Finans

Koronavirüs Salgını Mücbir Sebep midir?

Mücbir sebep nedir? Koronavirüs salgını mücbir sebep olarak sözleşmelere uygulanabilir mi? Bu dönemde kira bedeli azaltılabilir mi? Tüm bu soruların cevaplarını Av. Şenol Öztürk sizler için kaleme aldı.

Mücbir sebep, (i) önceden öngörülemeyen, (ii) tarafların kontrolü dışında meydana gelen, (iii) ifa güçlüğü oluşturan ve (iv) bu sebeple de taraflara sözleşmeyi feshetme, kısmen veya tamamen ifadan kaçınma, askıya alma veya ifa için ek süre talebi öne sürme gibi çeşitli haklar tanıyan sebep olarak tanımlanabilir.

Aralık 2019’da Çin’de ortaya çıkan ve Mart 2020 itibariyle hemen hemen bütün ülkelerde rastlanmış olan ve hızla yayılmaya devam eden Koronavirüs salgınının hem hukuki düzenlemeler hem de geçmiş yıllarda gerçekleşen diğer salgın hastalıklar zamanında alınan yargı kararları (Örneğin 2003 yılında Çin’de başlayan SARS virüs salgını gibi) ışığında objektif olarak mücbir sebep olarak kabulünün mümkün olduğunun belirtilmesi gerekir. Nitekim mücbir sebep, doktrinde de, borçlunun borcu ihlal etmesinin kaçınılmaz olduğu dışsal durumları işaret etmektedir.

Öte yandan, Koronavirüs salgınının objektif olarak mücbir sebep kabul edilme yeterliliği olsa dahi, bu tespit tek başına mücbir sebep iddiasında bulunmak için yeterli değildir. Mücbir sebep bu açıdan mutlak bir kavram olmayıp nisbi bir kavramdır. Koronavirüs salgını olayı mevcut şartlara hukuki ilişkiye somut olayın özelliklerine göre farklı şekillerde nitelendirilebilir. 

Çoğu zaman, mücbir sebebe dayanılırken, mücbir sebebin sözleşme üzerindeki etkisinin üstesinden gelebilmek için çaba gösterilmesi, alternatif ifa yollarının olup olmadığının incelenmesi gerekebilir. Örneğin, 2003 yılındaki SARS salgını esnasında gerçekleşen bazı ihtilaflarda yüklenici tarafın alternatif ifa şekilleri bulunduğu halde bunları kullanmamış olması, mücbir sebep iddiasının mahkemece reddine sebep olmuştur. Ek olarak Koronavirüsünün, mücbir sebep olarak kabulü hususunda bu virüsün, sözleşmede kararlaştırılmış borçların ifasına doğrudan etkisi bakımından bir ayrım yapılması da gerekecektir.  Borçlanılan edimin, üretimi, temini ve ifası Koronavirüsten etkilenmeyecek nitelikte ise (Örn. çeviri yapmak, uzaktan erişim ile yazılım bakımı yapmak ve benzeri işlemlerde) bu olasılıkta mücbir sebepten bahsetmek doğru olmayacaktır.

Mücbir sebebin varlığı için aranan unsurlar “öngörülememe”, “karşı konulamama”, “borçlu dışında gerçekleşme” olarak nitelendirilebilmektedir. Koronavirüs gibi salgın hastalıkların mücbir sebep olarak sözleşmelere uygulanması yukarıda sayılan bu dört şartın birlikte gerçekleşmesi ile mümkün olacaktır.   

İşyeri Kira Sözleşmeleri Açısından Durum Nedir?

Yukarıda belirtilenler ışığında işyeri kira sözleşmelerinin bu süreç içerisinde hukuki yönden kiracı ve kiraya verenlere ne gibi hak ve yükümlülükleri getirdiğini değerlendirmek gerekir.   

Salgının ekonomik hayata etkilerinin sınırlandırılması amacıyla idare tarafından 26.03.2020 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan 7226 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile işyeri kiralarına yönelik tedbir alınmıştır.  Kanun’da yer alan Geçici Madde 2; “1/3/2020 tarihinden 30/6/2020 tarihine kadar işleyecek iş yeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmaz.” Hükmünü içermektedir. Bu kapsamda her ne kadar borç devam etse de bu dönem arasında kira bedelini ödeyemeyen işyerinin bu sebebe dayalı olarak tahliye edilmesi mümkün olmayacaktır. Ancak belirtmek gerekir ki kira borcuna yönelik faiz de bu dönemde işlemeye devam edecektir.   

Koronavirüs Sebebiyle Kira Bedelinde İndirim Talebi Mümkün müdür?

7226 sayılı kanun borcun ödenmemesi halinde tahliyenin mümkün olamayacağını düzenlemiştir. Oysaki Borçlar Kanunu’nun 138.  Maddesi aşırı ifa güçlüğü kavramı ile birlikte borçların uyarlanabileceğini düzenlemektedir. Bu kapsamda taraflar arasındaki kira sözleşmesinde bu yönde açık bir hüküm yok ise kiracı, mücbir sebebin etkisini göstererek kira sözleşmesinin uyarlanmasını talep edebilir. Burada yer alan uyarlama kira bedelinin azaltılması yönünde olabileceği gibi kira sözleşmesinin geçici bir süre ile askıya alınması, ödeme süresinin değiştirilmesi gibi de olabilir.  Kiracının, kira bedelinin uyarlanmasını talep etmesi halinde, bu talebin öncelikle kiraya verene yapılmasın uygun olacağını belirtmek isterim. Kiraya veren tarafından bu talebin kabul görmemesi halinde durumunda ise Kiracı, yetkili mahkemeye başvurarak (ticari işlerde öncelikle arabulucuğa başvurulması gerekmektedir), uyarlama talebinde bulunabilir. Ancak önemle belirtmek isteriz ki uyarlama talebinde bulunulması için kira bedellerinin ya hiç ödenmemiş olması ya da ihtirazı kayıt ile ödenmiş olması gereklidir.