Zarafet, Kaybolan Eski Tohumlar Gibi!
Sorsam size zarif bir insan mısınız diye, muhtemelen gülümseyerek tabii diyebilirsiniz de bu biraz da sizin zarafetten ne anladığınıza bağlı. Ne dersiniz?
Sorsam size zarif bir insan mısınız diye, muhtemelen
gülümseyerek tabii diyebilirsiniz de bu biraz da sizin zarafetten
ne anladığınıza bağlı.
Ne dersiniz?
New Yorklu gençleri merakla incelerken gerçekten uzaylı gibi hissettim kendimi… Demek ki onlara göre de Boğaziçi’nin Sarıyer’in de yetişmiş olmak bilinmez bir insan tipi.
Kibarca benimle dans eder misin dediğim hiçbir kız davetime icabet etmemişti. Sonunda keşfettim; ayak ayak üstüne atmış bir kızın tabanına dokundum ayağımla, nasıl dokunduysam artık, işaret ettim tam bir emir kipi edasıyla… Ve bingo! Kız dansa kalktı.
Hollandalı gençler geldi aklıma, ne kadar farklılardı. Sanki birlikte Sarıyer’de büyümüştük hatta ilk gençlik yıllarımda aradığımı bilemediğim düzeni, güzelliği, o ülkedeki insan ilişkilerinde bulmuştum fazlası ile...
Sarıyer’de, Boğaz sahillerinde yetişerek bambaşka güzellikler, zarafet, romantizm, duygusallık, saygılı olma gibi sahip olunan geleneksel değerlerin ne harika olduğunu bugün daha iyi anlıyorum. Özellikle de son on senedir Sarıyerli gençlik, okul ve mahalleden arkadaşlarla hemen her çarşamba öğlen sohbetlerimizde bu olgu daha da kuvvetleniyor. Ve anılarımıza şükrederek, sohbetlerimizle, ruh ve beden sağlığımıza güzellikler katmaya devam ediyoruz.
Zarafet, kibarlık, samimiyet, açıklık, doğruluk ilk başlıklarıdır güzelliğin. Sizce gençler? Farkındasınızdır sanırım, kızlar anlattıklarının dinlenmesini isterler. Güzel sözler duymak da hoşlarına gider, aslında herkes için geçerli ya… Okuduklarını paylaşman, şiirler okuman onları mutlu edebilir…
Tabii uygun zamanlarda çiçek vermeyi de ihmal etmek istemezsiniz değil mi? Cömert erkek her anlamda da cömerttir. Parayı hem tutacaksın hem de yerinde harcayacaksın, israf yok. Cömertlik, kararında güzeldir, iyi hissettirir, kızlar cimrileri sevmez zaten… El falına bakmayı biliyorsanız bu size avantaj sağlayabilir…
Romantizm, yaşadığımız çağda ne kadar geçerli bilemem. Aşırılık yok, önemli olan zarif ve saygılı olmak. Birisi size ‘Çok zarifsin’ dediği zaman göreceksiniz içinizde hissettiğiniz güzel duyguyu.
Yukarıdaki satırlar “Manhattan’da Bir Uzaylı” yazımdan yaptığım bir alıntı…
Çocukluğunuzda, ilk gençlik yıllarınızda aile çevrenizde, yaşadığınız semt ve şehrinizde gördüklerinizin etkisi, yerleşik kültürü sizin ileriki yaşantınızda ne kadar zarif, incelik ve nezaket sahibi olduğunuzun bir göstergesi olacaktır.
Okullarda fen dersleri, dil bilgisi, resim, müzik dersleri yanında zarafet ve nezaket dersleri de verilse ne güzel olur. Tabii yerel kültür dışında global kültüründen de örnekler sunarak. Öyle ya hep bulunduğunuz yerde yaşamınızı sürdüreceğiniz diye bir kural yok. Ülkenizde, dünyanın bir çok yerinde değişik kültürlerde de yaşama durumunuz olacaktır.
Zarafet ve nezaket dersleri, çocuklara farklı sosyal durumları ve davranışları nasıl yorumlayacakları ve bunlara nasıl tepki verecekleri konusunda açık bilgi vermelidir. Okul öncesi çağında, üç ila altı yaş grubunda çocukların görerek nezaket ve görgüleri öğrenmesi için en hassas dönemi olduğu ifade edilir konunun uzmanlarınca.
Size bir minik soru; yolda kız arkadaşınızla yürüyorsunuz, hiç aklınızdan geçer mi ben trafiğin akan kısmında yürümeliyim diye. Sandalyesini çeker misiniz oturması için, kapısını açar mısınız önden çıkması için, ebette! Ya da size hiç yemekte, toplantıda, bir şey için ‘ister misiniz’ diye soruldu mu? Bir şey için, sadece evet ya da hayır mı dersiniz, yoksa evet lütfen, hayır teşekkür ederim mi?
İtalyan bilim insanı ve eğitimci Maria Montessori (1870-1952) “tekrarlanan zarafet ve nezaket egzersizleriyle eylemlerinde ustalaşan ve dahil olduğu keyifli ve ilginç etkinliklerle cesaretlendirilen çocuk sağlıklı ve neşe dolu bir çocuktur’’ sonucuna varmıştır tecrübeleri ve gözlemleri ile.
Zarafet önce giyim kuşam temiz görünüm, traşlı bir yüz, boyalı cilalı bir ayakkabı, yerine göre takım elbise, kravat, abartısız makyaj takı, kibar davranış konuşma gibi özelliklerden başlar diye düşünüyorum. Zarafet, birinin görünüşüne, tarzına, davranışına veya hareketine atıfta bulunabilir.
Günümüz dünyasında acaba durum nasıl? İlişkilerimizde, toplum içinde, hatta popüler hale gelen sosyal medyada zarafet, kibarlık, incelik, nezaket kelimelerinin karşılığını görüyor musunuz? Yoksa bambaşka bir dünyada mıyız? Hızlı tüketim, menfaatler yumağı, insanlığa hükmeden paraya çabuk ulaşma yollarını arama, yetiştirilme tarzları, hepsi ve daha fazlası zarafet ve incelik neslinin azaldığının belirgin bir göstergesi sanki.
Çevresinin, görsel ve yazılı medyanın, gördüklerinin etkisinde kalan, özellikle de sosyal medya ile gelen seviye değişimi, ahlak anlayışının farklılaşması insan ilişkilerimizin boyutunu insani olmaktan çok öteye taşımakta.
Bir parantez erkek evlat sahibi annelere açmak isterim. Onları yetiştirirken hiç akıllarına gelmez mi acaba bir zamanlar onlarda kız olarak büyümüş olmayı, okul, gençlik, aile ilişkileri, başkaları ne der, söz olur, laf olur sözünü devamlı işittiği ve üzüldüğü zamanlarını, zorluklarını... Öncelikle lütfen her şeyden önce kızlara, kadınlara nasıl davranmalarını öğretebilseler oğullarına, kendisine nasıl davranılmasını istediğini düşleyerek, anımsayarak.
Elbette kız evlat sahibi ebeveynlere de seslenmek isterim. Kızlarınız ileride üzülmesin istiyorsanız öncelikle onları ekonomik özgürlüğe sahip olabilecek özgüveni, cesareti aşılayın ve eğitimini olabildiğince sağlayınız lütfen.
Hızlı ve anlamsız tüketim; gözlemlediğim kadarı ile, kız erkek ilişkilerinde de sanki geometrik dizi hızı ile artmakta. Bilemiyorum bu hızlı tüketimin özellikle gençlerde yarattığı duyguların, mutluluğun, umutların ne durumda olabildiğini.
Keşke anlayabilseler mutluluğun ve kendini iyi hissetmenin hızlı tüketimde olmadığını. Bir bakın bakalım beyinsel, düşünsel, kültürel ve kafaca uyumlarınıza. İnin derinliğine sohbetlerinizde güzel zamanlarınızı karşılıklı nezaket, kibarlık, incelik ve saygılı olarak yaşarken. Bu davranışların size kendinizi daha iyi hissettireceği şüphesizdir. Mutluluğunuz umutlarınız artacak, içinizdeki siz en güzel melodileri söyleyecektir size. Sonraki yıllarınızda bile belleğiniz sizi mutluluklara taşıyacaktır, zarafet içinde yaşadığınız güzelliklerden esintilerle…
Kaybolan tohumları arar dururuz, daha doğru beslenmek, eski güzelim lezzetlere kavuşabilmek adına. Köy köy dolaşıp arayanlara, arayıp da bulanlara, bizlere sunanlara müteşekkir kalarak. Duyduğumuzda, kavuştuğumuzda bizlere sevinç kaynağı da olmakta. Hele dağlarında bayırlarında ovalarında topraklarında binlerce çeşidi olan ve kaybolan bazı Anadolu çiçeklerinin tohumları!
İncelik, nezaket, kalite ve zarafet dolu o eski güzelim zamanları da hadi eski tohumlar gibi tekrar yaşantımızın, ilişkilerimizin içerisine dahil edelim. Görsel ve yazılı medya ile sosyal medya kullanıcıları da öncülük yapsa, o eski güzellikleri sunan, hatırlatan zarif, ince nazik bir dil kullanılsa. Ben inanıyorum, lütfen sizler de inanın, yaşam size daha güzel bakacak, arzuladığınız güzellikleri sunacaktır.
Size “siz ne zarifsiniz “denmesi, yüreğinize, duygularınıza çok güzel geleceğine, içinizde bir tatlılık letafet hissedeceğinize emin olduğumu ifade etmek isterim.
Neyzen ve Şair Tevfik Kolaylı (Neyzen Tevfik), 1879-1953, hakkında çok şey yazılıp anlatılmıştır. İşte onlardan biri;
‘’Neyzen Tevfik soğuk bir kış günü aç sefil ortada kalır.
Sığınır bir Cami'nin şadırvanına ve bekler ki birisi onu görsün ve
yardım etsin. Fakat hava soğuk gelen giden yok...
Çaresiz kalkar yerinden perişan halde, kalacağı yere doğru
yürümeye başlar.
O dönemin en varlıklı ailelerinden birinin gencecik oğlu
askerden yeni gelmiştir ve O'nu görür ve halini anlar.
Genç adam o günün en büyük parasını cebinden çıkartır, takdim
edecektir ama bir sorun vardır. Karşısındaki koskoca Neyzen
Tevfik’tir.
Allah'ın deli ve veli bir kulu...!
Koca Neyzen'in sağı solu belli olmaz ki, bir bakarsın devlet
başkanlarına kafa tutar bir bakarsın zamanın en zengin adamlarını
yerin dibine sokar.
Delikanlı parayı buruşturup Neyzen'in ayaklarının dibine doğru
hafifçe atar. Sonra omzuna dokunup;
- 'Efendim paranızı düşürmüşsünüz.'' der.
Neyzen gözleri zaten hasta, zar zor açıyor göz kapaklarını ve çocuğa bakıyor. Anlıyor tabii ki ve tüm inceliği ve zarafeti ile şöyle diyor;
- ''Ah be çocuk, ah be evladım... O düşen sizin pırlanta kalbinizdir.”
3 Mart 2021
Heybeliada
Fethi Denizmen
Kaynakça: