Bilişsel Esneklik ve Yatırım Projelerinde Finansal Mühendislik Uygulamalarının 5 Aşaması
“Ne en güçlü olan tür hayatta kalır, ne de en zeki olan… Değişime en çok adapte olabilendir, hayatta kalan.” Charles R. Darwin
Bilişsel esneklik, yaşanan durumlar karşısında; alternatif
yolların ve seçeneklerin farkında olunması, uyum sağlamada esnek
olunabilmesi, esnek olunan durumlarda ise yetkin olunduğunun
hissedilmesi olarak tanımlanmaktadır. İçinde bulunduğumuz çağda
teknolojik, sosyolojik ve kültürel değişimler daha önce hiç bir
dönemde olmadığı kadar hızlı biçimde bize etki ediyor. Değişimlerin
etkilerini makroekonomik bazda hissettiğimiz gibi daha önce var
olmayan yeni iş alanları açılıyor, bazıları kapanıyor ve mevcut
işlerin iş yapma şekilleri de değişim gösteriyor. Bu dinamik ortama
uyum kabiliyetimiz varlığımızı sağlıklı bir şekilde sürdürebilmenin
ön koşulu durumunda. Bilişsel esneklik de kuşkusuz uyum
kabiliyetini belirleyen kritik unsurların başında geliyor.
Bilişsel esnekliğin uygulama alanlarından biri de finansal
mühendislik. Finansal mühendislik, finansal problemleri çözmek ve
kimi durumlarda da yeni finansal ürünler geliştirmek amacı ile
ileri finansal analiz tekniklerinin kullanılması anlamına geliyor.
Çözüm getirmek için önce parametrelerin tespit edilmesi, sonrasında
da en doğru şekilde bir araya getirilmesi gerekiyor. Proje ve
yatırım finansmanında finansal mühendisliğin nasıl uygulanması
gerektiği konusuna bakarken öncelikle amacımızın ne olması
gerektiğine açıklık getirelim. Yatırım projelerinde amacımız karlı,
değer yaratan, sermaye geri dönüş süresi makul olan ve finanse
edilebilir projeleri hayata geçirmek. Amacımıza ulaşmak için
öncelikle özünde karlı olan projelerimiz olmalı. Bir sonraki aşama
ise projeyi daha da karlı hale getirebilecek ve geri ödemelerde
sıkıntı yaşatmayacak uygun finansman imkanları ile buluşturmak
olmalı. Mümkün olduğunca uzun vadeli, uygun maliyetlerde, esnek
kullanım koşullarında ve projenin yaratacağı nakit akışına uygun
bir kredi arıyoruz.
Bilişsel esnekliğin finansal mühendislik uygulamaları ile kesişim noktası işte tam da bu aşamada gerçekleşiyor. Zira kullanılacak olan finansman imkanları proje bazında önemli farklılıklar arz ediyor. Genelde aspirin gibi her projeye uygun olacak finansman paketleri mevcut değil. Konfeksiyon yerine terzi dikim çözümler oluşturmak gerekiyor. Finansman kaynağı arayışına başlarken dikkate almamız gereken beş temel unsur sayabiliyoruz. Amacımız bu unsurları arzu ettiğimiz krediyi en uygun koşullarla temin edebilmek için doğru şekilde bir araya getirebilmek.
1. Yatırımın coğrafi konumu
Yatırımın hangi ülkede olduğu ilgili coğrafyada politik riskin durumu, proje ile ilgilenecek bankaları belirlemek ve fon arayışımızı buna uygun olarak şekillendirmek için önemli. Proje finansmanının önemli oyuncularından olan EBRD, IFC, Asya Kalkınma Bankası, İslam Kalkınma Bankası gibi yatırım ve kalkınma bankalarının politikalarını, ilgili oldukları coğrafyaları, sektörleri bilmek ve arayışımızı doğru hedeflere yönlendirmemiz gerekiyor. Kalkınma ve Yatırım Bankaları ile ECA’ler haricinde ilgili coğrafyaya ilgisi olan ticari bankalar ile yatırım kredisi sağlayan veya bazen ortak da olabilen yerel bankaların fon kullandırım koşulları da finansman paketini oluştururken dikkate alınması gereken diğer hususlar.
2. Yatırım yapılacak olan sektör
Sektörel bazda özel kredi imkanları söz konusu olabiliyor. Örneğin yenilenebilir enerji alanındaki projelerde genel kabül olarak daha uygun kredi kullanım koşulları ve daha uzun vadeler mümkün olabilmekte. Bazı finansal kuruluşları sadece belli sektörlere yoğunlaşmış durumdalar. Bazıları da özellikle alkol, tütün ve savunma sanayi gibi belli sektörlerde olan projeleri fonlamak istememekteler.
3. Yatırım mallarının menşei
Yatırım mallarını ağırlıklı hangi ülke veya ülkelerden temin edeceğimiz ise Hermes, SACE, Coface, US Exim gibi hangi ECA’ler vasıtası ile finansman sağlayabileceğimizi belirleyecek olması bakımında önemli. ECA (Export Credit Agency) ‘ler yerleşik oldukları ülkenin rakabet gücünü ve dolayısı ile de ihracatını geliştirmeyi hedefledikleri için yatırım mallarının ağırlıklı olarak kendi ülkelerinden temin edilmesi halinde tüm yatırım paketi için uygun kredi imkanları sağlayabilmekteler. Sağladıkları kredinin vadesi ve kullanım koşulları ihracatın yapılacağı ülkenin politik riskine, sektöre ve yatırımın büyüklüğüne bağlı olarak da değişiklik arz etmekte. Bazı projelerde yüklenici şirketler, özellikle daha cazip finansman imkanlarından faydalanabilmek amacıyla mal tedariğini daha rekabetçi ve esnek olan ECA’lerin aktif olduğu ülkelere yönlendirebilmekteler.
4. Yatırımın büyüklüğü
Finans kurumlarının projelere girerken alt ve üst limitleri var. Sektörel ve coğrafi bazda da bu limitler ayrıca tanımlanabiliyor. Yatırım büyüklüğü kredi vadesine de etki edebiliyor. Genelde daha büyük yatırım projeleri daha uzun vadeli finansman kaynakları ile buluşabiliyor.
5. Projenin tedarik şekli
Giderek artan şekilde gündeme gelen Kamu Özel Ortaklığı (PPP) kapsamındaki proje yapılarına hakim olmak da ayrıca önemli. Ülke yönetimleri kendi finansman kaynaklarını tüketmediği ve proje performansını arttırdığı için PPP’nin uygulama yöntemleri arasında yer alan Yap-İşlet- Devret ve Yap-Kirala-Devret gibi tedarik yöntemlerini giderek artan şekilde kullanmaktalar. PPP projelerinde müteahhit şirketler genelde yüklenici kimliğinin yanına işletmeci kimliğini de eklemek durumunda kalıyorlar. Yeni dönemde pek de alışkın olmadıkları özellikle işletme performansı ile ilgili gerekliliklere ve risklere hakim olmaları da gerekiyor.
Projelerin yapılabilirliğini sağlayacak doğru finansman kaynaklarını oluşturmak uzmanlık gerektiren bir iş. Farklı ülkelerdeki değişken koşullara bağlı finansman kaynaklarını ister kendi yatırımlarınız isterse de müşterilerinizin yatırımları için olsun doğru şekilde bir araya getirip projenin performansını ve finanse edilebilirliğini geliştirmek gerekiyor. İlgili ülkedeki ve proje özelindeki riskleri analiz etmek ve en iyi şekilde yönetmek de işin çok önemli bir parçası. Bu sayede projelerin performansını geliştirmek ve bankalarla olan müzakere sürecini en doğru şekilde yönetmek mümkün. Finansal mühendislik tüm bu parçaları uygun bir şekilde bir araya getirmek ve en uygun kombinasyonları yaratmak için kullanmamız gereken önemli bir yöntem.
İster doğrudan yatırımcı isterse de yatırım malımızı satmaya çalışan müteahhit şirket olalım hedeflediğimiz ülkedeki yatırımlara kaynak sağlamak için cazip finansal imkanlar yaratmak durumundayız. Satacağımız mal ve hizmetlerin müşterilerimiz tarafından alınabilir olması için uygun finansal koşulları yaratmak özellikle son dönemlerde giderek artan rekabetin bir ön koşulu olmuş durumda. Doğrudan yatırımlarda ise finansman olanaklarını bu defa da kendimiz için oluşturmak mecburiyetindeyiz. Çoğu müteşebbimizde söz konusu altyapı ile yetkinlikler mevcut değil ve bu eksikliklerin giderilmesi rekabet gücünü geliştirmek için bir zaruret durumunda.
Fatih Kuran
Dinamo Danışmanlık Kurucu Ortağı, Kamu Özel Ortaklığı (PPP) ve Proje Finansmanı Uzmanı