Mantara basma
"...Anormal fiyatlara lütfen dikkatli yaklaşın. Önünü, arkasını, manasını inceleyin. "Benim çok param var, savurucam, sana ne" diyene elbette bir şey diyemem ama normalleştirmeyin..."
Mantara basma, argodur. (Su fabrikasından kalma meslek sıkıntısı
olarak üzerime yapışıp kalmış çok ayıplı lugatın belki de en
kullanılabilir kelimesi budur. :) Başlığa neden yazdığımı açıklamak
istedim, devam edeyim,
Ar, namus, haya, edep, ahlak, etik, doğru, gerçek, iyi, güzel,
hak, adalet, onur, gurur, erdem, meziyet...
Baki kalan kubbede hoş birer seda mı oldular..? Evet.
Olduğu yerde durmayan, üzerimize yağmur gibi akan bir kir var. Oluk oluk akıyor üstelik. Bu durumu hemen herkes kendi uzmanlık çemberinden, durduğu yerden, iş yaptığı sektörden iyi biliyor. Herkes de açılsa, dökülse ve temizlense keşke... Maalesef seyrek oluyor. Benim alanım gıda, üzerime düşeni de yaptığımı düşünüyorum ancak burası, yani gıda sektörü öyle bir alan ki yaza yaza bitirilemiyor. Konular bitti nihayet, haydi şimdi çiçek böcek dediğim anda yeni bir update geliyor.
Duyulan o ki bir takım tepki verme ve birlik olma aktivistleri de bu hafta sesler veriyor. Ancak çok daha güçlü bir adım gerekiyor ve o adımı atacak olanlar sizlersiniz, biziz, aslında - keşke - hepimiz... Piyasaya şekil veren, sınırlar koyan tek mekanizma vardır; o mekanizma da tüketicinin kendisidir. Alıp almamak üzerine bir karar değil bu, yapmak zorunda değilsin. Fakat seçmek zorundasın.
Protesto edilen şey restoran fiyatları... Yani küçülen porsiyonlar, kullanılan berbat malzeme ve şişme fiyatlar. Göstere göstere kazıklamanın sonucunda gelen "İmdat" sesleri filan, haklıdırlar. Fakat hem benim, hem de herkesin dikkatini çeken bir şey var;
Fiyatlar uçuşa geçti, ama bir yandan da cayır cayır satıyorlar..?
Protesto edilen restoranlarda oturacak masa yok. ???
Hizmet sektörü, evet kabul ediyorum, değerlidir. Hızlıdır, çok pratiktir. Al ve geç, düşünme ve uğraşma sisteminde güzel bir konfor gizlidir ama bu kadar da değildir. Buradaki kar ve rant artık çığırından çıkmış haldedir. Disipline edilmelidir.
Fiyatlamanın bir adabı olur. Saf malzemenin fiyatını çıkarırsınız, üzerine dağıtım, yakıt, personel, dükkanın orada olmasının bir maliyeti vardır bunları eklersiniz. Finalde de %10 - 15 kar, böyle bir şey. "Satılan malı yerine koyamamak" benzeri uyanık esnaf cümlelerini duyduğunuz yerden kaçın, bunların hepsi işin hikayesidir.
Hiçbirimiz işlerimizi piyasadan bağımsız yapamayız. Burada akıllı davranacak olan, dengeyi kuracak olan tek bir etmen vardır, o da alıcıların kendileridir. Lütfen.
Anormal fiyatlara lütfen dikkatli yaklaşın. Önünü, arkasını, manasını inceleyin. "Benim çok param var, savurucam, sana ne" diyene elbette bir şey diyemem ama normalleştirmeyin. Ne ucuzdur, ne pahalıdır, bunları zaten anlamaz olduk. Tilkisi - çakalı eksik kalsın. Mutfak ve maliyet bilgilerini, evde pişmiş yemeğin tadını ve değerini kulaktan kulağa yayalım derim. Yapmazsak kendimizi elbette kurtarırız. Fakat çocuklarımızı ve torunlarımızı, bizden sonraki kuşakları savunmasız bırakırız.
Bir yerlerde kilosu 1.100 TL'ye kurabiye satıldığını, satan kişinin de talebe yetişemediğini ve zam yapmayı düşündüğünü dün okuyan on binlerce pastaneci fiyatlarını bu gece değiştirecekler, bunu bilesiniz. Salı'ya kalmaz bunlara un verenler, kakao satanlar, fındık satanlar da değiştirecekler. Bu zincirleme kaza etkileri alev alev yakıyor herkesi. Seni, beni, hepimizi...
'Dursun (artık) bu hayasızca akın'... Şairin müthiş şiirinde söylediği gibi.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.