Karşılıksız Aşk, Heykel ve Masal Beldesi Göl
Bir kıza rastlıyorsun, tanıştığın anda vurgun yemiş gibi çarpılıyorsun, dilin damağın kuruyor, konuşmanı unutuyorsun, kalbin sanki Himalayalara tırmanış hızında çarpıyor.
Bir kıza rastlıyorsun, tanıştığın anda vurgun yemiş gibi
çarpılıyorsun, dilin damağın kuruyor, konuşmanı unutuyorsun, kalbin
sanki Himalayalara tırmanış hızında çarpıyor.
Aşk ateşi sarıyor tüm benliğini… Ancak yanıp tutuştuğun kız
senin bu duygularına cevap vermiyor. Aşk sadece senin içinde,
karşılığı yok. Olsun, yine de sevin mutlu ol kara kara düşüneceğine
şanslıyım de. İnsan ömür boyu kaç kez aşka düşer ki, belki bir ya
da iki belki de hiç. O zaman o duyguyu yaşa doyasıya, hiç
unutamayacaksın zaten.
Bir görüşte, bir tanışmada düşer mi kalbine… Olabilir, yüksek voltajlı aldığın elektrik çarpabilir seni de.
Yetmişli yılların başlarında, Rotterdam’da bir denizcilik firmasında stajdayım. Bir Norveçli kız vardı, adı ‘Kjersti’, on dokuz yaşında, büyüleyici bir güzelliğinin yanında sanki yer yüzündeki masumiyetin temsilcisi. Samimi, sevecen, mesafeli bir o kadar da yardımsever, herkesin saygısını kazanmış. Bir gün ofise limana gelen gemilerden birinin kaptanı gelir. Artık nasıl anlatmışsa kızı ne zaman gemilere gitsem bana, özellikle stajyer kaptan adayları dil dökerlerdi. Gelelim ofise tanıştır, tokalaşalım, iki dakika ayak üstü laflayalım yeter! Sanki efsane olmuştu kız bizim denizciler arasında.
Slovenlerin sonradan meşhur olacak şairi, France, yarım asırlık ömründe, ancak 33 yaşına geldiğinde o aşk ateşini hisseder tüm benliğinde bir görüşte ve tanışmasında Prag yakınlarındaki Trnova Kilisesi’nde rastladığı 16 yaşındaki kıza.
Tutkuyla aşık olduğu kız için şiirler yazıp, onunla evlenme hayalleri kurar olmuş, doğanın tüm güzelliklerini bahşettiği Bled Gölü’nün kıyısında kendinden geçerekten. Ne var ki kız devrin üst sosyete tabakasından zengin bir tüccarın kızı, bir türlü kıza yaklaşamamış, en azından cesaretini toplayıp haykıramamış aşkını. Hem büyük yaş farkı hem o devirdeki sınıf farkı bu aşkı zaten imkansız kılmıştır.
France Preseren Heykeli
Heykel, Kendi Adı Verilen, Preseren Meydanı’nda Ljubljana - 13.02.2017
Fotoğraf: Fethi Denizmen
Bir binanın ortalarında duvara yapışık, ışıklandırılmış halde ve yüzü Preseren heykeline dönük. Preseren’in bakışları da karşılıksız aşkına dönük. Preseren Meydanı. Ljubljana 13.02.2017
Fotoğraf: Fethi Denizmen
Julija Primic 1816-1864 France Prešeren : Who is who : Julija Primic (preseren.net)
Yıllar boyunca Preseren, Julija'yı sever fakat hiçbir zaman ondan karşılık görmez. Julija'nın annesi başta olmak üzere, çoğu kişi onun gibi zengin bir kızın Preseren ile bir arada olmasına katiyen karşı gelir. Zaman içerisinde Preseren de pes eder ama hiçbir zaman Julija'yı unutmaz
Hüzünlü bir hayat hikayesine sahip olan Sloven Şair France Preseren (1800 – 1849) en güzel şiirlerini asla kavuşamadığı aşkı Julija Primic’e (1816 – 1864) yazmıştır.
Preseren Julija için "sonetni venec" a wreath of sonnets (bir
sone çelenki)) isimli 14 adet sone yazar. Bu sonelerden ilkindeki
akrostiş "primicovi juliji" (To Primc's Julija). Yani "primic'in
julija'sına" adar.
Aslında yaş ve sınıf farkı, zengin kız fakir oğlan, hepsi boş
olabilir, yeter ki çakan kıvılcım her iki tarafı da ateşlesin ve
aynı dalga boyunda frekansta olsunlar. Demek ki hiçbiri olmamış bu
yaşanmışlıkta.
Şairimizin yaşadığı devirde (1800 – 1849) Slovenya sadece Avusturya Habsbug İmparatorluğu içinde ufak bir Slav etnik gruptu. 1991 İtibariyle bağımsız bir devlet olduğunda Preseren artık ülkenin resmi ozanı ve kültürel figürü olarak kabul edilmişti. Milli marşın yanı sıra, şairin en sevilen eserlerinden biri Povodni mož (The Water Man); şeytani bir nehrin sakini ve o kadar da zarif olmayan bir genç kızın hikayesi.
Ljubljana Merkez - Şehir Nehrin iki tarafında kurulmuş. Burası aynı zamanda insanların buluşma noktası. Nehir boyu köprüler, kafeler, restoranlar.
Fotoğraf: Fethi Denizmen
Nehrin sakini bir Su Adam, Sloven mitolojisinde boğulmaların faili olarak görülen nehrin ruhu. Su adam Urska adlı yerel bir kızın eşsiz güzelliğini duyar ve bir dans vesilesi ile Ljubljana’nın meydanında yakışıklı bir genç talip olarak ortaya çıkar. Fakat Urska ağırbaşlı çekingen yapılı bir kız değildir, herkesle dans eder, kimse ile birebir kalacak yapıda değil. Ancak yakışıklı genç kılığındaki Su Adam, Urska ile dans etmeye başladığında gökte bulutlar çoğalır, rüzgâr çıkar, genç adam (!) rüzgarı da arkasına alırcasına kızı hızla döndürür ki bu hız onları anında çalkalanan nehrin içine sürükler ve bir daha görünmez olurlar. Nehrin aşağı kısımlarında Su Adam Urska’yı Sulu Eşi olarak kendi için saklar, kızın baloncuklar üflemesinden hoşlanıp hoşlanmadığını bilmeksizin.
Preseren bu şiirinde kendi umutsuz aşkını anlatmaktadır bir bakıma. Belki de genç bir hukukçu olduğu günlerdeki Zalika adlı kız ile olan başarısız bir hikayesini.
France Preseren 1838 de bir şekilde tanışdığı Ana Jelovšek ile beraberliğinden üç çocuğu oldu. Ancak Ana ile birlikte iken bile birçok aşk ilişkileri olmuştur. Kafasında unutamadığı Julija ile hayali olarak yaşarken.
Sık sık seyahat eden Preserence Slovenya’nın doyumsuz tabii güzellikleri bezenmiş ‘’Lake Bled’e’’ gider, günlerce orada kalır ve bu harika doğadan da aldığı ilhamla şiirlerini yazardı.
Ljubljana küçük sempatik sakin, adını Şairden aldığı Preseren Meydanı, hemen yanından geçen nehrin etrafındaki kafeler restoranlarla, sıcak samimi insanları ile güzel zamanlar geçirilecek bir kent.
Heykel tam meydanın ortasında, bakış yönü ile aynı doğrultudaki binaya bakıldığında, özellikle hava kararıp ışıklandırıldığında, pencereden dışarıyı izliyormuş gibi bakan bir kadın yüzü görülür. Aslında Julija’nın eski evidir bu. Şehrin meydanındaki Preseren heykeli karşılıksız aşkı Julija'sına bakmaktadır.
Bir rivayete göre Preseren son anlarında bile Julija ismini sayıklayarak veda etmiştir hayatına.
1991’de Devlet olan Slovenya’nın milli Marşı Şairin” bütün Uluslar çok yaşa” diye başlayan şiiri kabul edilmiştir. Şiirde arkadaşlık ve tüm dünya ulusları için komşuluk ve barış teması işlenmiştir.
Yaşasın bütün milletler
Kim bir gün ‘’beklemek’’ ister,
Evet, güneş nereye gider
Kavga dünyadan uzaklaştırılacak
Vatandaşa
Herkes özgür olacak
Düşmanlık yok, sadece komşular olacak
Zivé naj vsi
naródi,
ki hrepené do"cakat'
dan,
da, koder sonce
hodi,
prepir iz svéta bo
pregnan;
da
rojak
prost bo
vsak,
ne vrag, le sosed bo
mejak!
Lake Bled, Masal Dünyası
Lake Bled - 14.02.2017 - Fotoğraf: Fethi Denizmen
Ljubljana’ya gittin mi yakın çevrede komşu ülkelerde görebileceğin, gezip dolaşacağın yerler çok. Bunlardan biri bizatihi kendisi ve çevresinin müthiş doğa güzelliklerine sahip Bled Gölü.
Profesyonel fotoğrafçılar için bulunmaz nimet, bense ancak cep telefonumdan çektiğim fotoğraflardan birkaçını paylaşıyorum. Tabii ki arama motorlarında çok daha güzellerini bulabilirsin.
Ljubljana ufak bir kent, merkezi bir konumda her yere giden otobüs terminali var, biz Trieste’ye günü birlik için kullanmıştık. Eğer Lake Bled ve çevresini keyiflice gezmek, istediğiniz yerlerde durup yürümek, doya doya tadını çıkarmak istiyorsan en doğru seçim rehber şoförlü uygun araç kiralamak.
Lake Bled Bir Başka Görünüm Fotoğraf: Fethi Denizmen
Ciao Mamma !
Kuzey Slovenya’daki göller ve Alp Dağları bölgesini görmek gezmek için hem şoförlü hem de rehber olacak bir minivan kiraladık. Mr. Vladimir tüm günümüzü neşe ile dolduran, entelektüel espritüel biriydi. Onun sayesinde unutulmaz bir gün geçirdik.
Lake Bled, “Kompas Bled Hotel”, rehber şoför Vladimir ortamızda 14.02.2017
Ciao Mamma normal olarak bir selam şekli, büyüklere saygı göstermek için kullanılır. Ama burada esprili bir kaçış, bir şeyi yapmama, konuşmayı uzatmama gibi... Rehber şoförümüz yolun başında bir hikaye anlattı. Tam duyup anlayamadık. Ama o kadar hoş söylüyordu ki bu aramızda fenomen oldu. Gezimiz boyunca da bize her esprisinde aynen tekrar ediyordu.
Tur gezimiz bitti, otel kapısından ayrılırken tur bedelini kendisine bir zarf içinde nakit olarak uzattık. ''Alamam, önce ofisime telefon edip bilgi alayım öyle alırım dedi.'' O arada ertesi günü Trieste’ye otobüs bileti nereden alınır diye sorunca gelin ben sizi götüreyim yardım edeyim dedi.
Gerçekten bizi götürdü, biletlerimizi aldı, bu arada epey zaman geçti, sıra vedalaşmaya geldi. Çok memnun kalmış bir gün de kaynaşmıştık. Tam ayrılacağız;
“- Şey parayı alabilir miyim?” dedi.
İşte tam o anda biz arkamızı dönüp yürümeye başlarken ben;” Ciao Mamma” deyip yola devam ettik yavaş adımlarla, gidiyormuşuz gibi yapıp.
Vladimir gün boyu bize yaptığı Ciao Mamma’lı esprilerine karşılık bulunca başladı gülmeye, bir türlü kendine gelemedi!
Biz de çok güzel anılar bıraktı, hala daha hatırlar, güleriz.
Lake Bled
Lake Bled, Slovenia - 14.02.2017 - Fotoğraf: Fethi Denizmen
Göl yolunda ve devamından cep telefonumdan çektiğim bazı kareler
Maceralarıma tam nokta koyarken, Slovenya, sanki bana tekrar gel, daha fazla kal, her yeri görüp gezmedin, bak istersen komşu ülkelere de gidersin, hepsi çok yakınımızda diyor. Gelmedin, yaşamadın diye de ilave ediyor. Mesela Kamnik, Velika Planina, Bohinj Gölü, Rogaska Slatina, Postajna Mağarası, Koper, (Trieste’ye gittin ama uğramadın.) Venedik, Udine, Graz... Bir kez daha gitmek, kısmetse vacip oldu demek ki!
23 Şubat 2021
Heybeliada
Fethi Denizmen