Ekonomi

Kriz Döneminde Finansal Yönetim

‘Kriz döneminde ne yapmalıyız?’ diyenlere, kriz dönemini daha rahat atlatabilmek ve belki de fırsata çevirebilmek adına 5 tavsiye.

 “Biz iş adamları elinde üç top oynayan cambazlar gibiyiz. Bu topun iki tanesi lastik top [Satışlar ve Kâr], biri de camdan kristal bir toptur [Nakit Akışı]. Lastik toplar yere düşse de, tekrar yükselir ve yeniden tutabiliriz ama kristal top yere düştüğünde kırılır ve oyun biter.“

Üzeyir Garih

Rahmetli Garih şirketlerin satış ve kârlılıklarının dönemsel olarak düşüş gösterebileceğini ya da zarar edebileceklerini buna rağmen ayakta kalmaya devam edip toparlayabileceklerinin altını çizer. Oysa nakit akışını temsil eden top kristaldir ve düştüğünde kırılır. Oyun bitmiş olur. Tıpkı nakit sıkışıklığına giren bir şirketin borçlarını ödeyemeyip iflas etmesi gibi. Şirketlerin uzun vadede devamlılığını sağlayacak ve başarıyı güvence altına alacak en önemli unsur kuşkusuz doğru nakit akış yönetimidir. Kriz dönemlerinde önemi daha da artar.

İçinde yaşadığımız koronavirüs günlerinde önceliğimiz her ne kadar sağlığımız olsa da bu dönemi ekonomik açıdan da kazasız belasız atlabilmek önemli.  Gözümüzün kulağımızın küresel salgın ile ilgili gelişmelerde olduğu bu dönemde ‘Kriz döneminde ne yapmalıyız?’ sorusuna verilecek ilk cevabım: ‘Soğukkanlılığınızı koruyun ve asla panik yapmayın’ olacaktır. Kararlarımızı almadan önce objektif bir durum tespiti yapabilmek ve alacağımız kararların kısa-orta ve uzun vadede getirebileceği sonuçları ön görebilmek çok önemli. Genel kanaatim alınan ani kararların nadiren olumlu sonuç doğurduğu şeklinde olduğundan önemli kararları almadan önce ince eleyip sık dokumamız gerekiyor.

Türkiye’de kurulan yeni şirketlerinin yaşam sürelerine bakıldığında %80 gibi çok önemli bir bölümünün ilk 5 yıl içinde iflas ettiği görülüyor. Günümüzde, değişen dünyanın gerekliliklerine ayak uyduramayan, nakit akışını doğru yönetemeyen şirketler ekonomik değişimlerden de olumsuz etkilenerek yok oluyorlar. İş planlarını sürekli yenileyen ve çağdaş bir yönetim felsefesi benimseyen şirketler ise kriz ve değişimleri fırsata çevirip yollarına emin adımlarla devam edebiliyorlar. 

Kriz dönemini daha rahat atlatabilmek ve belki de fırsata çevirebilmek adına 5 tavsiyem var:

1. Nakit akış yönetimi

Türkiye’deki pek çok şirket nakit akışlarını nasıl yöneteceğini maalesef tam olarak bilmiyor. Bu konuda çalışma yapmak finans ve muhasebenin sentezlenmesi gereken özel bir uzmanlık konusu olduğu için çoğu orta ölçekli şirket böyle bir kapasiteye sahip de değil. Türkiye’deki bankaların önemli bir kısmı ile yaptığım çalışmalarda ortak kanaat şirket iflaslarının veya zora girmesinin en önde gelen nedenlerinin başında nakit akışında yaşanan sıkıntıların geldiğidir. Gelir tablosundaki karın aslında muhasebesel bir değer olduğunun farkında olmayan şirketler kağıt üzerinde para kazanıyor olsalar bile gerçek de nakit akışı sıkıntısı yaşayabilmekte ve durumu yönetemeyen şirketler de iflasa doğru sürüklenmektedirler. Başka bir deyişle kar eden bir şirketin nakit akışında sıkıntı olabileceği gibi tam tersi de mümkündür. Amortisman, KDV, kredi ana para geri ödemeleri ve tahakkuklar gibi kalemler gelir ve nakit akış tablolarının farklı performanslar göstermesine neden olur. Her ne kadar şirket için kar önemli olsa da asıl performans nakit akışında belli olur. Nakit akışı fiili durumu yansıtır. Reel olarak şirketin cebine giren ve çıkan nakit hareketleri üzerinden hesaplama yapıldığı için gerçek durumu yansıtır. Büyük veya küçük ölçekli olduğu fark etmeksizin her işletme için önemli olan nakit akışı yönetimi ancak doğru şekilde yapıldığı takdirde uzun vadeli, başarılı ve sürdürülebilir büyüme ile karlılık söz konusu olabilmekte, şirketlerin devamlılığı garanti altına alınabilmektedir. 

Öneminden dolayı ilk sıraya koyduğum nakit akışını nasıl yöneteceğiz konusuna gelelim:

a) Likidite

Nakit şirketinizin can suyudur ve kriz dönemlerinde önemi daha da artar. Bu dönemde şirkette olan nakti standartların üzerinde tuttmak ve likiditeyi artırmak gerekir. Bu nedenle acil ve gerekli olan ödemeler dışında, maliyetler haricinde kalan harcama kalemlerini iptal etmek veya mümkün olduğunca ötelemek yerinde olacaktır.

b) Alacak ve borç yönetimi

Prensip olarak bir şirketin likiditesinin orta ve uzun vadede yüksek olması için alacaklarının vadesinin borçlarından daha kısa olması gerekir. Başka bir deyişle aldığınız malın ödeme vadesinin satış vadesinden daha uzun olması gerekir ki ödeme vadesi gelmeden tahsilatınızı yapmış olabilin. Eğer bir sanayi kuruluşu iseniz o zaman bu süreye stoklama ve üretim sürelerini de ilave etmelisiniz. Bu dönemde satış vadelerinizi kısaltmayı hatta peşin satış yapmayı değerlendirmelisiniz. Mümkünse alış vadelerinizi uzatmaya da çalışmalısınız. Mevcut borçlarınızı nakit akışınızı rahatlatmak amaçlı ötelemek veya daha uzun vadeye yaymak da mutlaka değerlendirmeniz gereken bir husustur.

c) Stok yönetimi

Stokları hammadde, yarı mamül ve mamül stoğu olarak sınıflandırabiliriz. Hammadde tarafında alacağınız siparişlere endeksli bir stok politikası uygulamanız doğru olacaktır. Daha da iyisi eğer yapabiliyorsanız ham madde stok yükünü tedarikçilere taşıtacak modeller kurmaktır. Örneğin malı konsinye olarak alabilirsiniz. Tedarikçi malı size teslim eder ancak kullandığınız kadarını fatura eder. Diğer bir yöntem ise JIT (Just In Time-Tam Zamanında Üretim) uygulamasıdır. Tedarikçi malı hemen üretim öncesinde size teslim eder ve stoklama süresi ortadan kalkar veya minimize edilmiş olur. Yarı mamül stoğunu azaltmanın bir yöntemi total üretim sürecini kısaltmaya yönelik verimlilik tedbirleri almaktır. Hem yarı mamül hem de mamül stoklarını azaltmak için yine sipariş üzerine çalışmak, nasıl olsa satarım mantalitesi ile üretim yapıp mal stoklamamak, geçerli bir yöntemdir. Son olarak bu dönem uzun süre stokta kalmış mallarınızı iskonto yapıp nakte çevirmek için de uygun bir dönem olabilir.

d) Kredi yönetimi

Aldığınız işletme kredileri işletme sermayesi döngünüz ile uyumlu olmalıdır. Sağlayacağınız finansmanın vadesinin ve geri ödeme koşullarının, ham maddeyi alıp üretime geçip stoklayıp satışa geçtiğiniz ve nihayetinde de tahsilat yaptığınız dönemin tamamını kapsar nitelikte olması gerekir ki doğru zamanda geri ödemelerinizi yapabilesiniz Finansman maliyeti daha yüksek olsa dahi olması gereken vadede borçlanmaya dikkat ediniz. Daha düşük maliyetli olduğu için kısa vadeli borçlanayım nasıl olsa vadesi geldiğinde yeni bir kredi alıp çevirebilirim düşüncesi özellikle kriz dönemlerinde işlemeyebilir. Sizi nakit akışı olarak zorlayan mevcut kredilerinizi de nakit akışınıza uygun olarak yeniden yapılandırabilirsiniz. Bu döneme has bankaların vade uzatımı ve taksit atlatma imkanlarından faydalanmayı da değerlendirmelisiniz.

e) Varlık satışı

Her ne kadar şirket varlıklarını nakte çevirmek için kriz dönemleri çok uygun olmasa da başka alternatif yaratmakta zorlanıyorsanız değerlendirmeyi düşünebilirsiniz. Özellikle ‘Sat ve Geri Kirala’ yöntemi ile finansal kiralama yaparak nakit akışınızı düzeltebilir; kiralama dönemi içinde varlığı kullanmaya devam eder ve geri ödeme süresi sonunda yeniden sahip olabilirsiniz.

2. Karar Almak

Sıkıntıların ve stres katsayılarımızın fazla olduğu bu dönemde sakin kalmaya ve itidalli kararlar almaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Durumumuzu soğukkanlılık ile analiz etmeli ve kısa, orta, uzun vadede etkisini gösterecek sağlıklı tedbirler almak durumundayız. İşletme körlüğü yaşıyor olabiliriz ve dışarıdan daha objektif gözle durum değerlendirmesi yapabilecek danışmanlarla çalışmayı değerlendirebiliriz. İyi bir danışman şirket iş modeli geliştirmekten, karlılık analizlerine, maliyet optimizasyonuna ve nakit akış yönetimine kadar pek çok alanda şirketlere ekstra faydalar sağlayıp vizyonunu geliştirebilir.

Kriz dönemleri fırsatlar barındırsa da uzun vadeli karar almak için uygun zamanlar değildir. Kriz dönemlerinde riskler çok daha fazladır ve ileriye yönelik projeksiyon yapmak çok daha zordur. Uzun vadeli kararlarınızı erteleyin. Mutlaka bir karar almanız gerekiyor ise sizi uzun vadede bağlayacak nitelikte olmamasına özen gösterin. Bununla beraber bu dönemde özellikle gıda, bilişim teknolojileri, perakende, sağlık ve ihracata dayalı sektörlerde şirketler için ekstra fırsatlar söz konusu olabilir. Bu tip şirketler önlerini özellikle satış ve gelir yaratma itibari ile daha uzun vadeli  görebilecek güçlü bir pozisyona sahiplerse kararlarını daha uzun vadeli alabilirler.

3. Kur Riski Yönetimi

Krize bağlı alınan parasal genişleme tedbirleri gelecekte kur artışlarına neden olabilir. Bu nedenle kur riski yönetimine her zamankinden daha fazla dikkat etmek gereklidir. Kur riski yönetiminin en temel prensibi doğal korunmadır. Gelirleriniz ile giderlerinizin aynı para birimi üzerinden olmasıdır. İhracat yapan bir şirketseniz ve döviz bazında borçlandıysanız kurların artmasından çok fazla etkilenmeyeceksiniz hatta TL olan maliyetleriniz varsa döviz bazında değer kaybettiği için ekstra kar ediyorsunuz demektir. Eğer gelir ve giderlerinizin para birimleri aynı değil ise ‘forward’ gibi finansal enstrumanlar kullanıp kur riskini yönetmeniz gerekir.

4. Paranın Zaman Değeri

Bugün elinize geçecek olan paranın değeri ileride alacağınıza göre daha yüksektir. Buna paranın zaman değeri denilir ve hesaplanması gereklidir. Özellikle faizlerin yüksek olduğu dönemlerde paranın zaman değeri hesabını yapmak daha büyük önem taşır. Bir malı standart olarak 3 ay vadeli satıyorsanız ve peşin satışta ne kadar iskonto verebileceğinizi hesaplamak istiyorsanız elinize peşin para geçtiği zaman getirisinin ne olacağı üzerinden hesap yapabilirsiniz. Örneğin:

Vadeli satış fiyatı : 1000 TL

Vade (n): 3 ay

Fırsat maliyeti (i): % 2 (aylık)

Peşin Satış Fiyatı = Vadeli Satış Fiyatı / ( 1 + i) ^n = 1.000 / ( 1 + %2)^3 = 942.32 TL

Yukarıdaki örnekte fırsat maliyetiniz arttıkça daha fazla iskonto yapabilirsiniz. Fırsat maliyeti peşin parayı alıp işinize yatırmak ve para kazanmak şeklinde olabileceği gibi kredi geri ödemeleri için de değerlendirilebilir. Peşin parayı alıp kredi kapatacaksanız bu takdirde fırsat maliyetini aylık kredi faizi olarak düşünebilirsiniz.

5. Maliyetleri Azaltmak

Kriz dönemlerinde ilk akla gelen hususlardan biri maliyetleri azaltmaktır ki tasarruf etmek anlamında maliyet düşürmek doğru bir yaklaşımdır. Bununla beraber satış, pazarlama, reklam, tanıtım faaliyetleri gibi işinizin artmasına direkt etki edebilecek kalemlerden kesmeye çalışırsanız dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olabilirsiniz. Maliyet optimizasyonu yaparken en başta değindiğimiz gibi soğukkanlı davranmamız ve neden sonuç ilişkisi çerçevesinde doğru kalemlerden tasarruf etmeye odaklanmamız gerekir. Özellikle eleman çıkarma konusunu aceleye getirmeyin. Çıkartacağınız kişi kadar geride kalacak olan şirket personeli üzerindeki olumsuz etkisini de hesaba katın. Kriz döneminden şirket olarak tek parça çıkmanız durumunda yaratacağınız aidiyet duygusunu da dikkate alın. Eleman çıkartmak kaçınılmaz bir karar ise öncelikle kişilerin yetkinliklerini dikkate alarak karar verin.

Son tahlilde kriz dönemlerinde serin kanlı olup doğru durum değerlendirmesi yapabiliyor olmamız her zamankinden de daha önemlidir. Paniğe kapılıp hızla işten çıkartmalar veya iş ilişkilerimizde yaralıyıcı olabilecek diyaloglar gibi sonradan pişmanlık duyabileceğimiz durumlardan özellikle kaçınmamız gerekiyor.  Unutmamak gerekiyor ki bu pandemi küresel manada modern dünyanın bugüne kadar yaşadığı en büyük kriz. Hangi ülkede yaşıyor olalım hemen hemen aynı problemleri yaşamaktayız. 1990’dan bu yana yaşanan krizleri deneyimlemiş bir kişi olarak şu ya da bu şekilde taşların yerine oturacağını ve ekonomik koşullar değişmiş olsa bile daha öngörülebilir bir dönemin er ya da geç geleceğini düşünüyorum. Deneyimim Türkiye insanının değişimlere daha çabuk adapte olabildiği ve müteşebbis bir ruha sahip olduğu şeklinde ki bu durum istikrara alışkın gelişmiş ülkelere göre krizden daha erken sıyrılmak adına avantajımız olabilir.