Kültür-Sanat

Şeker hakkında bunları biliyor musunuz?

Şekerin varlığının fark edilmesi 20. yüzyıl İngiltere’sine dayanır. Şeker ilk zamanlarda çok ender bulunduğu için kullanımı son derece sınırlı kalmıştır.

Şekerin varlığının fark edilmesi 20. yüzyıl İngiltere’sine dayanır. Şeker ilk zamanlarda çok ender bulunduğu için kullanımı son derece sınırlı kalmıştır.

  • Birkaç yüzyıl öncesine kadar şeker zengini bir dünya hayallerin de ötesindeydi. 16. yüzyılda birçok besine ulaşmak neredeyse imkansızdı. Ekmek üretmek için gereken buğday bile yetişmiyordu!
  • Ünlü ekonomi tarihçisi Brian Murphy; 1481-1630 yıllarındaki hasadın azlığını tarif ederken, ortalama maaş kazanan bir aile ferdinin eve ekmek aldıktan sonra ailesini desteklemek adına elinde avucunda neredeyse hiçbir şeyin kalmadığını söyler.
  • Şeker, İngiltere’deki beslenme rutinine arzu edilen, cazip bir besin olarak sonraları eklendi. Yalnızca çok zenginler tarafından tüketilebiliyordu ve “eklenti” besin niteliği taşıyordu.

İngilizler şekeri kullanmayı nereden öğrendi?

  • Şekerin tarihi, kültürel olarak gelenekselleşmiş birçok tercihin dönüşmesi ile şekillenmiştir. Ayrıca, şekerin her bir türü, tarih boyunca, ayrı istek ve ihtiyaçlara hitap etmiştir.
  • Sukroz, 5 ayrı kullanım (fonksiyon) ile tanımlanabilir: ilaç, baharat (eklenti), dekoratif materyal, tatlandırıcı ve koruyucu madde. Şeker İngiltere’de ilk olarak baharat (eklenti) ve ilaç olarak kullanımı ile tanınmıştır. Doğu Akdeniz, Mısır ve Kuzey Afrika’da şekerin bu formda kullanımı zaten çok yaygındı.
  • Şekerin tatlandırıcı olarak kullanımı bize daha tanıdık gelse de baharat olarak kullanımından tatlandırıcı olarak kullanımına geçiş tarihsel olarak önemlidir. Şekerin ekonomik anlamda imkanlı hale gelmesi, onun kullanım alanını / niteliğini da değişmiştir :)
  • Şeker tüketiminin miktarındaki ve formundaki (kullanım alanı) farklılıklar toplumdaki sosyal ve ekonomik farklılıkların bir göstergesiydi.
  • Şekerin Avrupa’daki ilk tezahürü (1100 A.D.) diğer baharatlarla birlikte gerçekleşti. (Biber, hindistan cevizi, zencefil, kakule, kişniş, safran vb.) Bu baharatların çoğu ender, pahalı, tropik (ve egzotik) ithal ürünlerdi. 
  • Batı Avrupa’da şeker, bir “baharat” (eklenti) olarak yalnızca çok zenginler ve soylular tarafından tüketilebiliyordu. 1200’lü yılların sonuna doğru Kraliyet Ailesi’nin şeker tüketimi 6,258 poundlara kadar çıkmıştı! Tarihçi Margaret Labarge, şeker tüketimini anlatırken; şekerin uzun zaman boyunca bilinmediği ve yalnızca balın tatlandırıcı olarak kullanıldığının düşünüldüğünü ancak araştırmaların 13. yüzyılın ortalarından beri şekerin zengin ev haneleri tarafından düzenli olarak kullanıldığını gösterdiğini söyler.
  • Baharat, “yemekleri çeşnilendirirken, sosları ve turşuları lezzetlendirirken kullanılan” (Webster) “aromatik bitkise mamüller” anlamında kullanılıyordu. Dolayısıyla şekerin, baharat olarak kullanıldığını duymaya alışkın değiliz :) Batı’da da durum farklı değil, “şeker” 1100’lü yıllardan beri “baharatlı”dan ziyade “tatlılık” ile yakıştırılır, yakın anlamlı olarak kullanılırdı.
    Zihnimizin bizi bu şekilde yönlendirmesi de şekerin “anlamındaki” ve “kullanım alanındaki” değişikliklerin bir kanıtı değil midir?
  • Şekerin kullanımı giderek artsa da bunun sebebi şekerin toplumun tüm kesimlerine yayılması değil, zengin ve ayrıcalıklı sınıfın şeker tüketimini gittikçe artırmasıydı :O şeker bir temel besin maddesi olarak değil, lüks tüketim maddesi olarak varlığını sürdürüyordu.16. yüzyılın ortalarında, şeker zenginler için ziyafet, şölen ve ritüellerin önemli bir parçası haline gelmişti bile!
  • Şekerin kral sofralarında bir ayrıcalık olarak sunulması onun “ender” bulunması ile ilgiliydi. Şeker, kralın zenginliğini, gücünü ve statüsünü konuklara göstermek için kullandığı sembolik bir araçtı. Kendilerine sunulan şekerli (sembol) yemeği yiyen konuklar kralın gücünü, sosyal konumunu doğrulamış, tasdik etmiş olurlardı.

Baharat olarak şeker

  • Şekerin baharat olarak kullanımı 16.yüzyılda zirveye ulaşmıştır.
  • Şekerin ana bileşen olarak kullanıldığı tarifler elbette vardı; hamur işleri, tatlılar, şaraplar vb. gibi fakat et, balık, sebze tariflerinde kullanılan şeker genelde diğer baharatlarla birlikte kullanılmak üzere yan baharat olarak listeye eklenirdi.
  • Şeker yaygınlaştıkça baharat olarak kullanımı da gittikçe azalmıştır. Fakat çeşni, lezzetlendirici olarak kullanımı çok çeşitli alanlarda devam etmiştir. Özellikle tatil sezonlarına özel yapılan kurabiyeler ve bisküviler şeker ve çeşitli baharatların (zencefil, tarçın, biber vb.) birlikte kullanıldığı ürünlerdi. Ördek ya da kaz eti tarifleri de meyve reçeli, kahverengi şeker ve tatlı soslarla şekerin benzer kullanımını içeriyordu.
  • Bu gibi tarifler önemli günlere, seremonilere özel olduğu için şekerin kullanımı giderek törensel bir anlam kazansa da şekerin baharat anlamının giderek yok olduğu unutulmamalıdır. Özel günlerde zencefilli kurabiyelerin yeniyor olması bu gerçeği değiştirmez.
  • 16. yüzyılda şekerin dekorasyon olarak kullanımı kıtasal Avrupa’ya Kuzey Afrika’dan ve özellikle de Mısır’dan yayıldı.
  • Beyazlık ve saflık arasındaki ilişki Avrupa’da da Antik Çağ’a dayanıyordu. Bu yüzden, beyaz şeker ilaçlarda kullanılmıştır ve beyaz yemeklerin (tavuk, krema vb.) kombinasyonu o zamanlarda terapik etkisi ile orantısız bir şekilde popülerlik kazanmıştır.
  • Ayrıca, şeker koruyucu bir maddedir; ürünlerin bozulmadan saklanmasına yarar.
     

Farklı kullanımlar

  • 17. -20 yüzyıl arası çay, kahve, çikolata, tütün, rom ve şeker gibi tropikal besinlerin tüketimi Avrupa’da çokça artmıştır. Bu besinler bağımlılık yaratıcı olarak görüldükleri için dini yasaklamalara tabi tutulmuşlardır, şeker hariç!
  • Alkol, tütün, çay, kahve ve rom gibi besinlerin aksine şeker dini eleştirilere maruz kalmamıştır çünkü şekerin kullanımı kızarıklık, sendeleme, baş dönmesi, ani ve aşırı mutluluk, seste bir değişim, telaffuzun bozulması, yoğun olarak artan fiziksel aktivasyon vb. gözle görülür bir etki yaratmaz.
  • 16. yüzyılda şekerin medikal kullanımı Avrupa’da iyice yerleşmiştir.
     

Ya sonra?

  • 18. yüzyılda bollaşan ve daha ucuz bir hale gelen şeker, sembolik önemini giderek yitirmiş ve ekonomik & besinsel bir değer kazanmıştır. Güç sembolü olma potansiyeli azaldıkça, kar kaynağı olma potansiyeli de artmıştır.
  • Şekerin üst tabaka dışında da kullanımının yaygınlaşması, şekerin kendi tüketicilerini şeker tüketemeyenlerden ayıran, ayırt edici, tanımlayıcı anlamını kaybetmesinin sebebi olmuştur.
  • Şekeri üretmek, vergilendirmek, şekerin nakliyatını ve arıtımını yapmak artık onu tüketmekten çok daha etkili bir güç kaynağı olmuştur.
     

“Lüks’’ kavramının kültürel olarak gelenekselleştirilmiş kullanımı

  • “Lüks ” kavramının kültürel olarak kullanışlı olması kolay anlaşılacak bir şey değil. Misal, şeker de altın da bir zamanlar lüks ithal ürünlerdi. Ne var ki, altın günün birinde zengin ve soylu olmayan kesim tarafından da sıklıkla alınır ve satılır hale gelse bile hiçbir zaman şeker kadar bol miktarda üretilip şeker kadar bol miktarda tüketilebilecek bir ürün olmayacak.
  • Şekerin anlamı, kralların lüksü olmaktan çıkıp sıradanların en kral lüksü olmuştur. 
  • Şekerin kullanımının alt tabakaya da yayılması toplumdaki grupları biraz olsun yakınlaştırmıştır, yani; şekerin tüketimi toplumlarının değişiminin tüketimin değişiminden çok daha etkili ve anlamlı olduğunun altını çizer :)
     

Tüketim

  • Bir yanda tüketimi ve Batı Hint Adaları’ndaki üretimi giderek artan şeker bir yanda da Jamaica’nın işgaliyle artan köle ticareti vardı.
  • Medikal kullanımı azalan şeker tatlandırıcı ve koruyucu madde olarak çokça kullanılmaya başlanmıştır. Önceden medikal anlamıyla var olan şeker artık kalori alımının bir kaynağı olarak yeni bir fonksiyon kazanmıştır.
  • Bir tatlandırıcı olarak şeker, üç diğer egzotik ve tropik ithal ürünle birlikte anılmaya başlamıştır; şeker, kahve ve çikolata. Bu ürünler İngiltere’ye 17. yüzyılın 3. çeyreğinde gelmiştir, hepsi içinde uyarıcı madde içerir ve bu özellikleriyle ilaca benzetilirler.
  • Bu ürünler rakip ürünler olarak İngilizlerin tercihine sunulmuşlardır, birinin varlığı diğerini etkilemiştir.

Acılık

  • Çay, kahve ve çikolatayla ilgili ilginç olan nedir peki? Hepsinin orijinal tadı acı olan maddelerdir ve ilk kullanıldıkları kültürel bağlamlarda bir tatlandırıcıyla birlikte hiç kullanılmamışlardır!
  • Çinliler çayı şekerle uzun zaman boyunca hiç içmemişlerdir bile. Kahve genellikle şekerle içilse de Kuzey Afrika ve Orta Doğu gibi en eski kullanım alanlarında şekerle içilmemiştir.
  • Çikolatanın orijinal tropik Amerikan kullanımı genellikle bir yemek aroması ya da sos olmasıdır ve tatlandırıcıyla birlikte kullanılmamıştır.
  • Kahve, şeker ve çikolatanın İngiltere’de ilk ortaya çıktığı zaman bilinse de bu içeceklere şeker ekleme geleneğinin İngiltere’deki tezahürünün nasıl gerçekleştiğini anlamak zordur.
  • Önceleri bu 3 yeni içecek yalnızca zengin ve güçlü kesim tarafından tüketilebilse de sonraları toplumun alt kesimlerine de yayılmış ve alt kesimin diğer alkolsüz içeceklere tercih ettiği hale gelmiştir bile.
  • Özellikle çay, sıcak ve şekerli olma özelliğiyle işçi sınıfın 18. yüzyılda giderek azalan kalori alımının yarattığı ihtiyacı gidermiştir :)
  • Bu içecekler İngilizler tarafından çokça tüketildikçe İngilizleşmeye başladılar: Hem bir ritüel haline gelmeye hem de İngiliz kolonileri tarafından üretilmeye başladılar.
  • Bu 3 içecekten en EKONOMİK olan çaydı. Fakat çayın yoğunlukla tercih edilmesinin başlıca sebebi nispeten ucuz fiyatı ya da diğer egzotik içeceklerden daha uyarıcı olması değildi.
  • Çay çok tercih ediliyordu çünkü seyreltik hali seyreltilmiş çikolata ve kahveden çok daha başarılı sonuç veriyordu. Seyreltilmiş şekerli çay seyreltilmiş şekerli kahve ya da çikolatadan çok daha tolere edilebilir bir tadı vardı.
  • Çayın başarısı, şekerin başarısıdır.
  • Bu egzotik, sıvı uyarıcıların artan tüketimi Batı Hindistanlıların avantajına olmuştur; şeker hepsiyle birlikte tüketiliyordu. 
  • Çay İngiliz ticaretinde kazanan oldu fakat bu tadıyla alakalı değildi; acı olması, sıcak içilmesi ve çokça şekerle birlikte tüketilebilmesi ile alakalıydı. Ayrıca kahve, çikolata ve çayın üretimi tek bir geniş koloni tarafından yapılıyordu ve sadece karlılık değil yönetebilme gücünü de beraberinde getiriyordu. Bu özelliklerin hiçbirinin ne kahve ne de çikolata için geçerli olduğunu söyleyebiliriz.
  • Çay ayrıca malt likörün ekonomik alternatifiydi. Köylü halkın süt üretebilmesi ve içebilmesi için bir ineğe sahip olmaları gerekiyordu fakat çoğunun buna gücü yoktu. Ayrıca malt da vergilenen bir ürün olduğu için halk bira yapıp da içemiyordu. Halkın kuru ekmeğin yanında tercih edebileceği tek içecek seçeneği; çaydı. Çay içmek bir neden değil, halkın kötü koşulları, ekonomik sıkıntısıydı.
  • Çay artık maaşla çalışan insanların, zengin olmayan sınıfın günlük beslenme rutinine eklenmişti. Güneyli bir ailenin haftalık 2 pound, yıllık 100 pound şeker tüketimi vardı bu da kişi başı 17 pound a denk geliyor. Kuzeylilerin geliri daha düşük sayılırdı.
  • Çay ve beyaz ekmek artık lüksü değil, minimum -altına düşülemeyecek- açlık sınırını temsil ediyordu.
  • Çayın biraya alternatif hale gelmesi besinsel anlamda eksiklik anlamına geliyordu. Bu durum yalnızca çayın uyarıcı olmasından ya da tanin içermesinden değil, daha besleyici diğer besinlerin yerini almasından kaynaklanıyordu. Çayın aldatıcı ısıtma hissi, halkın biranın yanında yedikleri besinden aldığı ısınma hissinin yerini almıştı.
     

Ritüelleştirme

  • Ritüelleşme; düzenli hale gelme, uyumluluk, doğruluk ve tasdiklenme anlamlarıyla ilişkilidir.
  • Bu durumu “yaygınlaşma” olarak da anabiliriz; daha fazla sayıda insanın gündelik hayatlarında şekerle daha fazla haşır neşir olması anlamına gelir.
  • Şekerin düzenli kullanımı -özellikle de ucuz kahverengi şekerin ya da pekmezin- şekerin statüsünü lüks olmaktan çıkarıp sıradan hale getirmiştir. Çayın, kahvenin, çikolatanın, alkollü içkilerin tatlandırıcısı ve hamur işlerinin ve meyveli tatlıların temel bileşeni haline gelen şeker 18. yüzyılda gündelik, ulaşılabilir bir nitelik kazanmıştır.
  • Şeker daha bilindik, “evdeki”, “içimizden”, bir hale geldikçe onu tüketenlerin özelliğine göre ritüel anlam kazanıyordu. Anlam, tüketicinin sosyal ve kültürel konumuna göre değişiyordu.
  • Bu durum, “yaygınlaşmanın bir özelliği olarak pekâlâ görülebilir. Yeni ifadeler kazanan anlamlar eski hallerinden koparak bambaşka bir sosyal grup tarafından yeni bir hale bürünüyordu.
  • Bunun tam aksine “yoğunlaşma”, eski kullanımın devamlılığıyla daha özdeş bir anlam taşıyor. Şekerin eski günlerdeki gibi törensel kullanımı fakat bu kullanımın eskinin aksine sosyal ve politik bağlamdan bağımsız bir şekilde gerçekleşmesi bir nevi “yoğunlaşma”, “güçlenme”dir.
  • 19. yüzyılın ortalarındaki serbest ticaret hareketinin beraberinde getirdiği başarıların ardından şekerin fiyatındaki düşüş, işçi sınıfın reçel tüketiminin artmasına sebep oldu. Reçel ve ekmek ekonomik durumu kısıtlı olan çocukların en kral menüsü olmuştu.
  • John Burnett 19. yüzyılın ortalarında; ekmeğin, toplumun %80-90’ını oluşturan işçi sınıf için temel besin kaynağı olduğunu söyler. Yulaf ve sütten oluşan yerel beslenme düzeninin yerine aşırı miktarda ekmek, tereyağı ve çay içeren beslenme düzeni protein (özellikle de hayvansal protein) yönünden yoksundu. Peki halk neden bu bilinçsiz tercihi yapıyordu?Cevap basit :) Sofraya hazır pişmiş gelen ekmek, pişirilmesi gereken yulaftan çok daha tercih edilesiydi çünkü hazırlaması son derece basitti. Atalet ve miskinlik beslenme rutini için belirleyici olmuştu.
  • Kadınlar iş gücüne katıldıkça ve çalışan anneler arttıkça evlerde yemek saati için sıcak yulaf ya da çorba hazırlama rutini de azalmıştı.
    Kadınların eve ayırdıkları vakitteki azalma besleyici olmayan yemek seçeneklerine yönelimi arttırdı. Bütçe tasarrufu değil zaman tasarrufu ekmeğin b denli tüketilmesinde belirleyici oldu :)
  • Çay ve beyaz ekmek zenginlerin lüksü olmaktan çıkıp açlık sınırındakilerin beslenme rutininin alamet-i farikası oldu. Evde ekmek pişirmeyi kesmek geleneksel yeme düzeninin terk edilişinin ve hazır yemek tercihinin bir göstergesiydi.
  • Hazır yemek maaşını kazanan kadınların zamandan tasarrufunu sağlıyor ve tüm ailenin kalori ihtiyacını karşılıyordu. Sıcak çay da işe gitmeyen çocukların ve işteki yetişkinlerin sıcak yemek isteğini doyuruyordu :) bu değişiklikler İngiliz toplumunun modernleşme sürecinin önemli adımlarındandır.
  • 1700 öncesi İngiltere’de şekerin dekoratif ya da koruyucu kullanımından başka 3 temel kullanımı oldu: baharat, draje ve şeker, tatlandırılmış alkollü içecek, şekerli unlu mamuller.
    Şekerli ünlü mamullerin İngiliz tariflerinde 15. yüzyıl öncesinde yaygın olmasa da sonradan sıklıkla kullanılır hale gelmiştir.
  • Şekerin tüketiminin İngiliz işçi sınıfının bir alışkanlığı haline gelmesinin birincil nedeni çay içme alışkanlığı olmuştur.
  • Çayın ve diğer içeceklerin yaygınlıkla tüketimi en başta bir öğün eşliğinde olmamıştır. Çay ve şeker başlarda geleneksel ev yemeğinin bir parçası olarak değil işin, çalışma hayatının bir parçası olarak tüketilmiştir.
  • Bu ithal, egzotik mola besinlerinin uyarıcı etkileri vardı. Çok kalorili şeker hızlı hazırlanan sıcak içeceklerle yakışıyordu da.
  • Tatlılar, öğle sofraları ve akşam yemekleri menülerinin bir parçası oldukça yaygınlık kazandı.
  • Unlu mamullerin ve sıcak içeceklerin en temel eşlikçisi oldu.
  • Şekerin kullanım alanları sukrozun çok yönlü olması dolayısııyla birbiriyle kesişmeye başlamıştı. İnsanların düşüncesinde yemek ve ilaç arasında bağlantı vardı, sindirim ve perhiz sağlığın ve saflığın bir aracı olarak şeker de yemek ve ilaç arasında bir köprü olarak görülüyordu.
  • Çay, kahve ve çikolata alkollü içeceklerin yerini almadı, fakat onlarla yarıştı.
  • Aile kurumunun korunması, tutumluluk, güvenilirlik, dürüstlük vb erdemler gibi ahlaki sebepler içki içmemeyi tercih etme sebepleri olsalar da içki içmemek milli ekonomik bir konuydu.
  • Alkollü ya da alkolsüz içecek tercih etmek yalnızca ahlaki ya da ekonomik-politik bir mesele değildir, ayrıca yalnızca ağız tadıyla da ilgisi yoktur.
  • Şeker; çay, kahve, çikolata vb ithal içeceklerin neredeyse hepsinin üretim ve tüketiminde kullanılıyordu.
  • Çay, diğer acı-kafeinli içeceklerin hepsini geride bırakmıştır çünkü tadını kaybetmeden ekonomik bir şekilde tüketime çok daha uygundur.
  • 18-19.yüzyıllarda şekerin fiyatı iyice düşmüştür (özellikle EIC’nin 1830’lardaki monopolisi kırıldıktan sonra) çünkü şekerin üretimi İngiliz kolonileri için gittikçe yerelleşmiştir.
    Şekerin vergilendirilmesinin bu dönemde önemli etkileri olmuştur. 1840’ta bohea (en ucuz Çin çayı) bile %350 vergilendirilmiştir.
  • Çay hem alkolsüz hem de çok kalori taşıyabilen bir içecek olarak tüketime uygun, biçilmiş kaftandı.
  • Şeker bir lüks olarak ortaya çıkmış, güçlü ve zengin sınıfın toplumsal konumunun bir ifadesi olmuştur. Sonrasında, şeker toplumun geniş kesiminin gündelik, temel gereksinimi haline gelmiştir. Yeni bağlamlarda kullanılmış, ritüelleştirilmiştir.
  • Beş çayının, çok çeşitli bağlamlarda önemi olmuştur; çeşitli besleyici ve törensel amaçlarla, anlamlarla ve toplumsal sınıflarda kullanılmıştır.
  • Çocuklar şeker tüketme alışkanlığını erken yaşlarda edinmişlerdir; şekerli çay her öğünün bir parçası olmuştur: reçel, marmelat veya pekmez.
  • 19. yüzyılın sonlarına doğru şeker tatlılarda tüketilmiş, bir yemek haline gelmiştir. tatlı yoğunlaştırılmış süt krema haline gelmiş çay ve fırınlanmış meyvenin eşlikçisi olmuştur :) tatlı bisküviler çayın yanında olmazsa olmaz hale gelmiş, çay da her kesimden insan için  misafirperverliğin bir işareti olmuştur.
  • Ekmek açlık sınırındaki insanların temel gıdasıydı ve satın alma gücü et tüketmeye yeten insanlar ekmeği ve ekmekle tüketilen şekeri daha az tüketme eğilimindeydiler. Şekerin aile içinde kültürel olarak konumlandırılmış tüketiminden ötürü bir ailede herkes daha fazla şeker tüketse de kadınlar ve çocuklar yetişkin erkeklerden daha yoğunluklu bir şekilde şeker tüketiyordu. Herkesin payına et düşse de yetişkin erkekler orantısız bir şekilde daha çok et tüketiyordu.
  • 19. Yüzyılın sonlarındaki beslenme düzeni sağlıksızdı ve ekonomik de değildi. Ekmek ve (daha az miktarda) patates temel gıdalardı. Çay, yanında tereyağı, reçel, şeker ve yeşilliklerle besleniliyordu. Hayvansal gıdaların (özellikle protein) tüketimi ekonomik nedenlerle sınırlandırılmıştı.
  • Şekerin yoğunlukla kullanılması kalori eksikliği olan işçi sınıfının beslenme düzenindeki kalori açığını gideriyordu, aynı zamanda zamandan tasarruf da sağlıyordu.
  • 1750-1850 yılları arasında, her İngiliz (ekonomik sınıfından, yaşından, cinsiyetinden bağımsız olarak) şekeri tanıma fırsatı bulmuştu.
  • 1850 sonrası şeker fiyatlarında bir düşüş yaşanmış, tüketimi artmıştır. 1650lerin nadir bulunan ürünü, 1750’lerin lüksü, 1850lerde yaşamsal gereklilik haline gelmişti.
  • En büyük şeker tüketicileri (özellikle 1850 sonrası) toplumun geliri en az olan kesimi olmuştur. Şekerin değerli-ender olmaktan gündelik madde haline dönüşmesi ve işçi verimliliği, kapitalizm, tüketim kavramlarıyla ilişkilendirilmesi önemlidir.
  • 1750-1850 yılları arasında çay ile tüketilen şekerin işçi sınıfının beslenmesine büyük bir kalori katkısı olmamıştır. Önemli olan, şekerli çayın, işçilerin aksi takdirde sade tüketilecekleri kompleks karbonhidratları (özellikle ekmeği) tüketmeye karşı daha hazır hale gelmesidir. Aynı zamanda, kadınların zamandan tasarrufunu sağlar ve pişirmeden doğacak harcamayı kısar.
  • 1850-1950 yılları arasında ise şeker yalnızca çayda ve mısır gevreklerinde değil diğer yemeklerde de sıklıkla ve yoğun miktarda kullanılmaya başlanmıştır, dolayısıyla öğünlerdeki kalori katkısı artmıştır.
Kaktüs Modu Nedir? Hayatınızın bir döneminde mutlaka ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalmışsınızdır. Endişelenip, panik yapmanıza gerek yok. Durumu düzeltmek için kaktüs moduna geçin!