Cemal Çalımer

info@paradurumu.tv
TÜM YAZILARI
Arıların masalı ve kapitalist ahlâk “Evvel zaman içinde, bir arı kovanı varmış. Ticaret ve endüstri alabildiğine gelişmiş bu kovanda. Bilim sanat ileri durumdaymış. Her tarafta bir hareket bir canlılık varmış. Ancak bu kovanda ahlâk adına, erdem adına hiçbir değer kalmamış; hırs, kibir, açgözlülük, lüks tutkusu bütün toplumu sarmış.'' Ahlak hakkında birkaç söz Ahlak, belki de insan olmanın sırtımıza yüklediği en büyük sorumluluklardan biridir. Ahlak, bu sorumluluğun yanında doğadaki ve insan yaşamındaki her türlü doğruluk, iyilik ve güzelliğin algılanması ve eylem alanına sokulması olgularını da bünyesinde barındırır. Kule-dibi ve palyaço Mevsim kış olmasına rağmen yazdan kalma bir Çarşamba sabahı. Her taraf aydınlık, pencereyi açar açmaz bahçedeki mimoza sarıçiçekleriyle selamlıyor günümü. Güzel bir “Çarşamba” olacak diye geçiriyorum içimden! Melâ... Cemal Çalımer yazdı “Mantıklı düşünce kişiyi A noktasından B Noktasına götürür. Hayal gücü her yere.” Albert Einstein Birey ve toplum Birey ve toplum, her ikisi de birbirinin olmazsa olmazıdır. Gerek ontolojik gerekse sosyolojik varlıkları birlikte varoluşlarını zorunlu kılar. Kısaca, birey toplumsuz, toplum da bireysiz düşünülemez. Gökyüzünde güneş yok! Gökyüzünde güneş yok ama bulut da yok; bildiğimiz bulutlar! Pamuk helvaları gibi; düşlerimizi, hayallerimizi bezeyen bulutlar, şekilden şekle giren, çocukluğumuzda prenses, peri olan, koca cüsseleriyle kale, saray, kralın askerleri, tanrıların ve tanrıçaların atları ve arabaları olan.
Tasarruf, tüketim ve kumbaralarım! Çocukluk hayallerimi süsleyen nesnelerden biri de kumbaralarımdı. O zamanlar tasarruflu olmak bir erdemdi. Aslında bizim kuşağımız ‘taşıyıcı’ (transport) kuşaktır. Yazmak Üstüne! Yazmak nedir? Neden yazma gereksinimi duyar ki insan? İşte gelip geçiyor günler, bir yerlerde de bitecek bu serüven. Ancak yazılan kalacak! Zaman Var mı? Bir şeyin önemini o şeyin yokluğunda daha iyi anlarız. Bu yüzden bir an için zamanın olmadığını varsayıp düşünürsek; karşılaşacağımız sarsıntının boyutları olayın önemini ortaya koyar. Bir Öğleden Sonrası Gözlerimin önünde ışıksız, karanlık ve anlamsız bir boşluk var. Böylesi durumlarda yakası açıldık açılmadık bütün sorular sökün eder beyninize. Bunlardan ilki ortamın da tetiklediği bir soru oluyor. “Hiçlik?” Mörsken İle Hassen Ben bir ardıç ağacıyım. Kuş uçmaz kervan geçmez bu tepelerde bir başına olmaktan artık çok sıkıldım. Aşağıdaki ormanda hemcinslerim omuz omuza bir arada yaşarlarken ben bu tepelerde bir başınayım. Sevda Tepesi “Aşk nedir?” diye bir başlık vardı gazetenin magazin sayfasında. Yanındaki koltukta oturan genç adamın elleri arasındaydı gazete ve pür dikkat okuyordu yazıyı genç adam. İstemeden gözleri takıldı gazeteye, göz hırsızı oldu gazetenin. Bu Yerin! Bu yer gördüğüm her yerden farklıydı. Denizi, kumu, güneşi, bulutu, rüzgârı hepsi farklıydı. Öncelikle, dağları ormanlarla örtülüydü. Kendine özgü endemik bir bitki örtüsü; florası, faunası ve özgün bir habitatı vardı. Şebboyların Zamanı Adam, bahçeye ekilmiş şebboyları görünce, elindeki çapayı attığı gibi tomurcuklarına, çiçeklerine bakmadan şebboyları sökmeye başladı! “Ah bu kadın hiç laf anlamıyor; buraya mı dikilir bunlar? Acelesi neydi bilmiyorum, bahçıvana diktirmiş kaş göz arasında, ben de söktüm işte!” Larissa ve Google Amca! Bir sahil kasabasında tek başına yaşamayı seçti. Geçmişte ne varsa hepsinin üzerine bir çarpı işareti koyup, mahzun ruhunu yorgun bedenine yükleyerek bu kasabaya yerleşti.