Anadolu'ya kira göçü başladı
Yüksek kira artışlarının etkisi ile rekor düzeye ulaşan enflasyonun büyük şehirler ve kıyı bölgelerde çok daha sert hissedilmesi, tersine göçe yol açtı.
Sağlıktan perakendeye kadar birçok sektörde istihdam edilenler,
yaşam maliyetinin daha düşük olduğu Anadolu’ya yöneldi. Eylül
ayında daha da artması beklenen çalışan göçünün, önümüzdeki dönemde
eleman bulma sıkıntısına yol açması bekleniyor. Sektör
temsilcileri, söz konusu göçü durdurmak için çalışanlara yönelik
kira ve lojman gibi desteklerin bir an önce devreye alınması
gerektiği vurguladı.
Türkiye’de son aylarda hızla artarak haziran ayında yüzde 78,62
ile son 24 yılın rekorunu kıran enflasyon, büyük şehirler ve turizm
bölgelerinde yüksek talebe bağlı olarak çok daha sert hissediliyor.
Bu da söz konusu bölgelerde hayatın daha pahalılaşması anlamına
geliyor. Fiyat artışlarının en sert hissedildiği alanlardan biri de
konut kiraları… En son temmuz ayında gerçekleşen asgari ücret
zammına rağmen fahiş oranlarda artan kiralar, İstanbul gibi
büyükşehirler ve Antalya gibi kıyı bölgelerde yaşamı daha da
zorlaştırıyor. Söz konusu gelişmelerin Türkiye genelinde en yüksek
kira bedeline sahip olan Muğla, Antalya ve İstanbul gibi
kentlerden, doğu illerine kira kaynaklı göçe yol açtığı
belirtiliyor.
İstanbul’da ortalama kira 8 bin TL’yi geçti
Gayrimenkul sektörüne yönelik analiz hizmeti sunan endeksa.com’un
verilerine göre haziran ayı itibariyle ortalama kiralar son bir
yılda Muğla’da yüzde 73 artarak 14 bin 937 TL’ye, Antalya’da yüzde
310 artarak 10 bin 397 TL’ye ve İstanbul’da yüzde 168 artarak 8 bin
107 TL’ye çıktı. Yüksek kira artışları, bir dönem en cazip bölgeler
arasında gösterilen bu büyükşehirlerin memur ve düşük gelirler için
adeta mahrumiyet bölgesine dönüşmesine yol açtı. Bu durum tersine
göçü hızlandırırken, aynı zamanda çalışmak için büyükşehirlere
gelmek isteyenleri de durdurdu.
Lojman için harekete geçenler var
Artan göç, perakende sektöründen tekstil sektörüne kadar emek yoğun
birçok sektörde işçi bulma sorunlarının artmasına yol açtı. Bu
bölgelerde faaliyet gösteren birçok şirket ise bu olumsuz durum
için harekete geçti. Sağlık sektöründe faaliyet gösteren bazı
oyuncuların lojman yapımı için kolları sıvadığı öğrenilirken,
benzer desteklerin artması gerektiği dile getirildi. Birçok sektör
temsilcisi, göçün yaşandığı bu kentlere yeniden cazibe kazandırmak
için lojman yapımı, kira desteği, kooperatif modeliyle kiralık ev
yapımı veya öğrenci yurdu gibi yetişkinlerin kalabileceği yurtların
yapılması gerektiğini ifade etti.
“Bekar çalışanlar daha fazla istihdam
edilebilir”
İstanbul Gayrimenkul Değerleme Kurucu ve Yönetici Ortaklarından
Ahmet Büyükduman, kamu çalışanları için yüksek kiraların bulunduğu
bölgelerin artık mahrumiyet bölgeleri haline geleceğini, bu nedenle
bu bölgelerde kamuda daha fazla bekar çalışanın istihdam
edileceğini savundu. Onların da iki-üç kişi bir araya gelerek ev
tutma yoluna gideceğini anlatan Büyükduman, ya da yetişkin yurdu
gibi yurt veya otellerde kalma yoluna gideceğini ileri sürdü.
Sürecin devam etmesi halinde kamunun okullara öğretmen bulmasının
zorlaşacağını kaydeden Büyükduman, “ABD’de belediyeler öğretmen
çekmek için lojmanlar yapıyor. Kiraların 2 bin ila 3 bin dolar
olduğu yerlerde iyi öğretmenleri çekmek için 500 dolarlık kira
yardımı veriyorlar” dedi. Büyükduman, eskiden yoksun bölgelerde
kamunun çalışanları için lojman yaparken, günümüzde ise Muğla,
Antalya gibi kiraların çok yüksek olduğu bölgelerde Merkez
Bankası’nın fiyat endeksi baz alınarak bölgesel bazlı kira
desteğinin verilebileceğini ya da lojman yapımının gündeme alınması
gerektiğini söyledi. Öte yandan Ahmet Büyükduman, Bodrum, Marmaris
ve Muğla gibi bölgelerin aynı zamanda birer emeklilik alanları
olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Bu kişilerin sahildeki
mevcut evlerini kiraya verip, memleketlerine gitme ihtimali
olabilir. Dolayısıyla eskiden büyükşehirlerden sahillere emekli
göçü vardı, şimdi ise sahillerden iç bölgelere emekli göçü
olabilir.”
“Atatürk havalimanı barınma için
kullanılabilir”
İstanbul Emlak Komisyoncuları Odası Başkanı Nizamettin Aşa da,
aşırı derecede artan kiralardan dolayı İstanbul gibi bölgelerin
başta memurlar olmak üzere bir sürgün bölgesine dönüştüğünü
kaydetti. “Memur en fazla 10 bin lira maaş alıyor ancak İstanbul’da
7 bin ila 8 bin TL’den aşağı kiralık ev yok. Lojmanların satılması
da olumsuz etkiledi. O yüzden kimse İstanbul’a gelmek istemiyor.
İstanbul’da olan da gitmek için elinden geleni yapıyor” dedi. Bu
nedenle insanların ya bulundukları evi ya da ili değiştireceklerini
kaydeden Aşa, mutlaka arzın yükseltilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Kamuya ait meskenlerin bu alanda değerlendirilebileceğini aktaran
Aşa, “Örneğin Atatürk Havalimanı bu amaçla kullanılabilir. Çünkü
eylülde öğrenciler de gelecek. Bu şekilde yetişkinlerin kalacağı
yurtlar artırılabilir” dedi.
“Taşınma hareketliliği başladı”
Mars Investment Genel Müdürü Hakan Bucak da “Fiyat artışlarının
böyle devam etmesi, insanların iş bularak daha uygun fiyatlı iç
bölgelere göç etmesine neden olacak” dedi. Satın alma gücündeki
düşüş nedeniyle kamu ve özel sektör çalışanlarının diğer şehirlere
taşınmasıyla ilgili bir hareketlilik başladığını aktaran Bucak, şu
bilgileri paylaştı: “Bir de üniversite mezunu olup İstanbul’dan iş
teklifi alan gençler de kiralar nedeniyle şu anda anne ve
babalarının evinden çıkamıyor. Yabancıya ikametgah sınırlaması
gelmesiyle, bu evler yeniden kiralık olarak piyasaya sürülmek
zorunda kalacak. Bu dairelerin piyasaya sürülmesiyle fiyatlarda bir
düşüş olabilir.”
“Bu kentler çalışanlar için cazibe olmaktan
çıkıyor”
Artan kiralardan dolayı eskiden İstanbul’a veya yazlık bölgelere
gitmek isteyenlerin artık buraları tercih etmediğini söyleyen
Realtyplus Franchising Kurucu Ortağı Özhan Carda, kooperatiflerin
tekrar canlandırılması gerektiğini söyledi. Carda, “Bu
kooperatifler kamunun hazine arazilerini sadece düşük fiyata kiraya
verilecek şekilde konut üretecek. Burada zam oranlarını devletin
kontrol ettiği bir model yapılabilir” diye konuştu.
KESK Eş Başkanı: Barınamama sorunu eylülde daha da
artacak
Yüksek kiraların başrol oynadığı satın alma gücündeki erozyon
nedeniyle büyük kentlerden ve sahil beldelerinden tayinlerini
isteyen kamu personeli ve doktor sayısındaki artış, meslek
örgütlerinin de gündeminde. Kamu Emekçileri Sendikaları
Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, reel
anlamda kamu çalışanlarının ücretlerindeki değer kaybının büyük
kentlerde yaşamayı daha da zorlaştırdığını; özellikle İstanbul,
Ankara, İzmir ve gözde sahil kentlerinde çalışan bir memurun
maaşının yüzde 70’ini kiraya vermek zorunda olduğunu kaydetti.
Kiralara getirilen azami yüzde 25 artış zorunluluğuna rağmen, ev
sahipleri ile kiracılar arasında yaşanan sorunların arttığına
değinen Bozgeyik, özellikle üniversite öğrencilerinin metropollere
dönüş yapacağı eylül ayından itibaren, çok büyük bir barınamama
sorunu ile karşı karşıya kalınacağına dikkat çekti. KESK olarak
toplu görüşmeler sırasında kamu emekçilerine kira desteği verilmesi
noktasında talepleri olduğunu, ancak yerine getirilmediğini
hatırlatan Bozgeyik, temmuz ayında yapılan ücret artışının yaşanan
krizi gideremeyeceğini ileri sürerek, “Elimizde tam olarak bir
sayısal veri henüz yok. Ancak kendi üyelerimizle yaptığımız
toplantılarda görüyoruz ki büyük kentlerden daha çok Anadolu’ya,
memurların kendi kentlerine tayin isteme yönelimi artıyor” diye
konuştu.
Türkiye Kamu-Sen Başkanı: “Lojman sağlamak
lazım”
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci de büyükşehirlerden
Anadolu’ya tayin isteme eğiliminin çok yeni olmadığını söylerken,
“Bodrum, Marmaris gibi yerleşim yerlerinde yaz sezonu nüfus çok
arttığı için o bölgelere görevlendirmeler oluyor. Ancak orada
kiralar yüksek olduğu için gitmek istemiyorlar. Bunu biliyoruz.
Bodrum’da kamu çalışanları, sağlık çalışanları tabii ki kirada
zorlanır, çünkü yüksek. Bu nedenle lojman sağlamak lazım” diye
konuştu.
TTB Genel Sekreteri: Büyükşehir ve sahiller sürgün yeri
gibi görülüyor
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut,
sağlık çalışanlarının Anadolu’ya göçünü DÜNYA için değerlendirdi.
Bulut, 20-30 yıl önce sadece doktorlardan değil diğer meslek
gruplarından da büyük kentlere ve sahil ilçelerine talep olduğunu,
çünkü o dönemlerde devletin konaklama imkanlarının yaygın olduğunu,
ancak bu alanların özelleştirilerek ortadan kaldırıldığını dile
getirdi. Sahillerde yaşanan sorunla ilgili bilgi veren Bulut, şöyle
devam etti: “Sahillerde bizzat gözlemimiz olan şöyle bir sorun var.
Bir ilçede görevlendirilen hekime bir gün önceden bir haber
veriliyor ve deniyor ki, ‘Sizi bir diğer ilçeye görevlendirdik.’
Örneğin Milas’tan Datça’ya görevlendirme gibi. Üçer ay, beşer ay
görevlendirme ile söz konusu hekim arkadaş oraya gittiğinde maaşı
orada konaklamasına yetmiyor, her şey pahalı. Bu nedenle sahil
kasabalarında ciddi bir doktor açığı oluştu. Özellikle de belli
alanlarda. Örneğin pandemide yoğun bakım uzmanları ve göğüs
hastalıkları uzmanları sahillerden ayrıldı.”
Öte yandan büyükşehirlerde özellikle de İstanbul’da kiraların çok yüksek, hayatın daha pahalı olduğunu vurgulayan Bulut, hekimlerin satın alma gücünün 2003’e göre üçte bire düştüğünü, hekimlerin daha büyük kentlerden daha küçük kentlere gitmeye çalıştıklarını, daha ziyade de yurtdışına gitmek istediklerini paylaştı. Son birkaç yıldır sahillerin ve büyük kentlerin sürgün yeri gibi görüldüğüne işaret eden Bulut, “Eskiden Anadolu’nun yoksun bölgelerine gidince sürgün gibi nitelendirilirken, şimdi İstanbul’a ve sahil bölgelerine gitmek sürgün gibi olmaya başladı” dedi. Hastanelerin hemen yakınında hekim ve diğer sağlık çalışanları için konaklama imkanlarının sağlanmasının dünya sağlık yapılanmasında çok eski yöntemlerden biri olduğunu aktaran Bulut, Türkiye’de de eskiden SSK hastanelerinin yanlarında lojmanlar olduğunu, ancak bu yapılanmaların bozulduğunu, yeniden hastaneler çevresinde konaklama imkanlarının oluşturulması gerektiğini belirtti. Aile hekimliği birimlerinin yer aldığı aile sağlığı merkezlerinde (ASM) yaşanan sorunlara da değinen Bulut, bu birimlerin ticarethane olarak kabul edildiğini, kullanılan her türlü giderin ticarethane formatında faturalandırıldığını hatırlatarak, “Sadece kira koşulları değil fiziki koşulları da çok kötü olan ASM’ler var. Artık giderlerini karşılayamayacak duruma geldiler” ifadelerini kullandı.
Tekstil ve perakendede işçi sıkıntısı arttı
Artan göç, emek yoğun birçok sektörde uzun süredir devam eden işçi
bulma sorununun artmasına yol açtı. Bu sektörlerin başında ise
tekstil ve perakende sektörleri geliyor. Genç ve kadın çalışan
oranının oldukça yüksek olduğu söz konusu sektörlerde önümüzdeki
dönem bu sıkıntının daha da büyümesinden endişe ediliyor. Prim ve
bahşiş ile destekleniyorlar 5 dernek, 503 üye ve 93 bin adet satış
noktası ile organize perakende sektörünün yüzde 90’ını temsil eden
Türkiye Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu’nun
(TAMPF) Başkanı Alp Önder Özpamukçu, sektörde uzun süredir eleman
bulma konusunda sıkıntı yaşadıklarını anlattı. Özpamukçu, “Salgın
ile birlikte hem restoran hem de mağazacılık tarafından kurye
kısmına bir kayış olmuştu. Hayatın pahalılaşması ile birlikte yine
ciddi şekilde bir hareketlilik söz konusu. Şu an yaşanan sıkıntının
sebebinin göç olup olmadığı ile ilgili bir tespitimiz yok ama
sebeplerinden biri de bu olabilir. Büyük şehirlerde eleman bulma
sorunu çok daha yüksek seviyelerde. O nedenle biz iş birlikleri
yapıyoruz. Kariyer olanaklarını da iyi anlatmak gerekiyor. Zira
perakende sektörü hızlı kariyer yapılabilen bir sektör” diye
konuştu. Büyükşehirlerde primler ile işçilerin desteklendiğini dile
getiren Özpamukçu, şöyle devam etti: “Geçimin daha zor olduğu
büyükşehirlerde daha önce de tartışılan asgari ücret düzenlemesi
konuşuluyor ancak orada henüz bir gelişme kaydedilmedi. Ama
restoranlarda bahşiş ve mağazalarda da primler ile işçiler
desteklenmeye çalışılıyor.” “Son zamanlarda belirgin bir şekilde
hissediyoruz” Yine hazır giyim sektörü ile birlikte 60 bini aşkın
işletmede 1,2 milyonu aşkın çalışanın istihdam edildiği tekstil
sektöründe de söz konusu sorun büyüyor. Türkiye Giyim Sanayicileri
Derneği (TGSD) Başkanı Ramazan Kaya, “Büyükşehirlerde nitelikli ve
tecrübeli eleman bulma sorunu fazlasıyla yaşıyoruz. Bunun için
Ar-Ge merkezleri kuruyoruz. Üniversiteden mezun olan gençleri alıp
onları yetiştirmeye çalışıyoruz, orta ve uzun vadede. Ancak son
zamanlarda büyükşehirlerde artan hayat pahalılığı göçe yol açtı.
Son zamanlarda bunu belirgin bir şekilde hissediyoruz ve dile
getiriyoruz. Özellikle büyükşehirlerdeki hane halkının giderleri
arttıkça tersine göç oldu. Nasıl eskiden Anadolu’dan büyükşehirlere
göç oluyorsa şimdi tam tersine Anadolu’ya Karadeniz’e bir göç
yaşanıyor.
Eskiden de diyorduk bölgesel asgari ücret olsun. Çalışanlar 5 bin 500’e İstanbul’da yaşayamıyor ama Anadolu’da yaşayabilir. Hatta eskiden Anadolu’da iş bulunamıyordu şimdi Anadolu’da yatırım var, iş bulabiliyor ve aldığı o para ile de geçinebiliyor. Bunu da sektör olarak gözlemliyor, görüyoruz” ifadelerini kullandı. Yeme-içmede de bekleniyor Yoğun istihdamın yaşandığı bir diğer sektör ise yeme-içme sektörü. Tüm Restoranlar ve Turizmciler Derneği (TÜRES) Başkanı Ramazan Bingöl ise, sektörlerinde salgın ile birlikte kuryeliğe geçişin yoğun bir şekilde yaşandığını hatırlattı. Şimdilerde online ticaret ve online yemek servisinde yaşanan düşüş nedeni ile kuryelikten sektöre dönüşün başladığını belirten Bingöl, “Bu nedenle şu an bizim sektör özelinde göçün yol açacağı eleman bulma sorunu henüz başlamadı. İşe dönüş var zira. Ancak önümüzdeki aylarda bu tarz sorunların yaşanması kaçınılmaz” diye konuştu.