Gençlik biraz da dinlememektir!
Hangimiz dinledik ki, hele uzun uzun verilen nasihatleri... Aslında aktarmak ister yaşanmış tecrübelerini sevgi dolu olarak ‘Onun devri geçmiş’ dediklerin...
Ben de dinlemezdim genelde özellikle ilk gençlik çağımda, sadece
bazı çarpıca yaşanmışlıklar hariç, ama yine dayanamadım işte birkaç
şey söylemeden geçemedim...
İlk aklıma düşen ‘umut’ oldu. Tabii bu Güney Afrika’nın en uç
noktası Umut Burnu (The Cape of Good Hope) değil, içimizde
eksik etmememiz gereken umut. Her daim umudun seninle olsun, hangi
şartlar içinde bulunursan bulun, hayat hep tekdüze sürmez, iniş
çıkışlar, hüzünler, kayıplar, acılar olacaktır ama umudun her zaman
senin yanında olsun. Umut hayattır, enerjidir, moraldir, yaşama
sevincidir, seni hayata sımsıkı bağlar. Her zaman her şartta
bir çıkış yolu mutlaka vardır.
Endişe ve gelecek kaygıların da (Olmasın zaten!) duygularından, varsayımlı, ‘Ya olursa?’ cinsinden korkulardan uzak tut kendini. Sen elinden gelenin en iyisini hatta fazlasını yap, çalış, hayal kur, hedeflerini giden yolları planla, olabilir olmayabilir, bilesin olacak olacaktır. Her şeyi herkesi kontrol edemezsin yaşadığımız hayatta.
Sakın sakın alınganlık yapma, karşındaki için empati yapmaya çalış onu anlamak için, sen bildiğin inandığın doğruları yap, davranışlarda bulun, kimseye zarar verme, saygılı ol ama bütün bunlara rağmen senden hoşlanmayanlar olursa da unut gitsin. Herkesin seni sevmesi şart değildir. Samimi ol, dost biriktir, yaptığın iyiliklerin karşılığını bekleme. Sen vefalı ol ama karşındaki vefasız çıkarsa bu seni üzmesin.
Her zaman söylediğim gibi bol bol oku, eski yeni yerli yabancı... Ama kendi felsefeni, hayata bakış tarzını, kendin oluştur, yürekli, cesur ol, aklını akıllıca kullanarak yüreğinin götürdüğü yere kadar git. Hayal kur, hayallerin, düşlerin olsun. Hedefler seç kendine, kitlen hedeflerine. Ufuk çizgisinin ve gökkuşağının ötesinde neler var onları şekillendirmeye çalış kafanda… Git uzaklara, gör değişik kültürleri, dostluklar kur, networkün olsun.
Birey kendine ve çevresine saygılı olduğu, görüntü ve ses kirliliği yaratmadığı müddetçe kendini özgür, özgüvenli, ayağı yere basar olmalıdır… Bu belki doğuştan gelen bir güzel özellik ve karakter ya da ilaveten kendini bu konuda eğitmekten, güzel ve yüksek kültüre erişmekten, huzurlu güzel karakterli insanlarla beraber olmaktan da beslenebilmektedir.
Bir de çok şeye ya da her şeye küçük yaşlarda emeksiz sahip olmaktan ileri gelen, sahip olmak istediği hemen hemen hiçbir şey kalmayan kişiliklerde hedefsiz kalmakta bu da o kişiliği mutsuzluğa, iç dünyasında kavgalar yaşamaya itebilmektedir.
Bugünlük son olarak aşağıda sıraladığım -ki bir uzak doğu felsefesi diyebilirim- hususların da bağışıklık sistemini zayıflattığını, hastalıklara yol açacağını aklından çıkarma.
- Korku, endişe
- Belirsizlik
- Yalnızlık, yalnızlık duygusu
- Aşırı hassasiyet, duygusallık
- Mevcut koşullara ilgi noksanlığı
- Moral bozukluğu
- Başkaları için aşırı düşünme ve endişe
Yaşamak çok güzel, onu doya doya tüm keyfinle tadını çıkararak yaşa. Başkalarına ve düşüncelerine saygı duy ama kendi bildiğin doğrulardan şaşma. En güzel şey de hayatta, verebilmektir… Karşılığını düşünmeden… Sevmektir, sev sevebildiğin kadar, sevgi vermek sonsuzdur ve de aşık olduğun zaman, acı da hissetsen, bilesin ki aşkı ömür boyu en fazla birkaç kez yaşayabilirsin o da şanslı isen...
Gençlik; umut, enerji, bildiğini okuyarak kendi tecrübelerini kazanmak, yaratmak, cesaret, teşebbüs, kendine yatırım, hayaller, hayaller...
Her daim sevgi ile sağlıkla yaşayın...