıyorsan en iyisini yapmış olmak için hepsi. Çalışmalardan sonra “Öğretmenim yüklediniz mi, ne diyiler, beğeniyiler miii?” diye sormaları bile bir motive unsuru.
TEBRİK DUVARI
İnternetleri, akıllı telefonları olmadığı için Türkçe dersliğimize paylaşımlara gelen yorumların olduğu bir ‘tebrik duvarı’ yaptık. Bir duvar gibi ördük ve interneti, sosyal medyayı ayaklarına getirmiş olduk.
Okuduklarında motive olacakları ve başarı duygusunu hissedebilecek bir çalışma olmuş oldu. Onlar benim gelip geçici bir öğretmen değil de bir şans olarak onlara uğradığımı, geçerken kalıcı izler bıraktığımı görünce kaybolan umutları yeniden canlandı.
Bir köy kadar hayatları olan çocuklar dünya kadar hayallere kavuştular. Bağlı bulundukları ile bile gidemezken dünyanın bir ucundan bizzat kendilerine tebrik mesajları geldi. Küçücük köyden eğitim ve öğretim sayesinde, çalışarak, farklı olarak, hep daha iyisini yaparak dünyaya bile açılabileceklerini henüz ortaokul sıralarında gördüler. Yeri geldi ülkenin bir ucundan hediyeler aldılar. Yeri geldi sırf onlara bizzat elleriyle hediyeler getirip görmek isteyen öğrenci arkadaşları, abileri, ablaları oldu.
Onların hayatı için bunlar bir peri masalı, bu masalı gerçekleştiren olduğumu bilmek ve bunun verdiği gurur, bana bakışları, geldiğim günkü fotoğraflarındaki gözleri ile bugünkü fotoğrafları arasındaki gözleri arasındaki fark benim en büyük motivem.
Bu çalışmaların ilk çıkış noktası neresiydi? Yani ne oldu da ya da ne hissettiniz de bunu yapmaya başladınız? Gözünüzün önünden gitmeyen bir olay var mıdır?
Bizleri takip eden öğretmenler ve eğitim fakültelerindeki öğrencilerden idealleri olanlar bu ideallerini nasıl gerçekleştireceklerini bilmediklerini duyuyorum. “Sizin enerjinize, motivenize ve öğrencilerinize bağlılığınıza nasıl ulaşabiliriz?” sorusuyla karşılaşıyorum genelde. Öncelikle bir kesim öğretmene eleştiri getirmek istiyorum. Onlar da; yeter ki atanayım nerede olursa olsun çok çalışacağım, mükemmel işler yapacağım dedikten sonra atandığı okul ve şartlarından hemen şikâyet etmeye başlayan, ya da bazı olumsuz öğrenci davranışlarıyla ya da seviyesi düşük sınıflarla birlikte hemen hevesleri kırılıp küsen, öğrencilerden ilgisini, sevgisini çekip bugün ne giysem, yarın ne yesem muhabbetlerine girerek zilin çalmasıyla okulu ve öğretmenliğini bitirenlerdir. Daha genç ve üretkenlik çağlarında hayatına dokunup değiştireceği öğrenciler varken öğrencilerin durumları kendi hâllerini değiştiriyor ki buna çok üzülüyor ve yanlış buluyorum.
“ÖĞRETMENLİK; KİMİ ZAMAN YIKIK BİR BİNAYI ALIP BIKMADAN USANMADAN BAŞTAN YARATMAKTIR”
Hiçbir aile ya da hiçbir öğrenci başarısız, kötü, tembel öğrenci istemez. Yedi yaşında ilkokul sıralarına herkes eşit şartlarda geliyorsa öğrencileri ayrıştıran, farklılaştıran ailevi durumları, yaşantıları olduğu kadar yanlış öğretmen tutumları da vardır. Bir öğrencinin en büyük şansı küçükken iyi bir öğretmene rastlamaksa, şanssızlığını da kendimizde aramak yersiz olmaz. Her okulda her öğrenci öğrenmeye hazır, velisi ilgili olmak zorunda değil ki zaten o zaman öğretmenlik evet rahat ve kolay olur. Fark yaratamamış, kılavuz kitapları ile öğretmenlik arasındaki farkı oluşturamamış oluruz. Öğretmenlik her zaman hazır binalara yenisini eklemek değildir, kimi zaman yıkık bir binayı alıp bıkmadan usanmadan baştan yaratmaktır. Kimi zaman temelden mükemmel bir eser oluşturmaktır. Kılavuz kitabında yazılanları dışardan her hangi bir vatandaş da gelip öğrencilere aktarır. Öğretmenlik kılavuz kitaplar, yıllık planlar dışında karşılaştığın sorunlarla baş edebilmek ile sınıf yönetimi ile zor ya da geç öğrenen öğrencilere bulduğu çözümlerle başlar. Öğretmenlik budur. Ve işte bu yüzden çok değerli ve kutsaldır.
İdealleri ile atanmış genç öğretmenlere ya da ideallerini yitirmemiş tüm öğretmenlere ilk tavsiyem koşulsuz sevgi ve sabır. Tüccar gibi sevmemeliyiz. Verdiğimiz sevginin, verdiğimiz emeğin karşılığını bekleyip vermeyince alışverişi kesmemeliyiz. Anne gibi sevmeliyiz, fedakâr olmalıyız. Onların değeri çünkü er ya da geç anlaşılır her daim. Ve dünyada eşi benzeri görülmeyen tek sevgidir anne sevgisi. Sebebi ise karşılıksız ve sonsuz olması. Biz de böyle yaklaşmalıyız. Mutlaka karşılığını alacaksınız. Tasarladıklarınızı, hayal ettiklerinizi hayata geçirin. Bunlarla olmaz, bu okulda olmaz, bu öğretmenlerle olmaz, tepki alırım, vb. tüm korkuları atın bir kenara. Dışarıdan bizlerin yaptıkları ile her şey güllük gülistanlık görünüyor fakat biz de öğrencilerle olan bu mutlu eğitim öğretim tablosunu çizene kadar birçok engellerle, hasetliklerle, kötü söz ve kişilerle savaştık, sabrettik, yılmadık. Gülüşlerimiz mermi, gösterilen ilgi, alaka ve bizleri sevenler gardımız oldu. Öğretmenlik adına hayalleriniz varsa mutlaka yerine getirin. Çünkü bir öğretmenin eğitim öğretim adına hayallerini gerçekleştirmesi demek öğrencilerin hayatlarına mutlaka dokunmak demektir.
HAYAL ET
Bir öğretmenin “Öğrencilerimle ……. yapacağım” dediği projelerin tamamı öğrenciler için paha içilemez anılar, yaşantılar anlamına gelir. Bir öğretmenin hayallerinden daha iyi ve yararlı bir şey varsa o da hayallerini gerçekleştirip yerine yeni hayallere yelken açmasıdır. Düşünün ki ben öğretmen olmayı, öğretmenlikte yapacaklarımı hayal etmezken yaşadıklarımla ve yaşanılanların bende uyandırdığı duygularla her gün her saniye her boşluğumu hayal ederek daha iyisini düşünerek geçirmeye başladım.
Sizler ki hayal edip bunları gerçekleştirseniz kim bilir ne hayatlar can bulacak sizler de ne kadar heyecan ve gurur dolu başarı dolu bir öğretmenlik yaşayacaksınız.
Sosyal medya ve medya okuryazarlığı kapsamında da bir sorumuz var, özellikle 18 yaş altı öğrencilerimizin video ve fotoğraflarını koymadan önce velilerden izin alma şansınız oldu mu?
Bu durum da oldukça hassas ve aslında medya okuryazarlığı kapsamında oldukça değerli.
Milli Eğitim Bakanlığı da özellikle sosyal medya kullanımı ve akıllı telefonların kullanım yaşının düşmesi uygunsuz öğretmen ve öğrenci görüntülerinin sosyal medyada yer almasıyla birlikte eğitimin yara almaması için bir yasa düzenledi. Ve öğrenci ya da velinin istemediği, uygun olmayan, aşağılayıcı görüntülerin sosyal medya ortamlarına yüklenmesinin yasak olduğunu okullara da gönderdi. Tabii bu meslektaşlarım arasında okulda her türlü görüntü videonun yasak olduğu gibi bir yanlış yoruma neden oldu.
Hâlbuki MEB, EBA ile öğretmenlerin örnek çalışmalarını bir merkezde toplamaya ve bir etkileşim oluşturmaya çalışıyor zaten. Eğitim-öğretim adına örnek çalışmalar, güzellikler elbette ki paylaşılmalı ki şu an bu röportajın da bizleri duyanların, takip edenlerin, örnek alanların da sebebi yaptığımız güzel ve örnek çalışmaları paylaşmamızdır. İzin konusuna gelecek olursak, okulumuzda ortaokul öğrencisi 50-60 civarı oluyor ki bunların velileri köy yerinde abi, kardeş, kuzen şeklinde düşünüldüğünde 20-25 öğrenci velisi yapıyor sayıyı. Şu an 4 yıl ile okulda en eski olan ve okula geldiğimizden beri yaptığımız katkıları bilen velilerden sonuna kadar onay ve destek almış durumdayım.
Varsa Eklemeleriniz Neler?
Benim adım öğretmen, benim mesleğim öğretmenlik, benim işim öğrenciler. Vebalim bir ülkenin geleceği. Biz görevimizi layığıyla yaparsak ülke maddi manevi kalkınır, biz görevimizi aşkla yapar, üstüne bir şeyler katarsak ülke şaha kalkar. Başöğretmenimizin ışığında yeni nesil bizlerin eseri olacaksa şayet övünülecek kalıcı eserler bırakalım ve altlarına imzalarımızı atalım.
Bu röportaj fırsatını sunduğunuz ve eğitim adına yönlendirici güzel sorularınız için teşekkür ederim. Ve başarılarınızın devamını dilerim.
Twitter/instagram: cansumaydemir