16 Çocuklu Kraliçe: Maria Theresa
Viyana'ya gidip de Schonbrunn Saray'ını gezmeden geri dönen olmamıştır sanırım. Tabii ki en çok ilgi çeken ve 'Ne kadınmış...' dedirten Kraliçe Maria Theresa olmuştur. En azından benim için öyle...
11’i kız olmak üzere 16 (yazı ile on altı) çocuk dünyaya getirip
yetiştirmesi ve 11 kızının neredeyse tamamını o günün değişik ülke
kraliyet ailelerine gelin göndermesi merakımı çekmişti.
1717 – 1780
Kaynak: https://www.habsburger.net/en/persons/habsburg-emperor/maria-theresa
Franz Stephan and Maria Theresa , aile olarak / Martin van Meytens:
Bir kızı hariç, zamanın Avrupasındaki hükümdarlarla bir şekilde evlendiren Kraliçe Theresa Avrupa’nın anası ya da kayınvalidesi olarak da anılmaya başlanıyor. Kraliçe tam 56 torun sahibi de olmuştur.
Sadece biri, o da Maria Christina (1742-1798) sevdiği adamla evlenme iznini annesinden koparabilmiştir. Annesinin kuzeninin oğlu, hanedan mensubu olmayan bir dükle evlenmiştir.
Tarihte ve günümüzde de bilinen en meşhur kızı 1755 doğumlu Marie Antoinette olduğunu, o gün rehberi dinlerken öğrendiğimde oldukça şaşırmış ve daha da çok ilgi duymuştum bu 16 çocuklu kraliçeye.
Fransız ihtilali (Mutlak monarşiyi devirip cumhuriyeti kuran 1789-1799) öncesinde Fransa Kraliçesi olan Maria Antoniette (1755-1793) “Ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin.“ sözü ile meşhur olmuş ama hayatı giyotinde son bulmuştur.
Her binası tarih kokan muhteşem güzellikte Viyana caddelerinde dolaşırken... Şubat 2016
Maria Theresa kendini sadık bir eş ve anne olarak sunmayı severdi. 1736 yılında evlendiği Kutsal Roma İmparatoru ve Toskana Grandükü Franz Stephan (1708 – 1765) ile evliliği son derece uyumlu idi. İkisi birbirini çocukluğundan beri tanıyordu ve henüz 6 yaşında iken gelecekteki kocası olarak seçilmişti. Birlikte yaşamlarının ahenkliliği çok az imparator ve imparatoriçe kadar samimi bir uyum içinde görülmüştür.
Schornburn’da konser... Viyana Flarmoni Orkestrası. Kaynak: TRT2 /18.10.2020 yayını
Viyana’ya hem otuzlu hem kırklı yaşlarda gitmiştim, güzel bir iz kalmıştı şehir hakkında ama son gittiğimde bu şehre aşık oldum diyebilirim... Aslında her yaşın beğenisi zevkleri, bakışı çok farklı olabiliyor. Otuz yaşında gittiğim New Orleans’ı 25 sene müddetle herkese methetmişken, 55 yaşında tekrar gittikten sonra bana dünyanın en sevimsiz, sönük şehri olarak yansımıştı... Şehir aynıydı, Bourbon Street, French Quarter, Mississippi River, hepsi aynı, ama ben, benim zevklerim farklılaşmıştı demek ki...
Schönbrunn Sarayı (Das Schloss Schönbrunn), Habsburg Hanedanı’nın yazlık sarayı olarak kullandığı, görkemli bahçelerle çevrili, Barok mimari üsluba sahip saray. 1569 yılında İmparator II. Maximillian tarafından Habsburg Hanedanı’nın yazlık sarayı olarak inşa edildi.
Yine rehberden dinlediğim hikayelerden biri de, parfümün icadına yol açan tuvalet alışkanlıklarıydı. Aslında bu konudaki hikayeler genelde Fransa’dan gelir. Benzer hikayeleri St.Petersburg’daki saray müzeleri dolaşırken de duymuştum mihmandarlardan...
Schönbrunn Sarayı hizmetlileri kadınlar ise çok uzun ve sıkı elbiseler giydiğinden tuvalet ihtiyacı geldimi bir ucu nehre bağlı kanalların yanına gider, ayakta ihtiyaç molası (!) verirlermiş. Bu nedenle de iç çamaşırını giymezlermiş rehberin anlatımına göre…
Sarayda gezerken bana en ilginç gelen bir görüntü de kraliyet yatak odasında yatak yanında bugünün bebeklerini oturttukları lazımlıklı yüksek iskemleler olmuştu. O devirlerde tuvalet ve banyo düşünülmediği, sebebinin ise o zamanlardaki asillik anlayışında asillerin istediği yerde ihtiyaçlarını giderebileceği ifade edilmektedir.
Schönbrunn Sarayı alanında yer alan Orangerie Schönbrunn'da muhteşem konserler de icra edilmektedir. Klasik müzik meraklıları için güzel bir seçenek olabilir. Sarayın bahçesinde ise gezmek de çok ayrıcalıklı bir keyif zamanı sunabilir size. Bahçe keyfininin ardından Gloriette içindeki kafede bir dinlenme kahvesi de güzel gidebilir.
Kosovalı turizm görevlisi “Mutlaka benim ülkemi de gezin“ derken ısrarla 13.02.2016
Bir gece önceki akşam yemeğinden sonra bere ve kep yerde, bekliyoruz yoldan geçenler para atsın diye... Alışveriş caddesi yanlış seçim, vitrinler bizden daha cazipti tabii.
Kızım, M.I.T.'den sınıf arkadaşı Thomas Meinl ailesinin sahip olduğu lokantada bize rezervasyon yaptırtmış. Yemekler sanki tadımlık (degustations ) Önümüze tadımlık bir çorba ve yanında birer tatlı kaşığı. Özel yapım kasede birkaç yudumluk sıvı, içinde bir tek tane fiyong makarna, iki minik kum midyesi bir iki tane de anlayamadığım bir şey. Et seçimimiz süperdi ama porsiyonlar çok ufak. Güzel (!) bir deneyim yaşamış olduk...
Julies Meinl biraz pahali ama harika gurme, yüksek kaliteli ürünlerin satıldığı çok özel bir marketin üst katında ufak bir mekan işbu restoran.
Tuna Nehri (Danube, Donao)
Avrupa’nın birçok ülkesini yüzyıllarca yönetmiş Habsburgs Hanedanı gerçekten her yönü ile incelenmeye, yarattıkları eserleri gezip görmeye fazlası ile değer. Kraliyet evlilikleri yolu ile kızlarını başka ülkelerin krallarına, kraliyet ailesine (Royal family) vermişler ve böylece tahta talip olarak, o ülkenin yönetimini ele geçirmişlerdir. Avusturyalı politikacı 1961 doğumlu Karl Van Habsburg aileyi yaşatanlardan. Kendisi aynı zamanda Avusturya’nın Arşidük’ü ve “House of Habsburg-Lorraine''in şimdiki başkanıdır.
The World of the Habsburgs https://www.habsburger.net/en
Viyana ve dahi çevresi once in life (hayatta bir kere) bile olsa gerçekten görülesi gezilesi ve insanı kendine iyi hissettirecek bir şehir. Sarayları, tarihi binaları, mimarisi, sanat eserleri, klasik müzik dinleme olanakları, hayranlık uyandıran kafeleri ve unutmadan şinitzeli ile.
Sonbahar günleri kapımızda, pandemiden kendimizi çok daha iyi koruyarak bir an önce bitmesi ve seyahat hayal ve planları yapabilmemiz dileği ile...
Fethi Denizmen
Heybeliada
Ekim 2020