KİM, NEYİ Sever?
Dijital dünya ile birlikte ilişkilerimiz, işimiz ve sevdiklerimiz/sevmediklerimiz değişkenlik gösteriyor. Artık yanılsamalar bizim için en büyük hakikat, gerçekler ise görmek istemediğimiz kadar uzaktalar...
“Yazmamak benim için ölüm”, derdi şair…
Gerçekten konuşamadığımız bu dijital dünyada, hızlı tüketmeye
başladığımız o ilk anlar da zamanı alıp, küçük kavanozlara
tıkıştırdık sanki…
Ruhumuzu, gerçekliğimizi o kavanozlara hapsettik…
İçindeki gerçek ve çok muhabbetli anlara bakmayalım diye korkup, üzerindeki kapağı da iyice sıktık…
‘Yanılsamadan’ kopmak istemiyorduk adeta,
Dünya da ‘hakikat’ yalnızlık olarak adlandırıldı çünkü.
Bireysel mutluluğu da başka bir yerde yakaladık.
-Dijital/sanal dünyada.
Canlı kırmızı kalpleri ‘en çok’ sevdik
Üzerinde kırmızı kalpler oluşan, herkesin bizi izlediğini düşündüğümüz anlık canlı yayın videolarımızı sevdik biz.
Ya da şu yalnızlığımızı bize unutturan, sosyal medya hesaplarımız için doğru fotoğraf açısını bulabilelim diye çıldırdığımız/harcadığımız anları…
Sahi, çocuklarımız neden artık herhangi bir sanatı, müziği, kitap okumayı, öyküleri, müze gezmeleri ya da muhabbet etmeyi sevmiyor?
Hatta bir adım daha ötesi ile karşı karşıya kalıyor da, ya dikkatini toplayamıyor ya da çabuk tüketiyor, sıkılıyor?
Onlar neyi seviyor?
Onlar tabletini, youtube kanalını, ‘görünür’ olmayı, beğenilmeyi, çektiği fotoğrafı, kaç like aldığını ve -mış gibi gösterebildiği hayatını seviyor…
Zengin -miş gibi, -başarılıy -mış gibi, popüler -miş gibi… Aslında başkasıy -mış gibi olmayı.
Kurumsal şirketler ise bu nesilde biraz daha bağlılık ve aidiyetlik oluşturabilmek için kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin tümüne genç çalışanlarını dahil ediyor.
Doğuştan iyi yaptıklarımız…
İnsanların doğuştan yaparken iyi hissettikleri bir şeyler vardır. Sadece onu bulup çıkarmak gerekir. Çıkarmak için de hem ailelerin hem de çocukların içinde bulundukları arabaları sağa çekip, telefonlarını tabletlerini kapatıp, kendi içlerinde bir yolculuğa çıkması elzem görünüyor…
“DEME, HAYATTA TUT VE KEŞFET”
‘Her şeyi biliyorum’ deme…
İnsan her şeyi bilemez… Ya da her şeyi çok iyi bilemez.
Eğer her şeyi biliyor olsaydık, hayat çok sıkıcı bir yer olurdu ve yaşama amacımız kalmazdı. O yüzden herhangi bir toplumdayken bilmediğin bir konu konuşuluyor ise bilmediğini söyle ve öğrenmeye çalış, merak etme kimse seninle alay etmeyecek, sen sora sora onlara doğru davranışı kazandıracaksın.
Merakını hayatta tut
Merak ruhumuzda ayrıca canlı bir ruh gibidir. Ne kadar beslersen o kadar seni zenginleştirir. Hem iyiyi ve güzeli merak edip, hem de içinde merakı hissedersen, hayatı da yaşarken hissedersin.
Yaptıklarını sev, çok sevsen bile yapamadıklarını değiştir ve hakikatini keşfet…