Cemal Çalımer

info@paradurumu.tv
TÜM YAZILARI
Stendhal Bu Durumda Ne Yapardı? “Bir tür bireyciliktir bencillik.” Ali Rüstem Bey ‘İstanbul’un taşı toprağı altındır’ denerek kente günün her saatinde akın akın insan gelmektedir. Köy yerinde işsiz güçsüz dolaşanlar, ırgatlar, rençperler satıp savarak ya da borçlanarak, bu şehre atmıştır kendilerini…. Sırlarımız kutsalımızdır, aşklarımız da öyle! Razi Bey iki türlü yanıyordu; hem aşkından, hem de aşkının bilinmemesinden… İstasyon yazarı! Cemal Çalımer yazdı… Evimiz demiryolunun kenarındaydı. İki katlı ahşap bir evdi; atadan kalmaydı. Trenler gelip geçtikçe ev temelinden sarsılır, camı çerçevesi zıngırdardı... Varsıllık ve yoksulluk üstüne... Cemal Çalımer yazdı İnsandan gayri hiçbir canlı zengin olmayı düşünmez. İnsanı aç gözlü yapan insanın bu arzusudur. Birileri zengin olmak isteyince fakirlik de birilerinin kaderi olmaktadır. Prosta! Cemal Çalımer yazdı Hikâyenin kahramanlarının her ikisi de yaşlı olunca; anlatım karışıklığına ve algılama yanlışlarına yol açmamak bakımından; yaşça ileri, fakat görünümü diri olan yaşlıyı “Ense-kulak”; yaşça küçük, fakat yıpranmış ve kavruk olan ilk yaşlıyı ise “Kavruk” olarak adlandıracağım için çok üzgünüm...
Felâtun Bey ve Gözlüğü (2) (İskenderiye Feneri) Esasen iki taneydiler; birini seyahatte kaybettim, biri de bu evde yok oldu. Benim gibi bir insanın başına gelsin bu, hayret doğrusu! Felâtun Bey ile Mesrûre Hanım - 1 İşte tam da buraya koymuştum giderken. Başka bir yere koymam mümkün değil. Daha henüz bunamadım. Esasen düzenli, disiplinli bir adamım... Hayatın içinden… Yolun sonuna geldik galiba! Galiba deyimi, insanın yüreğinde bir umut taşı. Her şeyi kaybediyor da umudunu yitirmiyor insan. Kendimi bildim bileli hep gençtir, hep dinamiktir umut. Yaşlanmak nedir bilmiyor. Beni yolcu edip ardımca kalacağa benzer. Aravak! - Yurdundan uzakta ölmek! Kadın, Bahamalar’da Grand Türk’teki villasında yaşlı, yorgun ve yapayalnızdı. Sonuna gelmişti yolun; artık ne yaşam isteği, ne de yaşamaya mecali kalmıştı. Satır araları! Yattığı yerden doğruldu; zaten yatamıyordu, acılar içinde bütün bir gece debelenip durmuştu. Aylardır bu haldeydi... Sevgi mi yüce, katlanmak istemediğin acı mı? Adam, dünya ve dünyalıkla ilgili ne varsa her şeyin hesabını dürmüş, sahil kasabasındaki bu balıkçı barınağına sığınmıştı. Gecesi de gündüzü de aynıydı adamın. Kulübesini aydınlatan isli idare lambasının kör ışığı ne ise, dünyayı aydınlatan güneş de aynıydı onun için. “Hoş geldin!” Sabah uyandığında yoğun bir beyazlığın içinde buldu kendini. Sanki bir süt deryasındaydı. Etrafta hiçbir sınır, hiçbir engel yoktu; ne duvar, ne pencere. Bir karartı, bir gölge bile... Arıların masalı ve kapitalist ahlâk “Evvel zaman içinde, bir arı kovanı varmış. Ticaret ve endüstri alabildiğine gelişmiş bu kovanda. Bilim sanat ileri durumdaymış. Her tarafta bir hareket bir canlılık varmış. Ancak bu kovanda ahlâk adına, erdem adına hiçbir değer kalmamış; hırs, kibir, açgözlülük, lüks tutkusu bütün toplumu sarmış.'' Ahlak hakkında birkaç söz Ahlak, belki de insan olmanın sırtımıza yüklediği en büyük sorumluluklardan biridir. Ahlak, bu sorumluluğun yanında doğadaki ve insan yaşamındaki her türlü doğruluk, iyilik ve güzelliğin algılanması ve eylem alanına sokulması olgularını da bünyesinde barındırır.