Morus nigra: Ekşi karadut
"Morus nigra. Nam-ı diğer, "Ekşi karadut". Bu ismi eminim ki çok duydunuz, duyarsınız ve umuyorum ki artık duymazsınız. Şöyle..."
Ekşi karadut, dönem dönem şişirilen (hem ismi, hem de fiyatı
ile) ürünlerden bir tanesi. Birkaç sene galiba bu işin mazisi.
Artık biri çıkıp bir yerde mi gösterdi, TV programında bir doktor
mu dillendirdi ne oldu bunu bilmiyorum fakat "Çocuğunuza ekşi
karadut yedirmiyorsanız eksikli ve berbat bir annesiniz" noktasına
maalesef ki gelindi. Sonra da bir baktınız, aaa, dağ taş ekşi
karadut..?
Suyu, meyvesi, pekmezi, özütü, bilmem nesi...
Önce bir talep ortaya çıkarıyorlar böyle. Hiçbir ihtiyaca dayanmayan, söylentiye dayanan bir talep. "Zizut meyvesi! Yemiyor musunuz, yiyenler bin yıl yaşıyorlar, yemeyenler çok şey kaçırıyorlar". Gazete haberlerinde zizut meyvesi, Facebook'ta zizut meyvesi, Dr. bilmem kimin elinde zizut meyvesi. Takip ettiğiniz fenomenin elinde zizut meyvesi. Zizut Covid'e çare, kansere çare, her şeye çare...
Duyanlar anlaşılır bir heyecanla yakınlarına aktarıyorlar, onlar da ötekilere... Sosyal medyada etiketlenen etiketlenene... Zizut özütü önce "sadece eczanelerde" satılıyor, çünkü "sadece eczanelerde" satılınca verdiği güven otomatik olarak üçe katlanıyor. Eczacıların ve eczacılığın imajı bir tur sömürülüyor. Sonra zizut her yerde satılmaya başlanıyor. Herkes sömürülüyor.
Morus Nigra, karadut ağacının ikili ismi. 2021 yılında TÜBİTAK bünyesindeki bir araştırma merkezinin ilgi alanına girdi. Yayınlanan araştırma Avrupa'nın saygın bir dergisinde de kendine yer buldu. İnternette kolayca ulaşılıyor, bir göz atın derim. Hani "Okumazsam çatlarım" diyeceğiniz bir şey değil fakat arkasındaki hikayeyi bilirseniz macera romanı tadına bir şey bu bence.
Şöyle... İnternette şişirilmesinin çok evvelinde, Ege'nin her yerinde, yol kenarlarında, köy kahvelerinde vesaire "Ekşi karadut suyu" satılırdı. Bildiniz. :) Araştırmayı yapanlar "Biraz daha bilmek isteriz" diyerek köylülerin peşine takılmışlar. Dağ tepe dolaşıp hep birlikte bu ağaçları aramışlar. Ağaç mağaç yok tabii... Ağacı gören, neye benzediğini bilen bile yok.
Bütün bir memlekette, bu ağaçların peşinde 14.000 kilometre yol yapmışlar. Nihayetinde beş bölgede kümelenmiş, toplamda 500 civarında ağaç saptamışlar. Talas, Ayaş, Kemaliye (Eğin), Ahlat, Besni vesaire... Ağaçların koordinatlarını çıkarmışlar. Tek tek fotoğraflamışlar. Helal olsun. Müthiş bir şey yapmışlar.
Ağacın kendisi müthiş. İber Yarımadası'ndan gelip yayıldığı sanılsa da anavatan aslında bizim topraklarmış. Meyvesinde 300'den fazla kromozom tespit edilmiş ki bilinen meyveler içinde en yüksek kromozom sayısına sahip meyve ünvanını da böylece almış. Bu ağaçları kim dikmiş, neden dikmiş, elbette bilen yok. Ortada bir kayıt yok. Fakat çok ilginç bir şey var, ağaç her yerde kutsal bilinmiş. Türbelerde, manastırların bahçelerinde, asırlık camilerde, evliyaların kabirlerinde neredeyse şaşmaz biçimde kendine yer edinmiş.
- Ağacın hastalık tutmaması bana kalırsa bunda en büyük etken. -
Bir ara dünyada bir ilgiye konu olmuş. Aşılama ve klonlama çalışmalarına da bunun üzerine çok yeni tarihlerde girilmiş. Farklı farklı bölgelerde dut ağaçları karaduta çevrilmiş -ki bunda iyi niyetler olduğuna hiçbir şüphem yok. Ancak aşılamadan doğan meyvelerin orijinal ağaçlardaki meyve ile pek bir alakası da yok. Dağı taşı sarmış halde satılan karadut suyuna, şerbetine, özütüne bilmem nesine gelelim derseniz onların zaten ne onunla, ne bununla, hiçbiriyle ilgisi yok. Kivili oralet filan içmekle tamamen aynı şey.
Ekşi karadut evet, acayip bir meyve. Bunun orijinalinden yapılan pekmez ağızda çıkan aftlarda falan çok etkilidir. Anadolu'da böyle böyle binlerce reçete bilinir. Ölçüsü nedir bunun derseniz bir çay kaşığı, hatta yarısı yeter ve yeterlidir.
Ekşi karaduta ihtiyacınız var mı..? Soru bu. Hayır, yok.
Çocuğunuzun var mı? Onun da yok.
Çocuğunuza iyi ve faydalı bir şey yedirmek istiyorsanız derim ki dut yedirin. Gayet iyi ve yeterli. Elma mevsiminde bol bol elma yedirin. Mandalina çıktığında mandalina yedirin. Erik çıkarsa erik yedirin, siz de tabii yiyin. Fakat lütfen ekstrem taleplere girmeyin. Her şeyi her an istemeyin, zor ulaşılan her şeyi büyük bir kolaylıkla her an ve her yerde bulmayı beklemeyin.
** "Çocuğumu eksikli beslediğimin farkındayım, neyse ki bu açığı #ahmetorganic ekşi karadut özütü ile kapatıyorum." **
Bu kadar pratik bir dünya, bu kadar kolay bir dünya olmadığını bilin.
Ekstrem talepler oluşturduğunuzda,yani mesela memlekette 500 tane ağacı olan ekşi karadutu her sabah, öğlen ve akşam sofranızda, suyunu buzdolabınızda, krakerini çocuğunuzun beslenme çantasında tutmaya filan çalıştığınızda ortaya çıkardığınız bu talebiniz elbette bir karşılık buluyor. Fakat bu talebe cevap olarak aldığınız şey, aldığınızı zannettiğiniz şey olmuyor. Yoktan yere bir takım uyanıkların cebi doluyor. Bunu gören diğer uyanıklar ise 2027'de gerçekleşecek zizut lansmanı için hazırlıklarını şimdiden yapmaya başlıyor.
Lafa gelince 1000 tane ürünün 999'u kanser savaşçısıdır bu memlekette. Bağışıklık güçlendiricidir. Hepsi organiktir. Olmadı biyolojiktir. Tavuklar gezmekten bihaldir. İneklere mera dönüşü mutlaka Mozart dinletilir. Propolis kavanozları. Insta-köylüler. Sağlık, sağlık, sağlık... Memlekette "sağlıksız" herhangi bir şeye denk gelmeniz mümkün değildir. Her şey birbirinden doğaldır, herkes birbirinden süperdir.
Hastalık istatistikleri ise bambaşka bir hikaye anlatıyor. Nedense..?
Dengeli, sakin ve düzgün yaşamaya; dengeli, sakin ve düzgün beslenmeye odaklanın. Temiz ürünler bulmaya çalışın. İşlenmiş (ve kolaylaştırılmış) formlardansa ham ürünleri almaya kendinizi alıştırın.
Ötesi durmayan ve durdurulamayan Turkish Marketing'tir. Aklınızdan çıkarmayın.