Racon: Pınar Kaftancıoğlu yazdı
"Hiçbir şey göründüğü gibi değil ve - maalesef - her şey anlattığım gibi. Böyle 'racon' bir cümle ile başlamayı aslında uygun görmezdim ama öyle gerekti. Lütfen kusura bakmayın..."
Haftalardır ve haftalardır zeytinyağında acayip ötesi hilelerin
döndüğünü yazıyorum. Daha geçende yazdım. Olay artık zeytinyağına
başka yağ karıştırmayı falan çoktan geçti. Bir ton pamuk yağı içine
ne idüğü belirsiz bir ilaç / kimyasal karışım dökünce kıvam, renk,
tat, koku, hepsi ama hepsi tutturulabilir hale geldi. Bu nereden
bulunduğu bilinmez bir formül el altından da değil, çatır çatır
satılıyor.
Aydın'da, Ayvalık'ta, Akhisar'da, Milas'ta, Hatay'da...
Zeytincilik memleketin neresinde bolsa, orada artık gerçek üretici
kadar, hatta gerçek üreticiden fazla, ve hatta misliyle fazla sahte
zeytinyağı üreticisi var. Pamuk yağı ve kanola yağı ile yemek
pişirilir mi? Biyodizel üretiminde temel hammadde bunlar ama neden
olmasın. Fakat olursa da "Evet biliyor ve tercihimi bu yönde
yapıyorum" denmesi ile olsun, fiyatı da buna göre olsun. Pamuk
yağını, kanola yağını, fenası içine ne olduğu belirsiz kimyasal
eklenmiş formlarını "Saf Zeytinyağı, %100 Soğuk Sıkım, Taş Baskı"
vb. şekilde satmak çok ağır cezalara ve yaptırımlara konu
olmalı.
Aydın, İncirliova. Burada bir zeytinyağı dolum tesisi, ihbar üzerine basılıyor. Tesis dediğim bina altı bir depo, ürün de tabii malum. 5 litrelik tenekelere doldurulmuş ve paletlere sarılmış halde tam 240.000 çakma zeytinyağına emniyet güçleri eşliğinde görevlilerce el konuluyor. Körfezim, Köyüm, Kooperatifim... markası artık her neyse. Ambalajlarında da "Erken hasat, Daldan Düşme, Elde Sıkma" filan şu ezberlenmiş birkaç kelime hiç şaşmaz, yazılmış halde. Sınırlı üretim şu bu... 'Gururla' satılıyor.
Türkiye'nin en büyük online satış platformları bile manipüle ediliyor. Ürünün altındaki yorumlar "Ay bayıldım, annem dedi ki kokusu burnuma doldu. Yetişen alıyor." tandanslı yorumlarla bezenmiş. "Komşularımız Ayvalıklı" filan, "vallahi onlar bile bayıldı!".
Fırınlara ve pastanelere dökme, litresi 50 Lira'dan veriyorlarmış bunu. - Şu gerçek zeytinyağı ile siyez poğaça yapanlar - Sıra perakende satışa geçince fiyatı teneke başı 859 Lira yapmışlar. Size satacaklarına kamyonla götürüp Tariş'e satsalar her 5 Litreye çat diye 1.500 TL makbuz alırlar ama halkçılık, kamu yararı şu bu işte...
Aynı duygu seli ile farklı bir dolandırıcılığı da ben hep yazdım, hep yazarım. 30 - 40 tane ağacın var diyelim hasbelkader. Ama ilçede bir sürü tesis var, bidon var, tanklar dolusu zeytinyağı var. Alabilirsin ve satabilirsin, bu normal, zaten zeytinyağı da normal, hepsi / herkes / hepimiz normal bir zeytinyağı sıkıyoruz, dolduruyor ve satıyoruz. Müthiş özellikli bir ürün değildir bu.
Şişe + kapak + etiket ile oluşacak fiyatı bugün için 400 TL'dir. Bilemedin 425'tir ve haydi çok güzel bir yağın olsun 450 TL'dir. Üzerine basa basa yazıyorum, bir litre zeytinyağı için formal fiyat aralığı böyledir. Normal = 400 TL; çok saf, düşük asit vs. vs. = 450 TL
Bu fiyatın bir kuruş üstüne zeytinyağı almayın. Rüşdünü ispat etmiş asırlık markalardan alabilirsiniz. Bildiğiniz, denk geldiğiniz, yol üstü zeytinyağı sıkım tesislerinden içeri dalıp selam - sabahla bidon dolusu alabilirsiniz. Dökme alabilirsiniz. Yılların zeytinyağcılarının kendi siteleri var, buralardan alabilirsiniz. Ucuzluk marketlerine giren, arkasını - önünü okuduğunuzda saf zeytinyağı olduğu belirgin zeytinyağlarını alabilirsiniz. Sırım alabilirsiniz, Komili alabilirsiniz, Tariş alabilirsiniz mesela... İlk aklıma gelenler.
400 Lira'nın üstünde 1 kuruş bile ödemeyin. Eğer öderseniz 600'e, bunu da öderseniz 900'e çıkacak çünkü. Sistem artık böyle işliyor. Geçen sene zeytinyağının bol senesi idi, yani depolar, tanklar ağzına kadar yağ dolu şu anda. Fakat ekonomi, savaş, kıtlık diye diye bir sürü söylem ile tutturan tutturabildiğine...
Geçen denk geldim, - yine - , 20 - 30 ağacı olan bir bahçe sahibi ***özel*** bir zeytinyağını 'lütfedip' kamuoyu ile paylaşmaya karar vermiş. Neyi özel? sorusuna tek yanıt: özel. Bir de "İsterseniz almayın, bir ay sonra fiyat 1.500'e çıkacak" diye havaya girmiş. Bunu gören diğer uyanıklar da hop, fiyatlarını 1.250'ye çekmiş. Alırsanız hepsi buradan devam edecek. Piyasa da bunu izleyecek.
!!!...Alarm...!!! 400 TL / litre. Bunun üzerine almayın. !!!... Alarm ...!!!
Aynı durum ve seviye unda, balda, tereyağında, sirkede ve peynir grubunda tam gaz devam. Sorsanız dağ - taş siyezden yapılan pasta, ekmek, kurabiye ve simit... Siyezin açıklanamaz bolluğuna en çok siyezin üreticileri şaşıyor. Üretilen 300 ton ise satıştaki siyez 4.000 ton gibi bir durumdur gidiyor. Patisserie kullanım iddiası çoktan 10.000 tonu aştı sanırım. Rakamları net değil fakat hal gerçektir. Merakı olan kolayca öğrenecektir.
Bir not almıştım, onu da yazayım. Bakliyat fiyatları konusunda, henüz mahsül sergide iken, bu yazın çok sıcak geçtiğini, özellikle fasulyenin yandığını, haliyle sezonda çok yükselmesini beklediğimi yazmıştım ve stok yapmanızı önermiştim. Bakliyat konusunda ithal olanlar nispeten iyi fiyatlarda, yerliler ise beklediğim gibi yükseldi. Şeker fasulye 220 - 250 aralığında. Belki daha fazla.
Yine de ev yemeği bereketlidir. Yarım kilo kuru fasulye, 100 gram kadar etli kemik, bir kaşık salça, soğan, bir kaşık tereyağını toplayıp; pişirmeyi, pilavı, turşuyu da hesapladığınızda restoran fiyatının beşte birine tertemiz yersiniz ve çok lezzetli yersiniz.
Restoran işinin tadı artık kaçtı. Bir dönemdi, yaşandı ve mazide kaldı. Maliyet, kar, kira... gibi formüller tedavülden komple kalktı. "400 diyoruz yiyorlar, demek 500 desek yine yiyecekler" gibi formüller işletiliyor. Hemen her yerde matematik bu şekilde.
Uludağ'da bir kasesi 500 Lira'ya satılan çorbayı izah etme röportajını ben ilgiyle izledim. "Siz buna sadece çorba diyorsunuz ama bu çorba başka çorba..." filan, klasik hikaye... Bahsettiği çorba kremalı mantar çorbası. İşletmeci "Biliyorsunuz, kuru mantarın kilosu 3 - 4 bin civarında" dedi. Ben düzelteyim isterim, kuru mantarın kilosu 450 - 500 Lira. Denizli - Korkuteli mantarcılarında oluşuyor Türkiye'deki fiyat. İthal derseniz onun da kilosu 825 Lira. Bu ücretsiz bilgi aktarımını zevkle yapayım. Bu zevkin ise bana her gün, her birimde tehdit, şikayet, uydurma, yıldırma faaliyetleri olarak geri dönüşü olduğunu da yazayım ama 'demirden korkanın trene binmeyeceğini' de yine böyle 'racon racon' eklemiş olayım. İnsanın hayatını iyi ya da kötü etkileyen bir numaralı girdiyi, gıdayı anlatmaya devam edeceğim ben.
Bir de son ricam.
Cimer / Bimer / Belediye kime olursa, birine ya da hepsine...
Üreticinin - gerçek üreticinin - tespitini ve bu üreticilerin toptancı haline girmek zorunda kalmadan, yani kanunu kısmen ekarte ederek ürününü istediği yolla taşıyabilmesi; her köşe başında ve / veya ayrılacak büyük alanlarda, dev otoparklarda satabilmesi için yol açılmasını isteyin. Tavan fiyat kuralı çerçevesinde..!
Ürününü yollara döken, çaya döken, ürettikçe zarar eden emektar üreticinin bu işten iyice soğumasının sebebi, işi tarlada bitiren aracılar, halciler, büyük çaplı aracılar ve evet, gross marketler. Tabii buna engel olmayan / olamayan görevliler. Çok acil bir şekilde, üreticiye "üretimini kanıtlaması şartı ile" serbestiyet sağlanmalı. Üretici hasadını topladığı gibi şehrin istediği bir yerinde işporta / araba / kamyon izinli - destekli satmalı. Bir üretici olarak, verilen fiyatlara elektrik parasının bile ödenemediğini rahatça söyleyebilirim. Ayakta kalabilmek için marketlere vermek zorunda oldukları fiyatlar ile asla ayakta kalamayacaklarını söyleyebilirim.