Hadi hep beraber! Özlem Denizmen yazdı
Özlem Denizmen, Posta gazetesindeki köşesinde birey olarak hayatta yapabildiklerimizin önemini, sevgi, anlayış ve dayanışmayı yazıp 'Peki siz ne yapıyorsunuz?' diye sordu.
Birey olarak bu hayatta yapabildiklerimiz önemli. Buna ek olarak
ailemizle, çevremizle ve içinde yaşadığımız toplum ile kurduğumuz
açık sevgi, anlayış ve dayanışma bağı da çok değerli. Bu bağ ne
kadar güçlü ise kendimizi o kadar iyi, mutlu hissediyoruz. ‘Sivil
toplum’ çalışmaları da bunun beraber yapılma hali. PEKİ SİZ NE
YAPIYORSUNUZ?
Vermek, almak, kazanmak,
saklamak, harcamak, biriktirmek... Bunların hepsi
günlük yaşantımızın akışında oluyor. Bu listede, en önemli olan ve
yüzyıllardır düşünürlerin bir erdem olarak tanımladığı tek şey ise:
Vermek. Bakın büyük düşünürler ne demiş;
Bir saatliğine mutluluk istiyorsanız biraz
kestirin.
Bir günlüğüne mutluluk istiyorsanız balığa
çıkın.
Bir yıllık mutluluk istiyorsanız, bir hazine
bulun.
Bir ömür boyu mutluluk istiyorsanız, birine yardım
edin.
Gerçek refah ve kalıcı mutluluk, hepimizin birbirimizle ilgilenmesi, birbirimizin haklarına saygı duymamız ve birbirimizin büyümesine yardımcı olmak için bir araya gelmemizle mümkün oluyor.
“Bir dokunuşun, bir gülümsemenin, nazik bir sözün, sizi dinleyen bir kulağın, dürüst bir iltifatın veya en küçük bir ilgi eyleminin gücünü çoğu zaman hafife alıyoruz; bunların tümü bir hayatı değiştirme potansiyeline sahiptir.’’ (Leo Buscaglia)
HAYATIN ANLAMI BİZİM İNSANİ İLİŞKİLERİMİZ DEĞİL Mİ?
Aslında ben bunu bir binanın kolonlarına benzetiyorum. Bu kolonlar ne kadar dayanıklıysa biz de hayatın zorluklarına o kadar dayanıklı oluyoruz. Değerlerimiz ve uzmanlıklarımıza uygun biçimde sivil toplum hareketlerinde yer almak ve paylaşmak da bizi tek başına olduğumuzdan daha güçlü hissettiriyor. Ülkemiz, yuvalarımız sarsıldı, sarsılmaya da devam ediyor. Yara çok büyük ve iyileşmesi her şeyin eski güzel haline dönmesi için zaman ve büyük bir çabaya ihtiyacımız var.
SEN DE KATIL
‘Sivil toplum’ ne kadar güçlü olursa devletimizin yanında onun koordinasyonuyla yapılabileceklere katkısı da o kadar büyük oluyor. Felaket zamanlarında birlikteliğimiz ve dayanışmamız harika ama bunu tüm yaşamımıza yaymamız gerek. Her konuda vaktimizi, bir dernek, bir vakıf, bir sosyal proje aracılığı ile topluma vermemiz paylaşımların belki de en değerlisi.
FODER 3 MİLYON KİŞİYE ULAŞTI
Kurucusu olma ayrıcalığına da eriştiğim Türkiye Finansal Okuryazarlık ve Erişim Derneği (FODER) ile gurur duyuyorum. Finansal okuryazarlık kavramını ve ekosistemini Türkiye’ye armağan eden muhteşem ve etkili bir kurum. Pek çok kurumun, bankanın, gönüllünün ve üyenin, hükümetin, medyanın büyük desteğiyle şimdi 10’uncu yılını kutluyor. FODER, üyeleriyle birlikte finansal eğitime erişim sağlamak için 3 milyondan fazla kişiye ulaştı.
Bu bir rüyaydı… Ya başaramazsa diye düşündüğümü hatırlıyorum. Ya başarılı olmazsa? Ya büyümezse? Finansman bulacak mıyız? Sanırım bunlar her kurucunun ortak korkusu… İlk yedi yılda kurucu lider olmaktan gurur duydum. Tabii kurucu üyeler, yönetim kurulu üyeleri, danışma kurulu üyeleri ve yürütmeden sorumlu olan harika insanlar sayesinde… Bugün harika gidiyor. Bayrağı en muhteşem şekilde taşıdıkları için FODER Başkanı Attila Köksal ve yönetim kurulu üyelerine özel olarak teşekkür ederim.
KOLEKTİF ‘İYİLEŞME’ BAŞLADI
Üç yıl önce uçak kazasında hayatını kaybeden Mina Başaran ve 10 genç arkadaşının anısına başlatılan Mina’nın Çocukları Projesi, Kolektif ‘İyileşme’ başlığı ile martta söyleşi, atölye ve deneyim buluşmalarını içeren bir programa ev sahipliği yapıyor. Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği İstanbul Şubesi bünyesindeki Mina’nın Çocukları Projesi’nin, Kolektif ‘İyileşme’ programı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin desteğinde Metrohan’da başladı. Dernek programdan elde edilecek bağışları kendi bursiyer gençlerinin yanı sıra deprem bölgesindeki üniversiteli genç kadınların barınma ve eğitim sorunlarına çözüm olabilmek için kullanacak. Kolektif ‘İyileşme’ pazartesi günleri hariç 10.00-19.00 saatleri arasında gezilebilir.
Para yetmiyor ne yapmalı? Özlem Denizmen yazdıÖzlem Denizmen, ele geçen parayla geçinemeyenler, ‘para yetiştirmek imkansız’ diyenler ne yapmaları gerektiğini Posta gazetesindeki köşesinde yazdı.