Sizden Gelen Hikayeler

Sanatın Gücü Değiştirir Dünyamızı

Sanat, insanları hayatta kalmak için gerekli olanın ötesine bakmaya zorlar. İfade ve anlam uğruna yaratmaya yönlendirir. Sanat ufku açar, vizyonu büyütür, bakış açısını genişletir ve hayatımızı şekillendirir.

Sanat, insanları hayatta kalmak için gerekli olanın ötesine bakmaya zorlar. İfade ve anlam uğruna yaratmaya yönlendirir. Sanat ufku açar, vizyonu büyütür, bakış açısını genişletir ve hayatımızı şekillendirir. Estetik, güzellik, yaratıcılık ve mutluluk hormonudur.

Sanat kesinlikle güçlü ekonominin önemli bir parçası. Yenilikçi endüstrilerin başarısını inşa etmenin ve güçlendirmenin yanı sıra, sanata erişim, insanlar ve aileler için bir bölgeyi yaşamak için daha çekici bir yer haline getirir.

Sanat insanlara ne yapmaları gerektiğini göstermez. Ancak iyi bir sanat eseriyle ilgilenmek sizi duyularınıza, bedeninize ve zihninize bağlayabilir. Dünyayı hissettirebilir. Ve hissedilen bu his, düşünmeyi, katılımı ve hatta eylemi teşvik edebilir.

İster bir şarkı, oyun, şiir, roman, resim isterse uzay-zamansal deney olsun, çoğumuz sanat eseri etrafında etkilenme hissini biliriz. Bize yabancı olmayan ama daha önce aktif olarak odaklanmadığımız bir duygunun farkına varırız. Bu dönüştürücü deneyim, sanatın sürekli olarak aradığı şeydir. Sanat bunu yaparak, bugün karşı karşıya olduğumuz bilgi bolluğunun yarattığı uyuşturma etkisini azaltabilir ve insanları düşünmeyi eyleme dönüştürmeye motive edebilir.

Sanatla meşgul olmak sadece tek başına bir olay değildir. Sanat ve kültür, toplumumuzda, dünyayı kökten farklı şekillerde görseler bile, bir deneyimi paylaşmak için bir araya gelebilecekleri birkaç alandan birini temsil eder. Önemli olan, paylaştığımız deneyim hakkında hemfikir olmamız değil, bir deneyimi paylaşmaya değer olduğunu düşünmemizdir. Sanatta ve diğer kültürel ifade biçimlerinde, anlaşmazlık temel bir bileşen kabul edilir ve benimsenir.

Sanat ayrıca bizi sezgiye, belirsizliğe ve yaratıcılığa değer vermeye ve sürekli yeni fikirler aramaya teşvik eder. Sanatçılar, kuralları çiğnemeyi ve çağdaş konulara yaklaşmanın alışılmışın dışında yollar bulmayı amaçlar.

Toplum üzerindeki etkileri açısından, sanata katılımın topluluk uyumunda katkıda bulunabileceği, sosyal dışlanmayı ve izolasyonu azaltabileceği ve/veya toplulukları daha güvenli ve güçlü hissettirebileceği izahtan varestedir. 

Türkiye araştırma pazarlama stratejisinin de yükselen yıldızı Akan Abdula’nın, 14 Ocak - 8 Şubat arasında açık olacak “Dünyanın İlk Bilinç Dışı İmgeleri Sergisi” içeriğinde şu söylemi görebilirsiniz.  

” Türkiye’de sanat tüketenler, kendilerini tanımayan ve yansıtmayan bir toplumun orta yerinde kendi benlikleri ile temas kurabildikleri ve benliklerini yeniden yazabildikleri tek kanalın sanat olduğunu düşünüyor. Sanatın kapısını açtığı sonsuz dünya sayesinde kendi özlerini dış koşullardan bağımsız olarak duyumsayabildiklerini ve bu sayede zorlu toplumsal koşullara rağmen hala var olduklarını hissediyorlar. Bu kutsal buluşma, kişiye ufuğa bakma ve ilerleme gücü veriyor.”

Sanata ilgi ve uğraşı çocukların üzerinde değerli gelişmeler sağlayacağı şüphesizdir;

- Sanat yaratıcılığı teşvik eder.

- Her yeni deneyim ve hafıza, nöronlar ve sinapslar ( nöronlar arasındaki boşluklar) arasında bağlantılar oluşturur. Hizmet et ve dön olarak bilinen bu etkileşim, iletişimi ve sosyal becerileri belirleyen sinirsel bağlantıları güçlendirir.

-Sanat, ince motor becerileri, yani el ve parmak gibi küçük kas gruplarının kullanımını geliştirir. Bu becerilerin gelişimiyle çocuk yazma, kendini besleme, düğme ilikleme, fermuar açıp kapama gibi önemli görevler yapabilir. Mutfakta çocukların yaşına uygun işler vermek bile ince motor gelişimine büyük katkı sağlar.  

-Karalamalar yazmanın habercisidir.

-Sanat problem çözme yeteneklerini geliştirir.

-Çocukların kendilerini ve dünyalarını anlamalarına yardımcı olur.

-Sanat çocukların bağlantı kurmasına yardımcı olur.

                                    ***

Nazım Hikmet, eşi Vera ve Abidin Dino Paris’te bir otel odasında kalmaktadır. Vera çoktan uykuya dalmıştır. Nazım Hikmet, gecenin bir yarısı eline kalemini almış eşi Vera’ya “Saman Sarısı” adlı şiirini yazmaktadır. Nazım ve Abidin, otel odalarının penceresinden Sen ırmağını gören çatı katındaki otel odalarının pencerelerinin başında oturmuşlardır. Nazım Hikmet o sırada yanında resim çizen Abidin Dino'ya da şiir de yer verir.
 

Saman Sarısı

(Şiirden birkaç mısra)

…meydanlarla yapılardan konuşuyoruz Abidin'le tavan arasındaki otel
odamda
Sen ırmağı da akıyor Notr Dam'ın iki yanından
ben geceleyin penceremden bir ay dilimiymiş gibi görüyorum sen
ırmağını rıhtımında yıldızların
bir de genç bir kadın uyuyor tavan arasındaki odamda Paris damlarının
bacalarına karışmış
yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığı yoktu
saman sarısı saçları bigudili mavi kirpikleriyse yüzünde bulut

                               ***

mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
hürriyet sözcüğünün resmini ama yalansızının
akşam oluyor Paris’te
Notr Dam turuncu bir lamba gibi yanıp söndü ve Paris’in bütün eski
yeni taşları turuncu bir lamba gibi yanıp söndü
bizim zanaatları düşünüyorum şiirciliği resimciliği çalgıcılığı filan düşünüyorum ve anlıyorum ki
bir ulu ırmak akıyor insan eli ilk mağaraya ilk bizonu çizdiğinden beri
sonra bütün çaylar yeni balıkları yeni su otları yeni tatlarıyla dökülüyor
onun içine ve kurumayan uçsuz bucaksız akan bir odur.
Paris’te bir kestane ağacı olacak
Paris’in ilk kestanesi Paris kestanelerinin atası
İstanbul’dan gelip yerleşmiş Paris’e Boğaz sırtlarından
hâlâ sağ mıdır bilmem sağsa iki yüz yaşında filân olmalı
gidip elini öpmek isterdim
varıp gölgesinde yatsak isterdim bu kitabın kâadını yapanlar yazısını
dizenler nakışını basanlar bu kitabı dükkânında satanlar para verip
alanlar alıp da seyredenler bir de Abidin bir de ben bir de bir saman
sarısı, belâsı başımın.

Nazım Hikmet

(Saman Sarısı Şiir’inin Paris’te bir akşam bölümünden)

   

                       ***

‘’Ey sanat, seni bana musallat ettiler…’’ - Bedri Rahmi

Kardeş Mektupları kitabından
İstanbul, 15 Haziran 1945


Mütemadiyen göle maya atmakla meşgulüz. Havuza atsaydık, çoktan ayranı içerdik... Ben belki boş yere sanat yapmaya uğraşan, tersine kürek çeken biriyim. Durmaktan çok, akmaktan hoşlanıyorum. Sanatın hayatı durdurmaya yeltenen tarafı beni korkutuyor... Gorki'yi okurken senin bir sözünü hatırladım. Bir gün sana niçin yazmıyorsun, diye sormuştum. Sen, yazmadan önce yaşamak gerek demiştin. Gorki bu hikayeyi yaşamasa yazmazdı. Ama hayatın ne kadarını yaşamalı, ne kadarını yazmalı?

Bir gün kampanalar, ziller, davullar çalınacak. Buraya kadar yaşadınız. Şimdi paydos, haydi fırçalara, kalemlere, kemanlara sarılınız. Ama bir de bakacağız ki, kalem kurumuş, fırça çürümüş. Yunus sazı eline ‘aman kaleme su, fırçaya kuvvet’ derken aldı.

Bakalım ne söyledi:

Cevap vermez ise dilim, acep n'ola benim halim...

Ey sanat, seni bana musallat ettiler. Eğer ben de seni başkalarına musallat etmezsem yuh olsun!

Ey hayat, sanatı tadamasam senin zevkine varamayacaktım.

Şu hâlde mademki seni bana sanat getirdi, ben de payıma düşeni ona armağan edeceğim, ödeşeceğiz.

Bedri Rahmi Eyüboğlu

Hayatın akışında her daim sevgi ve sanatla kalın.

19 Ocak 2022

Suadiye

Sanata İlgi Mutluluk HormonuSanata merakın en güzel yanı çevrende hep elit insanların bulunması, sanatçılardan eserleri hakkında sohbette bulunmak, daha doğrusu onları dinlemek, hayal güçlerinin oluşumunu anlamaya çalışmak ve tüm bunlardan keyif almak, kendini iyi ve güzel hissetmek.

Why art has the power to change the world | World Economic Forum (weforum.org)