Aravak! - Yurdundan uzakta ölmek!
Kadın, Bahamalar’da Grand Türk’teki villasında yaşlı, yorgun ve yapayalnızdı. Sonuna gelmişti yolun; artık ne yaşam isteği, ne de yaşamaya mecali kalmıştı.
(Not: Okuyucu kendini noktalı yerlere koyarak hikâyenin
kahramanıyla diyalog kurabilir, onu yargılayabilir ve
hikâyenin içinde yaşayabilir…)
Kadın, Bahamalar’da Grand Türk’teki villasında yaşlı, yorgun ve
yapayalnızdı. Sonuna gelmişti yolun; artık ne yaşam isteği, ne
de yaşamaya mecali kalmıştı. Camları yerden tavana kadar
uzanan salonun bir köşesindeki sallanan koltuğunda; Okyanustan
gelen ve ay ışığında gümüş levhalar gibi birbiri ardınca
parlayan dalgaların sahile vuran sesleri ve gecenin
derin karanlığı, ruhunun katmanlarında yankılanarak, sanki onu
sorguluyorlardı:
- … ? ; ?...
- Ihh! Bu dünyaya gelip göçen milyarlarca faniden biriyim; adımın
ne önemi var? Adım olmadan da yaşadım yıllarca; adımdan,
kendimden kaçarak geldim buralara.
- … ! ; …?
- Evet; ama kanunlardan, polisten değil artık, kendimden
kaçıyorum!
- … ? …
- Doğru, ama bazı hatalar ve günahlar vardır ki, bunlar zamanın
erozyonuna uğramaz! Deniz ne kadar hırçın olsa da; o yerin
dibine kök salmış kayaları, yerinden oynatamaz. Dalgalar
üzerinden aşıp geçer; ama kaya, ben hala buradayım dercesine,
dimdik ayakta durur. Yaşarken farkında olmazsınız; zaman,
tıpkı dalgalar gibi bir türlü akıp geçer, ama zaman tükenince;
deniz çekilir, kayalar tüm haşmetiyle ortaya çıkar ve insan
gideceği yere bunlarla birlikte gider.
- ! … ; …?
- Evet, bir bakıma öyle, ya da değil, bilemiyorum. Her insan gibi
ben de önüme konan hayatı yaşadım.
- … ! ; …?
- Ama insan, meleğin de şeytanın da tasından su içmiş, sofralarına
bağdaş kurmuştur. Ne tam iyidir iyi olan, ne de tam kötüdür
kötü olan. Şeytan, en az kötülük kadar iyiliği de kullanır. Bu
nedenle yaşam tuzaklarla doludur!
- … ?
- Bilmiyorum ama çocukluğum pek sevisiz geçti. Ailenin tek çocuğu
olmama rağmen, annem bir tarafta, babam bir tarafta olarak
büyüdüm. Birbirlerini yemekten bana pek zamanları olmadı.
Sonrasında her birimiz kendi kaderlerimize savrulduk…
- … !
- Yaşam yolculuğumdaki durakta, ilk karşılaştığım insan İlker’di;
kolejden arkadaştık, hayata birlikte atıldık. İlerleyen
yıllarda, aynı denizde yüzemeyeceğimizi anlamıştım; benimle
birlikte, enginleri kulaçlayamazdı.
- … ?
- Onun bu boşluğu dolduramayacağından emin olmuştum!
- … ?
- Çünkü yalnızdım; sevgiyi, bulamadıkça hep yalnızdır insanlar.
- !…
- İlker’le birlikte terk ettim İzmir’i. Bu bir hata mıydı?
Bilmiyorum ama duygularım bu yöndeydi.
- … ?
- Çalışmaya başladığım İstanbul’da, bir müddet sonra, yaşlı biriyle
parası için evlendim!
- …! ; …?
- Evet, ama nedense o devrelerde para ve iktidar sahibi olmak
istiyordum. Adam, küçük bir servet bırakarak kısa sürede
öldü.
- … !
- Evet, dediğiniz gibi, bu beni servet avcılığına yöneltti.
İçimde başka aslanların yattığını keşfettim. Zengin ve
varlıklı olmayı, dünyaları dolaşmayı hayal eder olmuştum.
- … ; … ?
- Bir müddet sonra, bu duygularım beni bir Fabrikatörle evlenmeye
taşıdı. Adam evliydi; benim için yuvasını dağıttı! Genç, güzel
ve alımlıydım; bunları kullanmayı iyi öğrenmiştim. Fabrikatör,
üzerime daireler aldı, ellerimi, kollarımı, boynumu ziynet
ve altınla donattı. Ancak onun da ömrü uzun olmadı; bulaşmış
olduğu çek senet mafyası tarafından yok edildi. En kötü mirası
da mafya liderinin bana tebelleş olmasıydı! Adam beni tehdit
ediyordu; birçok metresi vardı, bir müddet sonra, beni de
bunlardan biri yapacaktı!
- … ; …!
- Akıllı ve soğukkanlı olmalıydım. O beni kullanacağına ben onu
kullanmalıydım. Tehlikeli bir sergüzeştin içine girmiş
olacaktım ama bunu başarmalıydım! …
- … ?
- Evet, onu da kullandım; üzerime, birkaç kat dairesi ve pahallı
mücevherler aldırdım. Ancak bu adamdan kendimi nasıl
kurtaracaktım?
- ! …
- Her zehrin bir panzehiri olur! Bu ortamda bir Avukatla tanıştım;
veraset ve mali konularda yardımcı oluyordu bana. Evliydi
çocukları vardı ama benimle evlenmeyi düşünüyor, birlikte ülke
dışında olmanın hayallerini kuruyordu.
- … ! ; …
- Nedense bulduklarıyla yetinmesini; eldekinin, kıymetini
bilemiyorlardı insanlar.
- ! ; … ?
- Avukata bu işlerim nedeniyle ihtiyacım vardı; bütün servetimi,
mal varlığımı nakde çevirmemde ve bunları İsviçre’de bir
bankada toplamamda yardımcı oluyordu bana. Herhangi bir ücret
ödemiyordum; Dünyanın herhangi bir başka köşesinde,
birlikte olacağımızın hayalleri yetiyordu ona.
- … ? ; …
- Tefeci mafya liderini ortadan kaldırmayı avukatla birlikte
planladık. Onu ortadan kaldıracaktık!
- !… ?
- Çünkü dünyanın nesrinde olursak olalım, bizi bulabilirdi!
- ! … ; ? ...
- Esasen onu başından beri yavaş yavaş zehirliyordum! O gece
dostlar meclisinde hep birlikte olduk. Mafya lideri aldığı
zehir nedeniyle günün ilk ışıklarını göremezken biz Avukatın
arabasıyla çoktan sınır dışında olmuştuk. Avukat her ne kadar
uçakla gitmemizi istediyse de ben uçaktan korktuğumu
söyleyerek buna ikna etmiştim onu.
- … , …
- Başka hesaplarım vardı; zaman kazanmalıydım ve ardımda iz
bırakmamalıydım.
- … ! …?
- Bulgar sınırını aşar aşmaz tuvalete gitmek bahanesiyle ortadan
yok oldum ve onu ihbar ettim! Arabaya uyuşturucu gizlemiştim.
O köpeklerle, polislerle uğraşırken ben çoktan İsviçre’de
olmuştum.
- ! ; … ?
- Evet, bu kaçıncı günahımdı bilmiyorum. Buradaki işlerimi yoluna
koyar koymaz ilkin, Florida’ya, sonrasında Bahamalar’a
uçtum.
- … ?
- Belki bir tesadüf, belki bir kader! Ama Bahamalar hayallerimi
süslüyordu ve sanki birileri beni oralardan çağırıyordu!
- … ! ; …
- Evet, cennetten bir parçaydı buraları. Bu gün hala öyle; civarda
yedi yüz kadar ada var, bundan çok daha fazlasıyla da kayalık.
Sadece yirmi iki adada yerleşim var. İngiliz kralı I. Charles
bir Bakanına hediye etmiş buraları. Onlar adalara ayak
basınca yerli nüfus bir gecede yok edilmiş. Bugün için
Afrika’dan getirilen zenci kölelerle, Güney Amerika’dan gelen
ve Antil Denizine sürülen Aravaklar ve de Beyazlardan oluşuyor
nüfus.
- … ; … ! ?
- Bütün geçmişimi silip yeniden kök salabilecek miydim buralarda?
Bilmiyordum ama onu tanımasaydım çok zor olurdu bu.
- … ! , … ?
- Bir müddet Başkent Nassau’da yaşadım. İşte onu o zamanda tanıdım.
Noel'i izleyen günlerde ve yılbaşında düzenlenen Jankanoo
geçit töreninde; törene katılanlar, özel olarak kendilerine
ayrılan ana caddede, süslü giysiler içinde inek çanları ve
davullar çalarak yürürdü. Bu etkinlikte tanıştık onunla;
mazlum ve masum bir Aravak’tı! Balıkçılık yapıyordu, neşeli ve
yakışıklı bir adamdı. Pek kimsesi yoktu.
- … ( ! ) ; …
- Kaderlerimiz birleşti onunla! Rehber oldu bana; bütün adaları
ve çevreyi iyi biliyordu. Akıllı ve cesurdu, hayalleri
ufukları zorluyordu. Sevdim onu; sanki buralara onun
için gelmiştim!
- … ! … ?
- Evet, gerçekten sevmiştim onu; çünkü artık, yalnızlık
yaşamıyordum!
- (!) ; … ?
- Bir butik otelle işe başladık. Sonrasında, diğer adalarda da
butik oteller zinciri oluşturduk. İyi para kazanıyorduk ve
birlikte çok mutluyduk. On beş çocuğumuz olmuştu! Dünyanın
çeşitli ülkelerinden kimsesiz ve yoksul çocukları evlat
edinmiştik; bunlara anne ve baba olmuştuk! Bütün kazancımızı
onların yetişmesi için harcadık.
- … ; … !
- Daha sonraki yıllarda yorulmuş ve yaşlanmıştık. Bütün Mal
varlığımızı UNESCO’ya bağışlayarak Aravak’la birlikte daha
kuzeyde, Grand Turk adasına yerleştik.
- (!) ; … ?
- Ülkemin adını taşıdığı için midir? Bilmiyorum ama Bir Türk
denizci keşfetmiş buraları… İngilizler koloni kurduklarında
bunlara Türk adaları demişler. Üç dört bin kişi yaşıyor
buralarda herkes birbirini tanıyor; beni de, Aravak’ın çağırdığı
sesle, anıyorlar. Sinyorita Turk!
- … ! , … ?
- Ahh, duman gözlü, meşin derili, koca yürekli Aravak! O katıksız
bir şamandı; dünyanın yedi denizi, dağları, ormanları,
nehirleri, bütün canlıları ve nebatatı onun içten ve gerçek
dostlarıydı. Küllerini; denizlere, adalara serpiştirdim ve
ağaçlara, çiçeklere savurdum!
- … , … !
- Son yıllarımda yalnız bıraktı beni. Yalnız kalmıştım ama yalnız
değildim; çünkü seviyordum onu; seven insan yalnız değildir!
Bugün daha da çok seviyorum, çok özledim onu. Buralara
çağırdığı gibi çağırıyor beni!
- … ; … !
- Sona geldiğimi biliyorum. Omuzlarımdaki bu yükü taşıyamıyorum
artık!
- … ?
- Evet, biliyorum! İyilik de kötülük de kökleri içimizde olan,
ancak meyve ve çiçekleri dışımıza ve insanlara açılan bir ağaç
gibidir. Çiçeklerimiz; hoş ve güzel kokulu, meyvelerimiz
lezzetli ve şerbetli olabileceği gibi; yapraklarımız kötü
kokulu, meyvelerimiz de zehirli olabilir. Dışımızdaki varoluşa
ve Dünyadaki bu şölene lezzetli ve şerbetli meyveler, hoş
kokulu çiçeklerle mi, yoksa pis kokulu yapraklar ve
zehirli meyvelerle mi katılacağız? Sorun bu!
- … ! … ?
- Bunu ne kadar becerebildim bilmiyorum! Ama iyilik de, kötülük de
bu dünyadadır ve burada kalacaktır. Ebedi gerçek ne iyi, ne de
kötüdür. Böyle duyumsuyorum!
- … !
- Evet, tabii ki, her şeyin bir sonu var! O sonu öyle özledim ki;
çok yoruldum, onda huzur bulacağımı umut ediyorum, ama bundan
daha da çok Ülkemi özledim; canım İzmir’imi, doğduğum kenti;
çocukluğumun ve genç kızlığımın geçtiği
Karşıyaka’yı, tepesinde her daim bayrağımın dalgalandığı
Kadife kale’yi, Egenin imbatını, Körfezdeki gün batımını,
toprağımı, suyumu, vatanımı özledim!
- (!) ; … , … ! ; …
Karanlığın doruğunu yaşayan gecenin etrafı örttüğü gibi, kadının
yaşlı ve yorgun göz
kapakları da gözlerini örtüyordu. Göz pınarlarından dökülen birkaç
damla yaş, buruşmuş
yanaklarından yol bularak, titrek elleriyle buluştu. Dışarıdaki
gümüşi dalgalar, sırtlarına
aldılar onu ve çok uzaklara taşıdılar. İzmir’in dağlarında,
ovalarında dolaştırdılar, körfezde
gezindirdiler bir süre; sonrasında, ufukta bir çizgi oldular…
Temmuz 2022, Acıbadem
Aravaklar