Borçlu kimse baba o!
Daktilonun klavyelerine basarken, emektar memur alacaklılara döndü ve dedi ki: “Yıllar yılı yaşadığım ve gördüklerimin kesin sonucu ne biliyor musunuz? Borçlu kimse Baba O!’’
80’li yıllardı, ülkemizden özellikle Pakistan’ın Karachi ve
Hindistan’ın Bombay Limanlarına (şimdiki adı ile Mumbai) nohut ve
mercimek ihracatı yapılmaktaydı. Başta Gaziantep yöresi
üreticilerinin on tondan binlerce tona kadar ürünlerinin
sevkiyatına gemi yetiştirme de zorluklar çektiğimiz dahi
oluyordu.
Uzun yıllar Mersin Limanı’ndan neredeyse her zaman nohut ve
mercimek yükleyen bir gemi görülebilirdi. Çuvallar içinde
yüklendiğinden, gemiler tonajına paralel bir iki hafta limanda
kalıyordu.
İhracatçı malını yükler, gemi kaptanı teslim aldım diye imzasını atar, bunun karşılığında gemi liman acentesi adına konşimento (Bill of Lading) düzenlenir, imzalanır, navlun bedelini tahsilatı karşılığında (Freight Prepaid- navlun peşin ödendi) konşimentoyu yükleyen firmaya verilir.
Konşimentoyu alan firma akreditifin açıldığı bankaya gider konişmentoyu ibraz eder, ürün bedelini tahsil eder. Yani kısaca çark böyle döner gider.
Çok yüksek miktarlarda ürün gönderen bir firma ile öylesine iş hacmimiz artmıştı ki artık aramızda her konşimento teslimi öncesi navlun tahsili yerine cari hesap sistemi oturtmuştuk. Sistem tıkır tıkır işliyorken, yıllar içerisinde cari hesabında borcun çok yükseldiğini fark ettiğimizde iş işten geçmişti. İhracatçı firma ödeme zorluğu içine girmişti.
Navlun (taşıma ücreti) peşin ödenmiş konşimentoyu teslim alan ürün gönderici bankadan akreditif karşılığı parasını aldığından yapılabilecek tek şey navlunların tahsili için kanuni yollara başvurmaktı. Biz de öyle yaptık.
Şöyle bir fotoğraf göz önüne getirin; bir odada borçlu şahıs iskemlede, birikmiş navlun alacaklıları diğer iskemlede, daktilonun başında da emektar bir memur. Daktilonun klavyelerine basarken, emektar memur alacaklılara döndü ve dedi ki: “Yıllar yılı yaşadığım ve gördüklerimin kesin sonucu ne biliyor musunuz? Borçlu kimse Baba O!’’
Hiç unutmamıştık bu emektar memurun sözlerini. Yaşamın gerçeklerinden biri de bu zaten… İster borçlu olsun ister mal ve hizmetin ödeyicisi olsun her zaman güçlü olan taraf parayı ödeyecek kişi ya da kurumdur.
Borç alacak ilişkileri çoğu zaman sorunlarını, rahatsızlıklarını da beraberinde getirdiği, arkadaşlık ve aile ilişkilerini zedeleyen, kaçınamadığımız herkesin bir devrinde bir şekilde yaşamış olduklarıdır. Pek çok insan zor zamanlarında ekstra para ihtiyacı için arkadaşlarını ve aile bireylerini arar, yardım ister.
Bir ilişkiye para sokmanın işleri garipleştirebileceğine şüphe yok. Genellikle borç verdiğin insanlara yakınsındır. Ancak konunun uzmanları, borç vermenin parayı tartışma konusundaki toplumsal tabularla çeliştiğini ve güvene dayalı bir ilişkiye güç dengesizliği getirdiğini söylüyor. Bu, potansiyel olarak her iki tarafın da utanç, mahcubiyet ve öfke gibi karmaşık duygular hissetmesine neden olabilir.
Amerikalı psikolog ve finansal terapist Maggie Baker, “Bence para, pek çok insanın gerçek anlamda konuşması için hala çok samimi bir konu. İnsanlar para hakkında çok konuşabilir, ancak birbirimize belirli finansal ve para durumlarımızı sormuyoruz.” demektedir. Paranın konuşulması sanki bir tabu ve bu tabu ilişkileri karmaşık ve bulanık hale getirebilmektedir.
Para ihtiyacı olan kişi bankadan kredi çekmek istese, geri ödeme potansiyeli araştırılacak, sözleşme imzalayacak, geri ödemesini zamanında yapmazsa gelirine ve mülküne el konulabilecek. Akrabadan, eş dosttan borç istemesi biraz zor ama aldın mı parayı hiçbir riski yok. Artık sizin durumunuza ve alacaklınıza olan saygınıza düşüncelerinize bağlı. Yaz deftere bir gün gelir, öderiz inşallah misali.
Hiç düşündünüz mü ya da sordunuz soruşturdunuz mu, borç verdiğiniz aile yakınınızın arkadaşınızın para durumu nedir, ne değildir diye? Sanmıyorum! Hele bir de zaten parası var, bana verdiği borcu ödemeyi geciktirsem ne olur ki? İhtiyacı da yok zaten diye düşüneni de çoktur muhtemelen.
Borcu geri almayı düşünüyorsanız, geri ödeme planı yapın, yaptırın. Karşı taraf duygusala girse de isteksizliğini gösterse dahi. Borç verirken mümkün olduğu kadar net olun. Sözleşme imzalayın. Duruma göre, hatta vazgeçmekte olduğunuz banka faiz ya da neması altında bir oranla faiz de talep edin. Yapamıyorsanız o zaman unutacağınız meblağı verin, geri ödemezse size dokunmayacak şekilde olan kadar.
Madalyonun bir yüzü daha var. Evliyseniz ya da parasal anlamda müşterek sorumluluğunuz olanlar varsa; eşinize, aile üyelerinize ve finansal kararlarınızı paylaştığınız birine söyleyin danışın, müzakere edin.
Para konusu çok hassas ve karmaşık bir konu. Galiba en iyisi bu tür ilişkilere konu olmamayı becerebilmek. Yeri geldiğinde hayır diyebilmek önemli. Borç isteme durumunda kalanlar içinse parasını doğru yönetmeyi, para kazanmaya başladığı günden beri iyi öğrenmek ve finansal okuryazarlık konusunda etraflı bilgi sahibi olmak en akılcı yol olacak.
Ne demişler eskiler:
''Borcun yoksa kefil ol, işin yoksa tanık ol.’’
''Alacakla verecek ödenmez.”
''Borçlunun duacısı alacaklısıdır.”
“Para isteme benden buz gibi soğurum senden!’’
''Borç yiğidin kamçısıdır!”
''Arkadaşından borç almadan önce iyi düşün, hangisine daha çok ihtiyacın var?”
‘’Düşmanına borç ver onu kazanırsın, dostuna ver kaybedersin.”
14 Ocak 2021
Suadiye
Kaynak: Why does lending people money feel so awkward? - BBC Worklife
Fethi Denizmen yazdı: Deniz mahsulleri sevenlere Cervejaria Ramiro1975 yılı, 12.000 deadweight tonluk M/V Amiral Şükrü Okan gemisi kontinant seferini tamamlamış, son yükleme limanı Anvers’den İstanbul’a gitmek üzere ayrıldıktan bir gün sonra kaptana bir telgraf gelir.