Bakalım Neler Var Ufuk Çizgisinin Ötesinde...
Göremedin mi hiçbir şey, o zaman hayale dalıver, nasılsa denizin kokusu, dalgaların sesi ya da uçsuz bucaksız bozkırların ardı, tepelerin arkası sana getirecektir neler hayal ettiğini...
Yok mu? Hiçbir şey mi, bitti mi umutlar, bitmesin sakın,
hayalsiz ve umutsuz yakalamak çok zor güzelliklerini yaşamın...
Para olmasın ilk hayalin, o nasılsa sen üretirsen, girişimde
bulunursan cesaretle, gelir bir şekilde. Mesela farklılık hayal
edebilirsin ya da bir topluluğu yönetmeyi, ‘O topluluğu nasıl mutlu
edebilirim?’ planları yapabilirsin.
Seneler önce idi, devrin meşhur mankeni ve para bolluğu içinde
yüzen Naomi Campbell, 40 yaşını kutlarken ‘’Artık bedenime, cildime
bakmıyorum, umrumda değil hatta, benim için şimdi önemli olan tek
şey iç dünyam ve huzurum.’’ demişti. İnsan hayatında kendi
mutluluğu, huzuru hatta özgüveni, sevecenliği, barışı ve benzeri
güzellikleri, iç dünyasındaki huzurla doğru orantılıdır. İç huzurun
varsa yaşam bir cennet gibidir ama iç dünyanda huzura kavuşamazsan,
kendi kendinle kavgalı isen, bilinmeyen korkulara takıntılı isen,
ne kendin ne yakın çevren senden huzur alabilir.
İnsanlar çevresinde huzurlu, neşe, hayat veren, enerji saçan
kişilikleri istemekte, onların peşinden gitmekte. Naomi, her şeye
sahip dünya çapında top model, ama iç dünyasında bir türlü huzura
kavuşamamış. 40 yaşına geldiği halde hala kendini aramakta,
psikologlar, psikiyatristler, teskin edici ilaçlar vesairede çare
aramakta idi. İçimizdeki huzurlu dünyamıza kavuşunca ki bu genelde
istisnai durumlar hariç kendi elindedir, nelere sahip olduklarını
düşleyip ve o an için bunlarla yetinerek, hayallerinde ufuk
çizgisinin ötesinden çok güzel öneriler getirebilir sana.
Bir prens duymuştum, sanki bir masal ülkesi adını duymadığımız uzak ülke Bhutan’dan. İnsanların kişi başı gelirini yükseltmek ve onunla birlikte ulusal mutluluk yollarını hayal edermiş. O ülkede çok yüksek dağlar var sanırım onu bu hayallere sürükleyen... Ne güzel, mutluluk vermek, keyif bağışlamak… En güzel duygudur insanın kendini iyi hissettiren.
Bu masalımsı prense nazire buzlar ülkesi adada yaşayan bir genç kadın, husky cinsi köpeklerin çektiği kızaklarla avlanmaya giderlerken hep önünde ufuk çizgisi ve ötesi vardı. Kim bilir ne hayaller kurmuştu. Acaba bir gün ülkede yetkili bir makama geleceğini de hayal etmiş miydi bilinmez. Kırklı yaşların başındaki bu genç kadın ülkesinin vatandaş mutluluğunu öne koyan ekonomik bir model üzerine çalıştığını açıklar ve diğer ülkelerin de benzer politikaları benimsemesi çağrısını yapar... Ne güzel değil mi, aile dostu, çevre odaklı politikalar üzerine odaklanması... Tabii konu ülkelerin nüfusunun çok az oluşu ve dış dünya ile bir rekabet içinde olmayışı da 'Hayallerimi uygulayabilir miyim?' noktasına getirmiş olabilir. Ama olsun güzel düşünceler bulaşıcıdır, zamanla yayılır dünyamıza, hayal edelim o zaman dünyamızın ne huzurlu yaşanabilir olacağını...
Tüm bunları yaratacak olanlar da, biz emeklilik hayatını yaşayanların anlamakta zorluk çektiği ancak torunlarının ya da çevresindeki gençlerin yardımı ile akıllı telefon devrine geçtiği günümüz dünyasında, gümbür gümbür gelen dijital dünyamızın sorgulayan ve kuantum felsefeci gençliği.
Hadi gençler geleceğin güzelliklerle bezenmiş huzurlu dünyası için ufuk çizgisinin ötesinde yaratıcı, sorgulayıcı hayallere dalalım...