100 sene sonra oksijen turları
"...Düşüncelerim beni yüz yıl sonrasına götürdü, acaba o yıllarda, nüfusunda artışını dikkate alırsak, güzelim ülkemizde, insanlar diyebilecek mi aralarında hadi bugün piknik yapalım, ormana gidelim, doğaya çıkalım, sahilde yürüyelim…"
Hemen her gün iç sıkıntısı veren, geleceğe karamsar baktıran
ekolojik kıyım, cennet koylara yapılaşmalar, maden aramalar için
ağaçların, yeşilliklerin yok edilmesi, özellikle büyük şehirlere
yüksek yüksek binalar yapılması ve benzeri haberler.
Düşüncelerim beni yüz yıl sonrasına götürdü, acaba o yıllarda,
nüfusunda artışını dikkate alırsak, güzelim ülkemizde, insanlar
diyebilecek mi aralarında hadi bugün piknik yapalım, ormana
gidelim, doğaya çıkalım, sahilde yürüyelim… Bu hızla giderse
ekolojik kıyımlar, yapılaşmalar, bırakın doğanın sunduğu
yeşillikler, ormanlar, sahiller dağlar, vadiler, ovalar her taraf
daha da yüksek binalarla dolu olduğunu hayal ettim. Hatta elde
kalan, nefes almayı sağlayan mezarlıklara da sıra gelir mi.
Hayalim bir tık öteye gitti, rant peşinde koşarak bir bakıma kıyımlara yapılaşmalar neden olanlar dahil insanlarımız nefeslerinde oksijen alabilecekler mi acaba, yoksa sadece karbon dioksit mi girecek ciğerlerine. İşte o zaman yeni bir girişimcilik doğar mı, ne mi o, “Oksijen Turları” elbette. Çok mu ütopik oldu, yaşayanlar görür, ömürler giderek te uzamakta zaten.
Franz Kafka’nın Dönüşüm adlı uzun öyküsü benzeri bir eser yazan çıkabilir. Bir sabah uyandığında dev bir böceğe dönüştüğünü görürken Kafka’nın öykü kahramanı, bakalım 2125 günleri anlatılırken nasıl uyanacak kahramanımız! Oksijen Turları için nerelere götürecek oksijen ihtiyacı olanları. Tur firmalarının Ege Denizindeki adalara tertipleyecekleri turlar muhtemelen en tercih edilenlerden olacaktır. İstanbul’da ise Adalarda yaşayanlar kendilerini şanslı göreceklerdir.
Son okuduğum bir haber götürdü beni bu hayallere, 21 Mart 2024 günü Cumhuriyet gazetesinde gördüğüm o haberin başlığı;
*** Saros Körfezi'nde denize sıfır arazi yapılaşmaya açıldı, yaşam savunucuları harekete geçti.
Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinde bulunan Koru Dağları eteklerindeki 'denize sıfır' ormanlık arazi, yasa ve yönetmeliklere rağmen yapılaşmaya açıldı. ***
Cumhuriyet Gazetesi 21.03.2024
Trakya topraklarının Ege denizindeki kıyısı Saros körfezi, tertemiz kumsallarla kaplı bir kıyı şerididir. Saros körfezi su altı akıntılarının fazla olması, büyük yerleşim ve sanayileşme olmaması nedeniyle Ege Denizinde yer alan en temiz bölgelerden biridir.
Saros Körfezi denince ilk aklıma gelen, denizcilik sektöründe bulunduğum yıllarda, Alpina Denizcilik ve İstanbul Maritime adına, iş birliği içinde olduğumuz bende değerleri yüksek olan Nesrin Tezcan oldu. Senelerdir yazları ailece oralarda yaşadıklarını söylemiştir hep.
O zaman sözü kendisine bırakmak istedim;
Quote
“İstanbul'dan yaklaşık üç buçuk saat sonra ulaşabildiğiniz, Trakya'da ayçiçeği buğday tarlalarının keyifli yolculuğu ile bir anda Keşan’da bulursunuz kendinizi. Bir adım sonrası Koru Dağı. Trafik işaretlerinde "dikkat geyik çıkabilir" uyarısı vardı ve bir keresinde önümüze çıkmıştı. Bekledik geçti karşıya. Ama sonrasında çok lazım! Çanakkale Köprüsü için yol genişletildi. Ne tabela kaldı ne geyik. İşte o muhteşem ormanlık alan içinde orman içi dinlenme tesisi vardı. Gidiş geliş yönünden girebildiğimiz. Şimdi yolun ortasında refüj var. Sadece İstanbul'a dönerken uğranabilir. Lafı uzattım işte Koru Dağı'nın o noktasından sert bir virajla aşağıya doğru inmeye başlarsınız. Yazlığa az sonra varacak olmanın heyecanı ile Saros Körfezi'nin masmavi hali ile önünüze çıkması bana "ufukta deniz gözüktüüü" çığlığını attırır. Bendeki bu coşku, arabadaki herkese ulaşır. Hep birlikte bağırırız.
UFUKTA DENİZ GÖZÜKTÜÜÜÜÜÜ
Biraz sonra kendinizi dağın sonunda bulusunuz.
Adilhan köyü işte tam burada yol ayrımında minicik
bir tabela ile eğer yavaş geçiyorsanız dikkatinizi çeker.
Biz sandalımızla Saros'daki iki adanın ortasından
geçip Adilhan sahiline ulaşırdık. Sadece şahane orman, muhteşem bir
kumsal ve deniz, sanki Maldivler. Sandalın demirini atar, yüzerdik.
Kıyıya çıktığımızda bir keresinde bir ses duydum çıt, tık, pıt
gibi... Biraz sessizliğin sesini dinlerken keşfettik. Sıcakta
kuruyup açılan çam kozalaklarının sesiydi bu. O anı hiç unutmam.
Hiçbir yapı, insan yok. Yüzer dönerdik eve sandalımızla. Oradaki
ağaçlara kıyıp ranta açanlara ne denmeli bilemiyorum.
Uzun yıllardır askeri tatbikat bölgesi olduğu için yapılaşma çok
çok azdı Saros Körfezinde. Bizim o mavi sularla çok güzel
anılarımız var.
Yaşanmışlıklarımızın yok edilmesinde örneği yoktur sanırım. Çok
yazık...”
Nesrin Tezcan
Tüm bunların ötesinde karbon salınımının artması, sıcaklıkların
giderek yükselme trendinde oluşu, yağışların azalması, suyun çok
kıymete binerek ülkeler arasında ciddi sorunlara yol açması
karşısında, rant ve para doyumsuzluğu karşısında tüm dünyayı
yönetenlerin şimdiden gerekli önlemleri alması gerekmektedir.
Takdirle karşılanan doğa, ekoloji, iklim ve benzeri aktivistlerinin
çabaları, farkındalık yaratmalarına yönetenlerin, samimiyetle ve
ciddi şekilde dikkate alarak gerekli önlemleri şimdiden almaları
insan yaşamı için çok önem arz etmektedir.
Ülkemizin coğrafi yapısı o kadar güzel ki, her şeye rağmen, kıyımlar yapılaşmalar devam etse de, (tek dileğim en azından olan oldu bugünden sonrasının olduğu gibi muhafaza edilmesi) yüz yıl sonrada olsa sene insanlara, umarım ve dilerim, oksijen dolu rahat nefes alacak doğamızı bırakmak.
6 Nisan 2024
Suadiye