Non – Whites Only*
Çocuktum, gençtim, biraz ötede gördüğüm kumsala inmem yasaktı, otobüsün sadece arka tarafına binebiliyordum, gideceğim okul son derece limitliydi, günlük hayatta çok şey yasaktı biz siyahlar için...
Gün doğarken yola çıkmıştık, zira o günün akşamı İstanbul’a geri
dönecektik, yolumuz uzundu, Cape Town’dan ayrılmadan önce ilk okul
sıralarından beri duyduğumuz UMUT BURNU’nu görmek istemiştik. Bizi
götüren taksi şoförü güler yüzlü, candan ve meraklı sorularıma
samimi olarak uzun uzun cevaplar veren, anlatan güzel giyimli,
bakımlı otuzlu yaşlarda iz bırakan biri idi.
Cape Town - 29.06.2010
Anlatmaya doyamıyordu, çok anlaşılır İngilizcesi ile hem kendi hikayesini, hem ülkesi Güney Afrika’nın yaşadıklarını, yaşayamadığı çocukluğu ve gençliğini içindeki acıyı, hüznü hissettirerek anlatıyordu.
“İmrenirdim, yapmak isterdim, oynayan, gezen, istediği yere giren, giden çocuklara gençlere. Mamafih biz yine da şanslı sayılırdık, benim annem babam ve büyüklerim çok daha fazlasını çektiler, kölelik günlerini yaşadılar” diyordu.
Konuşmasını kesmek istemedim, acısını hissedebiliyordum, bir ara yolda durdu, penguenleri görmek ister misiniz diye sorduğunda ara vermişti.
Ben penguenleri kuzey denizlerinde diye bilirdim, şaşırmıştık. Kızım Özlem ve ben arabadan indik, biraz aşağıya denize doğru yürüdük. Birkaç penguen karada kümelenmişti. Onlarla bir süre konuştuk, ama bize eski günlerden hiç bir şey anlatmadılar, keyifleri yerinde gözüküyordu.
Cape Town- Good Hope (Umut Burnu) yolu üzerinde... Rüzgar sanki 9 kuvvetinde (yani şiddetli fırtına) ama penguenlerin keyfi yerinde... Bir tanesi birazcık kıyıdan uzaklaşmış...
Fotoğraf Özlem Denizmen
Tekrar yola koyulduğumuzda şoför anlatmaya başlamadan önce ben soru yönelttim;
- Adın ne?
- İhsan
- Türkiye nerede?
- ???
- Asya, Avrupa, Amerika?
- Asya’da
- Tanıdığın futbol takımı var mı?
- Beşiktaş (Halbuki ben emindim Galatasaray cevabı vereceğinden…)
Ve başladı anlatmaya tekrar. Önce Portekizler geldi 1498'de, sonra Hollandalılar ve nihayet İngilizler. Onların topu tüfeği vardı bizimse oklarımız, onlar kazandı, efendimiz oldu biz de köleleri.
Tekrar görüşmek üzere bye bye South Africa
Hemen her zaman çok rüzgarlı imiş Umut Burnu, rüzgara karşı yürümekte epey zorlanmıştık.
Şoförümüz dönüşte bazı özel kendi seçtiği turistik yerlere götürdü, arada da Mandela’nın hapis yattığı binayı.
Fotoğraf F.D.
İsimleri Kothka, Dyunga ve Dunga.
Ne olmak istiyorsunuz sorusuna Dunga astronot, Dyunga doktor diye cevap verdi. Çocuklu, gençli kızlı erkekli, 10-15 kişilik gruplar halinde Durban’ın halka açık yerlerinde dans edip şarkı söylüyorlar. Seyri doyumsuz, hani abartılı olacak ama üç gün non stop seyredebilirsin, öylesine etkileyici.En azından şimdi özgürler ve bunun tadını çıkartıyorlar. Ancak kanımca tam istedikleri konuma gelmek için toplum içerisinde siyahlar için bir iki nesil daha geçmesi gerekebilir.
Gerek Cape Town’da gerekse Durban’da gördüğüm yöneten azınlık beyazlar, yönetilen çoğunluk siyahlar. İlgilendiğim insanlar doğal olarak siyahlar oldu, onlarla konuşmak, olabildiğince sohbet etmek, çarşı pazar gezmek, benim için unutulmaz harika bir tecrübe idi yaşadığım kısa sürede.
*Sadece beyaz olmayanlara
Fethi Denizmen
Ekim 2020
Heybeliada