Tadına Doyulmaz Aile ve Dost Meclislerinin...
Günümüz gençliğinin içinde yaşadığı zaman diliminde bilim ve teknoloji öylesine hızla gelişmekte ki, sosyal varlık olan insanı sosyallikten koparıp, kalabalıklarda yalnızlığa sürüklemektedir.
Akıllı telefonlarda tüm işlerini halledersin, sonrasında da hem
aile bireylerinle hem arkadaşlarınla ya sosyal medyadasın takip
ettiklerinle, takipçilerinle ya da whatsapp gruplarında
sohbetlerini kendi yalnızlığın içinde
yaparsın.
Sonra?
Sonra mı nasıl hissedersin kendini, pek bir fikrim olduğunu söyleyemem bu konuda. Ancak aile bireyleri ve dostlarınla birebir aynı mekan ve ortamlarda yaptığın işlerin, pişirdiğin yemeklerin, sohbetlerin, dost meclislerindeki yemek sofralarının, zamanı sevdiklerinle paylaşmanın ne kadar keyifli, mutlu edici, kendini iyi hissettirici, huzur verici, bağışıklık sistemini kuvvetlendirerek sağlıklı beden ve düşünce yapısına sahip kılıcı olduğu hakkında her türlü fikre sahip olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim.
Buradaki anahtar kelime “kendini iyi hissetmek” duygusudur. Bir mekandan, bir zaman diliminden, bir beraberlikten ayrıldığının hemen akabinde kendini iyi hissediyorsan, içinden melodiler mırıldanmak, şiirler söylemek geliyorsa, hayatın tadına varıyorsun demektir. Hayat dediğin nedir ki zaten, içinde hissettiğin huzur ve kendini iyi hissetme duygusunu olabildiğince çok yaşayabilmek, seni ne mutlu ediyorsa, ne huzur veriyorsa onları yapabilmek.
Gameboylar, playstationlar, chatler, bilgisayar başında müzik ve film indirmeler, dön baba dön oynayalım kıvamında devamlı iletilen mailler ve benzeri konularla iştigal etmek, belki bir “time killer” (zaman geçirmek) olabilir ama, bak dene istersen göreceksin sana nedenini bilemediğin yorgunluk, bıkkınlık, insanlardan uzaklaşma gibi hisler verebilecektir.
Sarıyerli 70'likler Çarşamba grubu – Kireçburnu Şubat 2012
Düşün, arkadaşlarınla, ailenle bir aradasın, pikniktesin, yürüyüştesin, yemek masasındasın, gezmedesin, spordasın ve paylaşmaktasın geçmişi, bugünü, geleceği tatlı sohbetlerinle. Bir mutlu günü kutluyorsun annenle, babanla, kardeşlerinle, arkadaşlarınla, sevdiklerinle, yemek pişirmişsin ya da birlikte sevgilinle, oda arkadaşınla, hatta şarkılar söyleyerek çamaşır makinesinin başındasın, ya da bulaşık makinesine tabak çanakları yerleştiriyorsun zamanı paylaştıklarınla...
Nisan 2014 Heybeliada Değirmenburnu, Bazen beş kişi olabiliyoruz.
Foto:FD
Yirmili yaşların içindeydim bir gün Londra’da bulduğum bir kartpostal üzerinde yazılan ifade beni etkilemişti. Küçük sevimli bir kız ve erkek çocuğu el ele yürümekte resimde ve alt yazıda “No road is too long when shared with someone you love” (Hiçbir yol uzak değildir sevdiğinle paylaştığında) Sevdiklerinle zamanı paylaşmaktan daha güzel ne olabilir ki, öyle değil mi...
Sarıyer Taş İskele... Çocukluk, gençlik, mahalle, okul arkadaşları ile tadına doyulmaz sohbetlerden bir an...
Sarıyerli ilk gençlik arkadaşım yazmıştı uzak ülkelerden birinden. İçinden birkaç satır anısına paylaşmak istedim;
Fetikos,
Hiç olmazsa nostaljik olduğumuz neyi ispatlar, biliyor musun?
Hala beynimizin fonksiyon halinde olduğunu!
Yani çok kişi yaşlanınca bunayıp bir sürü şeyi unutuyor.
Bizim anılarımız iyi bir bilgisayar chipleri gibi muhafaza edilmiş.
Milli servet sanki!
Ne kadar güzel senin beni taa 1964 senesinden tanımış olman.
45 seneden beri!
Sen benim en eski arkadaşlarımdan birisin.
Sen benim Sirkeci tren istasyonundaki günümü hatırlıyorsun benim onu dün gibi hatırladığım gibi..
18 yaşındaydım ve kalbimin en cam gibi olduğu günlerdi onlar.
Bunca sene geçti, o günü unutamadım!
Biz nostaljik ihtiyarlar olduk Fetikos.
Fakat kalbimizdeki görünümler, aklımızdaki hatıralar bizi genç
tutuyor.
Ne güzel bunca sene arkadaş olabilmek...
Sevgiler Fetikos,
Asırlardır arkadaşın
İncilay
Nisan, 2007
“Asırlardır arkadaşın” demiş, ne de güzel ifade etmiş süregelen, kaybolmayan arkadaşlık duygularını, tatlı bir nostalji içerisinde.
İktisatlılar Evi Taksim, Kasım 2014
Bu satırları yazarken biran duraksadım ve kendi kendime sordum, neden bu maili sakladın ve şimdi de sizlerle paylaştım.
İki cevap geldi hemen peşi sıra, dedi ki ilk cevap ;
“Arkadaşlığın, dostluğun, aile bağlarının kuvvetli oluşunun, zamanı paylaşmış olmanın lezzetinin, doyumsuzluğunu hem yazdıklarım da hem bu satırlarda algılansın, konulsun hafıza sepetine” ve geliverdi ikinci cevap, üstat şair Nazım Hikmet’in dizelerinde olduğu gibi “memleket mi yıldızlar mı gençliğim mi daha uzak “. Uzak olan gençlik, nostaljide bundan demek...
“Cebinde Mucize Yarat – Özlem Denizmen” kitaplarının tarafımıza teslim ritüeli anısı (kitabından 100 adet satın alan grubumuzdan Börekçi Ahmet) Şubat 2018 İktisatlılar Evi
Çok özel misafirlerimiz var
bu Çarşamba;
Para Durumu Özlem Denizmen ve inisiyatifin ilk kuruluşundan beri Ceylan Çelik, Özge Özsoy. Kireçburnu Kasım 2018
Yaşa, özellikle gençler, doyasıya her yaşının güzelliğini,
gençliğini, arkadaşlarınla, ailenle, zamanı bol bol cömertçe
paylaşarak. Paylaştıkça güzelleşecektir hayatın, hem bu günün de
hem uzak yarınların da... Hep beraber her daim bulunun dost
meclislerinde, yemekli sohbetlerin de tadı bir başkadır. Hem
kendini sana iyi hissettirir, hem de günümüz trendi tabiri ile
bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.
On sene önce çalışma hayatım bir şekilde sonlanmıştı. Sordum bir eski kadim Sarıyerli çocukluk arkadaşıma, ne yapıyorsun diye, dedi her Çarşamba öğlen Boğazda toplanıyoruz. O gün masada altı kişi idik, bugün on beş.
6,5 kiloluk kalkan hatırası – Sarıyer Taş İskele- 1 Mayıs 2019
Tam on senedir her çarşamba öğlen toplanıp, o gün kim müsaitse gelenlerle, Sarıyer’de yaşamış olduğumuz çocukluk gençlik günlerinden bahseder, birbirimizle esprili dalga geçecek konular bulur, güler, eğleniriz. Bir gün içimizden biri “Yaa haftada keşke iki Çarşamba olsa ne iyi olurdu“ demez mi... Öylesine güzel öylesine iple çektiğimiz çarşambalar maalesef sekiz aydır yapılamıyor pandemi nedeni ile.
Kardeşlik paylaşmaktır, paylaşmak kardeşlik... Sarıyer’deki ahşap evlerimizden, çayırlarından, bayırlarından, okul devrelerinden, iş hayatlarından, sevdalarından, evlenmelerine, karşılıksız aşklarından, sevinç ve üzüntülerine, anlatmakla bitmez paylaşılanlar...
Abim Metin Denizmen’in anısına pek sık söylediği bir şiirle mi
noktalasak...
Sahilde unutulmuş bir su parçası denizin unutkanlığıdır
Uzak dağların ardında kaybolmuş bir bulut rüzgarın unutkanlığıdır
Yere düşmüş gümüş bir kanat geçen kuşların unutkanlığıdır
Hayale dalmak ve ağlamak ihtiyacı geçmiş günlerin unutkanlığıdır
Umarım ve dilerim bugünün gençleri, mesela 2070'li yıllarda, masasında bir dolu son model telefonlar bilgisayarlar ve robotlar olmaz, sohbetlerini biriktirdiği dostları ile keyifle güzellikler içerisinde yaparlar...
Fethi denizmen
Heybeliada
Kasım 2020