Para Tuzakları
Sarımsak, sirke, yoğurt, reçel, balık ve zeytinyağına dair bazı notlarım.
Sarımsak kullanımı hakkında iki not.
Sevmediğiniz Çin sarımsağı önce raflarda, ya da toptancısında -
yani depoda epeyce bir yatıyor. Kelle şeklinde alınmayanları
baharda soyuluyor, makineye giriyor ve püre oluyor. İnce de bir
koruyucu katkı ilavesiyle kavanozlarda 'sarımsak püresi' olarak
satılıyor. Özetle "Evime asla Çin sarımsağı sokmam" diyen bilinçli
kitle, satış formu değişen bu Çin sarımsağını püre halde ve ilave
katkılar ile satın alıyor. Çünkü hava, etiket, sunum, PR, raftaki
konum vs. satışı belirliyor. İçerik hakkında etiketten bu bilgiye
ulaşmak mümkün değil. Bu ilk not.
İkincisi yerli sarımsak... Yerli sarımsağın şekli kusursuz olmadığı gibi fiyatı da püresi çıkarılamayacak kadar yüksektir. Aroması, etkinliği, tadı ve şifası da yüksektir. Amma velakin şekilcilik diye bir olgu var hayatımızda... (...) Sarımsağın tipi bozuklarını alıp ayıklarsanız çok mucizevi bu gıdayı doğru yolla kullanmış olursunuz. Diş olarak tereyağında kızartırsanız tadı çok güzel olur. Bıçağı yan koyup patlatır ve öyle katarsanız yüksek allicin maddesi nedeniyle biraz daha acımsı lezzet alırsınız. - Ama bu şekilde tüketmeniz tavsiye... -
Yoğurt mayalama için kolay bir tarif vermek isterim. Sütü bizden alabilirsiniz. İçinden bir gram bile yağ ayrıştırılmamış, yani alınmamış; bir gram olsun su / toz / koruyucu bilmemne katılmamış çok kaliteli bir süttür. Sağdığımız ineklerin insanla sonsuz teması bulunur. Yonca, kavulca buğdayının samanı ve yaban merası ile beslenirler. Eşine rastlayabileceğiz şeyler değil bunlar. Özellikle ve gururla yazdım.
Sütü buzdolabının alt raflarında, dolap sıcaklığına getirip öyle kaynatın. Kaynatırken sıcaklığı 100°'ye gelmemeli. Yani 'Suyu uçsun, yoğurt koyu olsun' diye uzun uzadıya kaynatmayın. Çıkan ürünün yararı olmaz size. 80 derecede tahta kaşıkla birkaç kez karıştırın, köpüğü kabarsın ama taşmasın. 'Bir taşım pişirmek' tam olarak bu demek. Altını kapatın.
Süt, bu sıcaklıkta iken hani tekli seramik güveç kabı gibi şeyler var ya, atmaya kıyamıyoruz birikiyor... Onlara veya ağzı geniş kavanozlar olur, bunlara doldurun. Yazdıklarımla sonuç daima daha iyi çıkıyor.
Sütü 80 derecede, yoğurt yapacağınız bu kaplara doldurdunuz. Hepsi tezgahın üzerinde, mayalanmaya hazır olsun. Serçe parmağınızı yakar ama yakmaz sıcaklığa (yani 45°) gelince mayayı iyice çırpıp çay kaşığı ile ona buna ve şuna; hepsine ölçülü katın. Tahta kaşıkla (metal olmaz) şöyle bir karıştırın. Çalışmayan fırının tepsisine kap - kavanoz - kase, ne kullanıyorsanız ağızları açık sıralayın ve fırının kapağını kapatın. 6 - 8 saat arasında mayalanma oluşur. Yoğurt şeklini alır. Ama sakın bu aşamada kaşık vurmayın.
İkinci aşamada buzdolabında 12 - 24 saat arası hiç bozmadan bekleteceksiniz.
Yoğurt böylece taşlaşır. Kaymağı mis gibi katılaşır. Afiyet olsun.
Yoğurt, teraziye koysanız evdeki gıdanın tümüne ağır basacak bir değerdir. En önem vereceğiniz şey yoğurdunuz olsun. Yapım şekli ve sütün kendisi olsun. Yani ineklerin yediği olsun - ki sütte başka bir ayrım var sanıyorsanız manipüle edilir, açıkça kandırılırsınız.
Sirke ve turşu... Probiyotik değeri ile kolon sağlığının, immün sistemin destekleyicisi. Çok ciddi bir ürün.
Sirkenin kıymeti anlaşıldı bence. Her şefin elinde, tarifinde, gıda gurularının elinde hep bir sirke...
Kısaca yazacağım.
Sirke denilen şey meyvenin fermantasyonudur. Meyve ise üzüm, elma gibi şeker oranı yüksek olanlardır. Tabiat reelde buna izin verir, fakat dur durak bilmeyen talep enflasyonu maalesef arzın cıvımasına yok açar. Asla sirkesi olmayacak her şeyin sirkesi istenir.
Talep varsa karşılığı da bir şekilde icat edilir. Ben bu karşılığın %99.99'unu basitçe yazayım.
Toptancı marketlerinde 'beyaz sirke' isminde bir ürün satılır. Bu ürün yerleri silmek için kullanılır. İçeriği su ve askorbik asit karışımıdır.
Bu ürünün (sirke demek istemiyorum, çünkü değil) içine; "talep edilen ne varsa" azıcık ekler ve karıştırırsınız. O şeyin sirkesi oluverir.
Örnek vereyim, buyrun formüller;
Gül sirkesi. Ürüne (beyaz sirke!) elde - depoda kalmış gül reçellerini alıp küçük bi oranda karıştırırsınız, internetten iki tıkla sipariş edebileceğiniz pembe gıda boyasını ve biraz da gül aromasını eklersiniz. Bitti. Ne oldu? Gül sirkesi oldu. Maliyet bir kuruş, satış bin kuruş. Satıcı nazara, pazara, mezara, kem göze filan... artık kitlesine göre çeşitli ritüellerle, elini korkak alıştırmadan güzelce kitler.
Gülün yaprağını getirip sirke mayası filan yaptıklarını zannetmiyor inşallah kimse... ...ama ...işte ...
Şimdi devam edelim aynı formüle. Gross marketten beyaz sirke + dandik aroma = Muhtelif, son moda sirke.
Bal sirkesi. Lavanta sirkesi. Kiraz sirkesi. Vişne sirkesi. Çilek sirkesi. Aklınıza ne gelirse.
Çaresi ne diyeceksiniz. Çaresi, sirke denilen ürünü evinizde kurmaktır. Sirke kurmak dünyanın en basit işidir, tarif istereniz dağda taşta var. Bir kez olsun elma, üzüm ve ayva ile mesela; karışık bir sirke kurun. Sonra da çocuklara kestiğiniz, dilimlediğiniz her meyvenin kalanını - etenesini - ortasını - kabuğunu ne varsa atmayın bu sirkeye basın. Zamanla öğreneceksiniz ve böylece evinizde daimi olarak çok kaliteli, gerçekten probiyotik, gerçekten fermente sirkeniz olacak.
Anadolu bu ürüne 'tükenmez' adını verir. İstisnasız her evde kurulur.
Zeytinyağı.
Zeytinyağında dersimizi defalarca aldığımızı sanıyorum. Bu satırlarda en çok aktardığım konudur, özeti de şu:
Zeytinyağının üzerinde ne yazarsa yazsın, ne tarz şişede satılırsa satılsın, etiketine ne kadar madalya vs. basılırsa basılsın; aldırmayın.
Hatta şu ki bunlar varsa; - yani siz altı üstü zeytinyağı almak isterken bütünüyle gereksiz şeyler (mitolojik bir öykü, sizi ilgilendirmeyen kişisel bir mücadele, uyanık bir İtalyan girişimcinin 50 Euro'ya uzaktan sattığı bir belge vs.) gözünüze sokuluyorsa özellikle oradan kaçın.
"Ekstra ekstra" kelimeleri, bilmemne yarışması ikinciliği, üstün lezzet yıldızları filan. Direkt. Hiç şaşmaz.
Alacağınız zeytinyağı belli başlı, yıllardır bildiğiniz klasik markaların 0.2 - 1 asit arası normal zeytinyağı olsun. Ötesi gereksizdir. Gereksizdir, çünkü yağ %100 aynıdır. Farkı ne derseniz, farkı fiyatıdır.
Butik zeytinyağı vesaire... Bunların en babayiğidi gider Milli Emlak'tan 200 tane ağaç kiralar, ardından bölgede önüne gelen tesisten yağ bağlar, özenilmiş ambalajlara doldurur, güzelce de bir etiket tasarlar. Bundan sonrası beyaz yakalılar arası doğru düğmelere basarak ajitasyon yapmak ve pazarlamak. Butik zeytincilik denilen şey tam olarak budur.
Sağlamasını mı istiyorsunuz... Paragrafı kopyalayın, bölgelerindeki en eski zeytinyağcılara atın. :) Tasdik edip onaylarlar.
Niçin daha fazla ödeyesiniz? Litre 400 - 450 TL arası; şu sezon maksimum, maksimum ve maksimum fiyat bu olmalı.
Balık... Çiftlik balığı yemektense kuru ekmek - soğan yerim daha sağlıklı. Ağır metal vs. PR'ı ile para dağıtılıyor, biliyorum elbette. Fakat ağır metal balığın iç organlarına yerleşir ve onu da zaten yemezsiniz. Başta somon, sonra çipura, levrek. Bunlar net biçimde çiftlik balığıdır, bu cinsleri bütünüyle unutun. Cidden yok hükmünde sayın. Detayları araştırarak bulursunuz. Başımdaki davalar bana kafi.
Reçel... Meyve, toz şeker ve limon suyu olarak bin yıl önce epey masum başlamış bu serüven de abuk subuk talepler sonucu adeta bir kabusa dönmüş vaziyette. Herkesin aklını başına devşirmesini, maksimum stresli bugünlerde bari evde ne varsa reçel - marmelat yapmasını öneririm. Limon, portakal, ayva, ne varsa... Bunları şekilli doğrar, ya da rondolayın. Önce meyveyi şeker koymadan kaynatın, suyunu salsın. Üzerindeki köpüğü sürekli alın. Tertemiz, berrak, biraz da kıvam alacağı anlaşılan meyvenin tenceredeki halini görünce ilk başta doğradığınız kaç gram meyve varsa ona ölçüleyip (tercihe ve meyveye göre 1/2 ile 1/1 arası değişir) şeker ekleyin.
(Yani 1 kilo portakal doğramışsanız 600 gram şeker gibi...)
Reçelinizi şeker eklemeden önce 45 dakika, ekledikten sonra ise 15 dakika pişirip; sıktığınız limonun suyunu, + bir tatlı kaşığı da tereyağını ekleyerek 5 dakika da böyle kaynatın. Köpüğünü alın, kapatın, soğusun, bunu dolaba koyun.
İstediğiniz an, istediğiniz miktarda reçel yapın. Sırf çocuklarla keyif olsun diye yapın.
Reçeli dışarıdan alırsanız içeriğinde bunlar olmayacak. Yani olacak da tahmin ettiğiniz kalibrede bir içerik olacak ve yetmez gibi bir sürü de ilavesi olacak. Benzoik asit olacak, pektin, sorbik asit, kükürt dioksit, aromalar, renklendiriciler...
Reçelinizi, sirkenizi, yoğurdunuzu evde yapın.
Tavalar, tencereler.
Marka önerisi gereksiz. En iyisi ve en sağlıklısı kalın tabanı olan çelik tavalar ve tencerelerdir. Bu tencerelerin markası bilinen bir şey de olabilir, Osman Ticaret de olabilir, hiç ama hiç fark etmez. Önemli olan şey tencerenin malzemesidir. Yani çelik, çelik, çelik.
Fırında da cam. Nokta.
Tencere, kap - kacak işlerinde aralıksız yeni bir sağlıklı ürün çıkar. Pazarlamadan başka bir şey değildir.
İnanmayın, almayın. Sağlık böyle şeylerle kazanılmaz.
Alkol, meşrubat, paketli gıda, sigara, kahve. Şayet bunlardan uzak duruyorsanız katettiğiniz mesafeyi otomatik %80 görebilirsiniz.
Geriye kalan %20'nin olayı ise detay, seçim, dikkat ve özendir. + Geleneksel mutfaktır.
Pür dikkat ailesine, evladına, sevdiklerine odaklanan; elinden gelenin sınırlarını her anlamda zorlayan annelere, özellikle, iyi haftalar diliyorum. Önce sağlık. Bedensel ve psikolojik... Notlarım bunlar.