Kültür-Sanat

Rastlantılar Değiştirir Mi Hayatın Akışını?

Ne dersiniz, rastlantılar hayatımızın akış yönünü değiştirir mi, yoksa o değişen yön bizim isteğimiz mi ya da sahip olduğumuz ilişkiler ağı ve alt yapımız mı hayatımızı isteğimize göre yön vermemizi mi sağlayan...

Dönem evde kal, zinde kal dönemi ya, çalışma hayatı tam emekliliğe dönüşmüş, yürüyüş şu bu, sonra, düşünceler dalıp gidiyor geride bıraktığınız yaşamınıza... Beden zinde kalırken beyin de zinde kalmak istiyor sanırım farkında olmaksızın...

İşte bu sabah denizden esen kuvvetli poyrazın, bana getirdiği taptaze yosun ve çam kokuları bana kendi rastlantılarımı ve nasıl yön çizdirdiğini, kırılma noktaları anımsattı. Derinliğine düşündüğümde idrak ettim ki rastlantılarım tek başına yön vermemiş hayatıma, öncesinde kendime kazandırdığım alt yapı, bilgi, güven veren sağlam ilişkiler ve dostluklarmış istediğim yönü seçmemi sağlayan...

Rastlantının anlamına bakalım öncelikle.

‘Rastlantı’ sözcüğü, Türk Dil Kurumu sözlüğünde, ‘Bilgiye, isteğe, kurala veya belli bir sebebe dayanmaksızın oluveren karşılaşma’ şeklinde açıklanıyor.

Rastlantı her olayın muhakkak bir nedeni olmadığını ya da olayların bir neden-sonuç zinciriyle meydana gelmediğini varsayan görüşe göre, olayların nedensiz, gelişigüzel bir şekilde meydana gelişine verilen addır.

Buna karşılık, nedensellik kuralını benimsemiş tüm fikri akım ve sistemler evrende “rastlantı “ diye bir fenomenin var olmadığı konusunda görüş birliğindedir. Her olay birtakım nedenlerin sonucu olduğunu kabul eder, yani bir neden-sonuç ilişkisiyle meydana gelir. “Rastlantı” insanların nedenlerini bilemediği veya anlayamadığı olaylara yaptığı bir yakıştırmadır.

Hayatın temelinde rastlantılar olduğu bir vakıadır. Yoksa rastlantıya fırsat vermemeye ve her şeyi kontrol altına almaya yönelik bir kişilik yapınız mı var? Rastlantıların yarattığı fırsatları kaçırmış olmak, geçmişe yönelik düşündüğünüzde kim bilir kaç kez ''keşke!” demişsinizdir kendinize. Iskaladığınız belki de hayatın gerçeğidir.

Bilimsel derinlere dalmak, “rastlantı” konusunu irdelemek gibi bir niyetim hem yok hem de benim saham değil. Ne zaman karşınıza çıkacağını bilmediğiniz hayati bir rastlantıyı hayal ettiğiniz yöne çevirtecek alt yapınızı hazır etmiş olmanız için yazmak istedim. Hiç kimse doğuştan var olan donanımlarla da yetinmek zorunda değildir. Rastlantılara fırsat vermemeye ve her şeyi kontrol altına almaya yönelik insan faaliyetleri iyi hoş ama rastlantıların doğurduğu fırsatları kaçırmak, hayatı kaçırmak anlamına da gelebilir.

Alt yapı derken, kendini eğitmek, çok kitap okumak, olabildiğince ülkeyi ve dünyayı gezmek, yeni kültürler tanımak, en az biri çok iyi iki ya da üç yabancı dil öğrenmek, güvenli ilişkiler ve dostluklar ağı kurmak, bilgiye meraklı, yönünü değiştirecek öz güvene sahip olmaktır kastettiğim...

Bazı rastlantılar insan hayatının yönünü değiştirirken, bazıları da insanlığa fayda sağlamıştır. Örneğin, Alexander Fleming, penisilini, bir bakteri kültürünün Londra’daki laboratuvarında küflenmesi sonucunda bulabilmişti. Küfün oluştuğu yerde bakteriler birdenbire yok olmuştu. Bilim insanı bu antibakteriyel maddeyi bulabilmek için on yıldan fazla uğraşmıştı.

Bazı rastlantılarda bir köyü dünyaca ünlü de yapabilir... On dokuzuncu yüzyıl içerisinde Britanya adalarının zengin ve aristokrat kesiminin zamanın popüleri Fransız Riviera’sının Nice şehrinde tatil yapması fakir bir balıkçı köyü olan Cannes’ı bugünün dünyaca bilinen bir turistik beldesi yapmıştır. Nasıl mı; kısaca zikredeyim... İskoçya’nın Edinburgh kentinde 1778'de dünyaya gelen Lord Brougham 1834 yılında Nice’e giderken kolera salgını nedeni ile Cannes’da konaklamak zorunda kalır. Köyün havası, denizinin güzelliği, Alplerin eteklerindeki ormanlar bir şekilde Lord’u köye aşık eder. Kalmaya karar verir, ne kadar aristokrat zengin tanıdığı varsa Cannes’a çağırır, villalar oteller yapmasını sağlar ve zamanla bugünün meşhur Cannes’ı meydana gelir.  

Ya da bir bakmışsınız çok ünlü bir sanatçıya adanmış müze de kurdurmuştur bir rastlantı... Sene 1943, yer Paris’te şık bir restaurant. 21 yaşındaki sanatçı Francoise Gilot ve 62 yaşındaki Pablo Picasso ayrı masalarda kendi arkadaşları ile yemek yiyorlardı. Genç kadını çok beğenen Picasso bu güzel rastlantıyı değerlendirmek için masasına gidip bir kase kiraz ikram edere ve stüdyosunu ziyaret etmesi için bir davet sunar. Uluslararası bir üne sahip Picasso’nun bu davetini geri çeviremedi ve kendilerini Fransa’nın Nice kentinde buldular. Vallauris komünündeki üç yıllık beraberlik bugünkü “Antibes Picasso Müzesi”nin meydana gelmesini sağladı.

Bir ilginç rastlantı da klasik müzik dünyasından... 1809-1847 yılları arasında yaşadığı sürece bir çok yapıt bestelemiş olan Felix Mendelssohn sıradan bir günde et almaya kasabına gider. Kasabın eti sardığı kağıt üzerinde notalar görür. Notaları okur ve kafasında canlandırır ve müthiş sevinçle çığlık atar. 'Buldum' der 'Buldum' yıllardır bu Bach’ın yazdığı bilinen ama yıllardır ortaya çıkarılamamış olan Passion’dur. (Johann Sabastian Bach 1685-1750) Mendelssohn kasap deposunda ne kadar notalı kağıt varsa alır ve eseri yeniden notaya çevirir. (St Matthew Passion- Aziz Matta Pasiyon)

Bir ilginç rastlantı ya da daha doğru deyimle kaderde Fransız Devrimi’nde başı giyotinle kesilen Marie Antoinette’dir. Daha 38 yaşında idi öldüğünde Habsburg Hanedanının prensesi, Maria Theresa’nın kızı idi. Eğer devrim onun hayatına rastlamasaydı muhtemelen şaşaalı hayatına devam edecekti. Sonraki yıllarda ise kendisi hakkında kitaplar da yazılmayacaktı...

Bir görüşe göre rastlantılar her gelişmenin itici gücü ve sonucudur. Yalnızca onlar sayesinde dünyaya yenilikler geliyor. Oysa sadece tahmin edilebilir olayların yaşandığı yerde hiçbir şey değişmez. Bir toplumun gelişimi kadar yaratıcılık da aynı kuralları takip eder. Yaratıcılık, daha önce birbirleriyle ilişkisi olmayan elementlerin birleştirilmesi ve denenmesine dayanır. Sonuçta rastlantılar, bir çocuğun kişiliğinin gelişmesinden, meslek ve eş seçimine kadar insan yaşamının büyük bir kısmı üzerinde etkilidir.

Kişisel ilişkilerimizde rastlantıların gücüne sanırım hepimiz inanırız. Özelliklede hayat arkadaşlarımız için hep sorulur, nasıl başladı, nerede rastladınız gibisinden. Peki ya iş yaşamındaki rastlantılar... Aslında modern hayatımızı kolaylaştıran birçok buluş; rastlantılar sonucunda keşfedilmiş. Mikro dalga fırın, yangın alarmı, X-ray aracı bunların arasında. 

Hepimiz düşüncelerimizi, hangi yaşta olursak olalım, geriye doğru sardığımızda, hangi rastlantıların bizleri hangi yöne döndürdüğünü görebiliriz. Ben mi, hedefim Maliye Müfettişi olmakken kendimi, çok sevdiğim ve yarım asırlık shipping (Denizcilik) hayatında bulmak ya da bir temmuz sıcağında Taksim Meydanı'ndan bir dakika önce ya da sonra geçsem ıskalayacağım bir başka hayat ve niceleri... Bilinsin ki hepsinde alt yapı ve rastlantıların yarattığı fırsatları hızlıca değerlendirme mevcuttur.

Hayatınızın yönünü istekleriniz doğrultusunda yön verecek rastlantıların alt yapısını şimdiden hazırlamanız dileği ile... Belki yazmak isteyebilirsiniz kendi rastlantı hikayelerinizi, neden olmasın, beklerim...

Fethi Denizmen 

Ekim 2020  Heybeliada