Sizden Gelen Hikayeler

Mörsken İle Hassen

Ben bir ardıç ağacıyım. Kuş uçmaz kervan geçmez bu tepelerde bir başına olmaktan artık çok sıkıldım. Aşağıdaki ormanda hemcinslerim omuz omuza bir arada yaşarlarken ben bu tepelerde bir başınayım.

Ben bir ardıç ağacıyım. Kuş uçmaz kervan geçmez bu tepelerde bir başına olmaktan artık çok sıkıldım. Aşağıdaki ormanda hemcinslerim omuz omuza bir arada yaşarlarken ben bu tepelerde bir başınayım. Nedense tohumumu bağırsaklarında taşıyan bir ardıç kuşunun bana gösterdiği reva bu!

.  

Sonbaharla birlikte ardıç kuşlarının kümeler halinde üzerimden geçerek güneye uçmalarının ardından etraf derin bir sessizliğe gömüldü. Umutlar, bu yıl da bir başka bahara kalmıştı. Bunca kuş tek bir tohum dahi bırakmamıştı. Oysa beni yaşama bağlayacak o tek tohuma neler vermezdim! Tek bir tohum bile, kışımı da baharımı da değiştirirdi. Bütün bir kış onun varlığıyla ısınırdım. Baharı sevinç ve umutla karşılardım. Birlikte kuşların ilgisini daha çok çekerdik. Pek muhtemeldir ki, gelecek sonbaharda daha fazla tohumlarımız olur, giderek çoğalırdık buralarda. Kışlarımızı hep birlikte birbirimize sarılarak sımsıcak geçirirdik. Ama şimdi bütün bunların hepsi bomboş bir hayaldi. Yaşama gücümü ve sevincimi yitirmiştim. Havalar soğumaya başlamıştı. Yağmurlu günlerin sayısı çoğalırken, yağışların şiddeti de artıyordu. Rüzgârlar da geri kalmıyordu. Onlar da her geçen gün şiddetlerini arttırıyor, yağışlarla adeta yarışıyorlardı. Yağışlar yağmurdan, sulu sepkene, doluya kara dönüşürken, rüzgârlar; boraya, fırtınaya, kasırgaya dönüşüyordu. Korktuğum kış gelmişti; fırtınalar sağımdan solumdan bıçak gibi giriyor, bedenimdeki birkaç tutam kabuğu da kaldırıyordu. Yağan sulu sepkenler bu çıplak yerlerden içime giriyor, beni iliklerime kadar sızlatıyordu. Sonrasında yağan kar, acımasız rüzgârların etkisiyle dona çekiyor, cismim buzdan bir varlığa dönüşüyordu. Beyaz örtü, bütün doğayı esir almıştı. Her taraf bembeyazdı. Aşağılardaki Ardıç ormanı dahi karlar altındaydı. Etrafta hiçbir hareket, hiçbir canlılık yoktu. Doğa kış uykusundaydı.

Ne olduysa o gece oldu. Korkunç bir gürültünün bütün ağırlığını bedenimde yaşadım. Oluşan bir çığla beraber dağdan kopan koca bir kaya üzerime düştü. Eğri gövdem bir yana, bükük boynum bir başka yana savruldu. Köklerim topraktan sökülerek, varlığım paramparça oldu.

Gökyüzünü hiç böyle bilmezdim. Üstümüzde anlamsız bir boşluk olarak görürdüm hep. Hatta içinde gök gürültülerini, yıldırımları, fırtınaları, ayazları, karı ve buzu barındırdığı için ona içten içe kinlenirdim. Ama bana sahip çıkan da o oldu. O gece; şefkatle sarıp sarmaladı, yanına çekip aldı beni. Eğri gövdem ve bükük boynum, aşağıda koca kayanın altından bana bakıyorlardı.

Gökyüzü, “Her şeyi unut!” dedi. “Bütün olup biten bir deneyimleşmeden ibaret.” Sonrasında beni karşısına alarak, bir bilge gibi içimi aydınlattı. “Sen hep hayatın boyunca güzeli ve sevgiyi aradın. Şimdi adın iyilik güzellik anlamında HASSEN olacak!” dedi ve ruhumu bir kazada can vermekte olan bir Ren geyiğinin bedenine yerleştirdi.

Bir anda kendimi MÖRSKEN’in yanında buldum. Birlikte bir kızağa koşulmuştuk. Eşi sendeleyip yere düşünce ruhum onun bedenine girmişti. Bir anda ayağa fırladım. Hareket halindeydim, toprağa bağlı olmaktan kurtulmuştum, en güzeli de yalnız değildim; yanımda beni seven bir eşim vardı.

Mörsken ziynet, gerdanlık anlamındaydı. Gerçekten ziynet gibi bir esteti ve güzelliğe sahipti. İnce, uzun bacakları, dolgun kalçaları, narin bir boynu, zarif toynakları vardı. Gözleri Ceylanı kıskandırırdı. Slovensky’nin tuzlu tundralarında bir kızağı birlikte çekiyorduk. Kızakta Gunter ve oğlu Saks vardı. Sabahtan gölde balık avına çıkmışlardı ve gün boyu hayli balık avlamışlardı. Gunter’in çiftlik evine döndüğümüzde bizleri kapıda karısı ve üç küçük çocuğu bayram sevinci içinde karşıladı. Hep birlikte balıkları eve taşıdılar. Çok mutlu bir aileydi. Aile içinde büyük bir sevgi ve paylaşım vardı. Bizleri de seviyorlardı. Saks bizleri kızaktan çıkardıktan sonra tavlamızı hazırlayarak, ahırımıza koydu. Yandaki yalaktan suyumuzu kana kana içtik, sonrasında yemliğin başında olduk.  Karnımız doyduktan sonra yere serilmiş otlar üzerine birlikte uzandık. Mörsken hiçbir şeyin farkında değildi, hayli yorgundu; çünkü, hamileydi. Baharda bir bebeği olacaktı. Bütün bir gece bedenini ve ipeksi tüylerini yalayarak onu rahatlattım. Bundan büyük bir keyif aldı. Sonrasında o da beni rahatlattı. O geceyi Mörsken’le birlikte sevgi ve huzur içinde geçirdik. Birlikte güzel bir sabaha uyandık. Mörsken’i çok sevmiştim. İçim onunla dolmuştu. Artık bir eşim, bir can yoldaşım vardı!

Sabahın erken saatlerinde Ailenin odun gereksemesi için Saks beni kızağa koştu. Mörsken’in yorulmasını istemiyordum. Bunu aile de istemiyordu. Bu yüzden odun toplamaya Saks’la beraber gittik. Yol boyunca karlar üzerinde kızağı bir kuş gibi uçuruyordum. Çünkü kendimi bir kuş gibi hafif ve özgür hissediyordum. Yolda benim gibi kızağa koşulmuş çok sayıda Ren geyiği gördüm. Saks bunların sahipleriyle selamlaşırken ben de hemcinslerimin güçlü ve vakur görünüşleriyle gurur duyuyordum.  Ulu bir ormanın önünde durduk. Saks odun toplarken ben de etrafa bakarak oyalanıyordum. Çam ve kayın ağaçlarının uzun ve güçlü bedenlerini seyrediyordum. Aralarında Ardıç ağaçları da vardı. Yine bir aradaydılar, güçlü gövdeleri, yoğun dal ve yapraklarıyla bir kale bendini andırıyorlardı.  Bir an gözlerimin önüne kaya altında kalan eğri gövdem ile bükük boynum geldi. Belki onlar da insanlar tarafından ısınma gereksinimleri için toplanacaktı. Doğada hiçbir şey yok olmuyordu. Sadece biçim ve şekil değiştiriyordu. Varoluşlar ise bu şekil ve biçimlerin arasından evirilerek yoluna devam ediyordu. Bütün bunları bana bilge Gökyüzü anlatmıştı. Saks, kızağı ağaç dalları ve odun parçalarıyla doldururken, her bir ağaç parçasına kendimden bir parçaymış gibi bakıyordum. Ama bütün bunlar geride kalmıştı. Yeni yaşamımda artık bir yere çakılı olmaktan kurtulmuştum. Bu büyük bir özgürlüktü. Sevdiklerinizin yanında olabilir ya da istemediklerinizden uzak durabilirdiniz. Ama etrafım sevgi ve sevgililerle doluydu. Güzel ve birbirini seven bir ailenin bir bireyiydim artık. Benim de sevgi dolu bir yuvam ve güzel bir eşim vardı!

Ekim 2021 - Acıbadem

Sevda Tepesi“Aşk nedir?” diye bir başlık vardı gazetenin magazin sayfasında. Yanındaki koltukta oturan genç adamın elleri arasındaydı gazete ve pür dikkat okuyordu yazıyı genç adam. İstemeden gözleri takıldı gazeteye, göz hırsızı oldu gazetenin.