Bu Yerin!
Bu yer gördüğüm her yerden farklıydı. Denizi, kumu, güneşi, bulutu, rüzgârı hepsi farklıydı. Öncelikle, dağları ormanlarla örtülüydü. Kendine özgü endemik bir bitki örtüsü; florası, faunası ve özgün bir habitatı vardı.
(Marmaris)
Güneşi başka, bulutu başka bu yerin!
Güneşle bulut sarmaş-dolaş…
Keyfine doyulmuyor denizin!
Renkler, maviyle yeşili kutsamış
Bu yere armağan eylemiş.
Mavi ile yeşil birbirini boyamış;
Karada orman, denizde ada olmuş…
Yedi iklim bahçesinde mevsimler kucaklaşmış;
Bu yere gün, ışık, meltem olmuş…
Zaman, mekânda erimiş;
’Özgürlük’ yaşam olmuş...
Dinginlik huzuru, huzur saadeti çağırmış;
Kaynaşmışlar bu yerde…
Özlemlerin hazla buluştuğu vuslat bağında
MARMARİS benim olmuş!
Cemal Çalımer
Nisan 2009 – İçmeler/Marmaris.
On bir-on iki yıl geçmiş aradan. Emekli olmuştum. Tüm egeyi dolaşarak emekliliğimi yaşayacağım yeri belirlemeye çalışmıştım. Sonuçta burada karar kılmıştım. (Buraya çok daha önceleri 1973 yılında birkaç arkadaşla birlikte gelmiş, yer yurt bulamamış, bugün Belediye binasının olduğu yerde, tarlada bir çadırda konaklamıştık. O zamanlar Marmaris’in vahşi bir güzelliği ve denizin yedi değil, yetmiş yedi rengi vardı. Büyülenmiştim adeta.) Bu yer gördüğüm her yerden farklıydı. Denizi, kumu, güneşi, bulutu, rüzgârı hepsi farklıydı. Öncelikle, dağları ormanlarla örtülüydü. (Genelde dağlarımız çıplaktır.) Kendine özgü endemik bir bitki örtüsü; florası, faunası ve özgün bir habitatı vardı.
Marmaris, güzel Muğla’mızın güzel ilçelerinden biriydi. Muğla’nın bütün ilçeleri birbirinden güzeldi ve bölgenin yüzde altmış sekizi esasen ormanlarla kaplıydı. Marmaris’in birçok koyu ve beldesi vardı. Bunların en güzeli ve en özgün olanı, benim de mekânım olan, 'İÇMELER’di. Bana göre, dünyanın en güzel köşelerinden biriydi; sanki yeryüzüne cennet’ten çıkıp gelmişti.
Muğla ilimiz dağlarıyla, denizleriyle, ormanlarıyla, güneşi, bulutu ve yaşanası iklimiyle Dünya’nın en güzel coğrafyasında yer alır. Burası ilkçağlardan beri insanların yaşam mekânları olmuştur. Antik Yunan Tarihçi ve Yazarı Herodot’ da aslen Halikarnas –Bodrum doğumludur. (Herodotos, MÖ 484-425 Halikarnas) Yazar, buraların (Antik İyonya) Dünya’nın en güzel iklimine sahip olduğunu söyler. Bu gerçekten de böyledir.
Temmuz ayının son günlerinde Manavgat’ta başlayan yangın kısa sürede mekânım İÇMELER’i de alevleri arasına aldı ve ardında bir hayalet belde bıraktı.
Marmaris-İçmeler'in yangın sonrası hali!
Marmaris-İçmeler'den iki fotoğraf karesi yangının tahribatını gözler önüne seriyor.
28 Temmuz 2021 günü çıkan bir yangın, İçmeler’i bu hale getirdi. Sadece İçmeleri mi? Dünyanın en güzel iklimine ve coğrafyasına sahip olan bütün ‘Antik İyonya’yı’ ve Akdeniz sahillerimizi mahvetti. Böylesi bir yangına hazır değildik; genelde felaketi acı çığlıklarla seyrettik ve kahır içinde yangının sönmesini bekledik! Esasen, bölgedeki yangını söndürmek için yeterli olmayan helikopterler geceleri çalışmalarına ara veriyorlardı. Bu arada ağaçlar ve canlılar kaderlerine terk ediliyorlardı. Ağaçlar bütün bir gece önce parlak ve güçlü alevlerle sonrasında tükenircesine içten içe yanıyorlardı. Gecenin içinde uzay boşluğundaki nebulaları andırıyorlardı. Sabah, yanacak bir şey kalmayınca yangın sönmüş oluyordu.
Ağaçlar ve canlılar 'SU' DİYE HAYKIRDILAR... Ama bu feryatlar yeterli olmadı, olamadı. Bu yüzden canlarını, canlılıklarını azgın alevlerin ağızlarına teslim etmek zorunda kaldılar. Her teslimiyet; yangını çığ gibi büyüttü ve bu eşsiz coğrafyaları küle çevirdi. Oysa onlar, ‘O CANLAR’ tüm yaşamları boyunca insanlara neler-neler vermemişlerdi ki? İnsanlar gaflet içindeydiler!
Marmaris’ten İçmeler’e giriş muhteşemdir! Ormanın içinden geçerek ulaşırsınız beldeye. Yolun her iki tarafında bulunan orman ve içindeki asırlık çamlar sizi karşılar; sevgi ve muhabbetle bağrına basar. Hemen de yol kenarında yer alan zakkumlar gelin çiçekleri gibidir. Kırmızı-beyaz çiçekleriyle size yol boyunca eşlik ederler… Bir yanda orman bir yanda çiçekler ve ağaçların arasından yer yer görünen Akdeniz mavisi bir deniz; sizi sanki cennete taşır.
Yangın sonrası Marmaris’ten evime dönüyordum. Yolun sağında ve solundaki orman hayalet ormanına dönmüştü. İçinde yer alan asırlık çamlar ve endemik ağaçlar çırılçıplak ve bütün güzelliklerinden soyunmuş olarak yerlerinde ayakta duruyorlardı. Canlarını, canlılıklarını o azgın alevler almış ve o aziz bedenleri kömürleştirmişti. Görüntü, Çin’in ‘Toprak Askerlerini’ (Terrakotta) anımsatıyordu ve İspanyol yazar, Casona'nın söylediği gibi; ‘Ağaçlar ayakta ölüyordu!'
Yıllar içinde bu mekânda kendiliğinden bir ritüelim oluşmuştu. Bu doğa ile insan arasındaki bir diyalektikten başka bir şey değildi. Sabahları erken kalkıp biraz yürüdükten sonra denize koşarım. İlk kulaçlardan sonra denizde arkası üstü yatarım. Deniz bu haliyle yatağımdan çok daha rahat, çok daha özgür ve çok daha huzurludur. Yattığım yerden etrafımda gördüğüm manzaranın konturlarını çizerim; deniz, orman, dağlar, gökyüzü ve güneş… Kafamı ve ruhumu her birinin sınır çizgilerinde gezindirir ve her biriyle bir diyalog içinde olurum. ‘Farkındalığımı’ bana yaşattıkları için kendilerine teşekkür içinde olurum.
Ama bugün içim yanıyor. Üzerinden sekiz- dokuz gün geçmiş olmasına rağmen bu yangı devam ediyor. Bu yüzden o günden beri denize gitmedim, gidemiyorum. Onlara ne diyeceğimi bilemiyorum…
6 Ağustos 2021
İçmeler-Marmaris
Çorap, Aşk ve GirişimEvde büyükannenin yün eğirip iplik elde ettiğini ve bundan da sana çorap ördüğünü hiç duydun mu, gördün mü? Hani iğ denilen bir ucu çengelli tahta çubuk var ya işte onunla…