2021’de Risk Analizi ve Yönetimi
2020 yılı başında başlayıp halen süregelen pandemi krizi gerek makroekonomik gerekse sektörel bazda risk seviyelerini bazı istisnalar hariç olumsuz şekilde etkilemiş durumda.
2020 yılı başında başlayıp halen süregelen pandemi krizi gerek
makroekonomik gerekse sektörel bazda risk seviyelerini bazı
istisnalar hariç olumsuz şekilde etkilemiş durumda. Finansman
maliyetleri, kredi vadeleri ve diğer kullanım koşulları itibariyle
uygun koşullarla finansman sağlanması şirket veya proje bazında
nakit akışlarının tahmin edilebilirliğine bağlı bir durumdur.
Pandeminin yaratmış olduğu belirsizlik ortamı genel olarak riskleri
arttırmış ve doğru nakit akış tahmini yapabilme kabiliyetlerini de
kısıtlamış durumdadır. Belirsizlik ortamına bağlı olarak fon
sağlayıcı, başta bankalar olmak üzere, finansal kuruluşların ekstra
temkinli davranma eğiliminde olacağını söyleyebiliriz. Bu bağlamda
fon kaynağı yaratma imkanını geliştirmek veya en azından korumak
isteyen şirketlerin risk analizi ve yönetimine özel bir önem
vermesi gerekecektir.
Pandemi krizinin ekonomik etkileri ise sektörel bazda büyük
değişimler göstermektedir. Sektörlerin önemli bölümü değişen
ölçülerde olumsuz etkilenirken bazı sektörler ise olumlu olarak
ayrışmış durumdalar. Kriz turizm, ulaşım, restoran ve eğlence
sektörü, otomotiv, enerji ve genel olarak gıda dışında kalan üretim
sektörlerini olumsuz etkiledi. Bazı sektörlerin 2019 yılı
kapasitelerine erişimin ancak 3-4 yıl gibi uzun bir zaman
alabileceği de tahmin edilmekte. Öte yandan e-ticaret, online
alışveriş ve kurye hizmetleri, bilgi ve iletişim teknolojileri,
kişisel bakım ve sağlık, gıda ve perakende zincirleri, tarım, tıbbi
malzeme ve hizmetler ile ilgili sektörler ise krizden olumlu olarak
etkilenmiş durumdalar. Özellikle krizden olumsuz etkilenen
şirketler açısından risk analizi ve yönetiminin önemi daha da
önemli olacaktır.
Ayrıca pandemi nedeni ile uluslararası tedarik zincirinde Çin kaynaklı önemli aksamalar yaşanmasının yeni dönemde tedarik zincirinde konsantrasyon riskinin yönetimine daha fazla dikkat çekeceği beklenmektedir. Bu nedenle şirketlerin tedarikçi portföylerinin coğrafi bazda nicelik olarak geliştirilmesine odaklanması beklenmektedir. Söz konusu durum Türkiye açısından başta tekstil ve otomotiv olmak üzere önemli fırsatlar yaratabilir. Bu dönemde üretim süreçleri ile satışların kesintiye uğramaması amacı ile tedarik riskinin yönetimi yüksek önemde olacaktır. Özellikle kritik önemdeki tedarik mallarının, özellikle coğrafi açıdan çeşitlendirilmiş bir tedarikçi portföyünden, uzun vadeli alım garantileri ile temin edilmesine yönelik çalışmalara ağırlık verilebilir.
Yanı sıra ülke yönetimlerinin tarım, gıda ve sağlık malzemeleri gibi temel ihtiyaç maddelerinin tedarikinin kriz dönemlerinde bir daha problem teşkil etmemesi için bundan böyle ağırlıklı olarak yerel bazda temin edilmesi için tedbirler alması da sürpriz olmayacaktır. ABD yönetimin ülke ihtiyaçlarını garanti altına almak amacı ile maske ihracatını yasaklaması bu duruma iyi bir örnek teşkil etmektedir. Bu şekilde global ticaretin önünü kota ve vergi uygulamaları ile sınırlayacak uygulamalar geri gelip yerel üretimler teşvik edilebilir. Risk analizi ve yönetimi açısından dış ticaret politika ve uygulamalarındaki değişimin gerek ihracat gerekse de ithalata dayalı tedarik tarafında dikkate alınması önemli olacaktır.
Satış ve gelir projeksiyonlarında sapma riskinin yönetiminin önemi pandemi döneminde daha da artacaktır. Ekonomiyi canlandırmak için yeni yatırımların önünün açılması gerekli olacaktır. Projelerin uygun koşullar ile kredilendirilebilmesi amacı ile devlet teşviklerinde artış ile fon sağlayıcıları rahatlatacak ilave devlet garantilerinin verileceği Kamu Özel Ortaklığı (PPP) projelerinin artan kullanımı gümdemde olacaktır. Ayrıca satış riskini yönetmek amacı ile şirketlerin karlılıklarından taviz verip özel iskontolu uzun vadeli satış sözleşmelerine yönelmesi de beklenebilir.
Faiz ve kur riski gibi finansal risklerin yönetimi de bu dönemde önemli olmaya devam edecektir. Dünya genelinde politik risklerin artması finansal risklerin yönetimini daha da zorlaştıracaktır. TL faizlerindeki yüksek volatilite nedeni ile özellikle kısa vadeli TL kredilerde sabit faiz tercih edilebilir. Döviz kredilerinde ise kısa veya uzun vadeli olsun yine sabit faizi tercih etmek riskleri azaltacaktır. Değişken faiz ile borçlanılmış ise geleceğe dönük faiz oranlarındaki artış riskini ortadan kaldırmak için swap yapmak faydalı olacaktır. Kur riski yönetimi şirketin içinde bulunduğu piyasada doğal yollar ile yapılamıyor ise bazı finansal enstrümanlar kullanmak gerekli olacaktır. Yaratılan gelir ve giderler aynı para birimi cinsinden değil ise forward veya opsiyon sözleşmeleri ile orta ve uzun vadeli olarak kur veya parite riski ortadan kaldırılabilir. Kredi kullanımı yapılacak veya borçlar yeniden yapılandırılacak ise mutlaka şirketin nakit akışına uygun borçlanılmalıdır. Yatırım geri dönüş süresi ne kadar ise en az bu süre kadar borçlanılmalıdır. Son dönemde bazı büyük grupların yaptığı major hatalarda olduğu gibi daha uygun faizle borçlanmak için yatırımın gerektirdiğinden çok daha kısa vadeli borçlanıp, geri ödeme vadesi geldiğinde yeni bir kredi ile nasıl olsa dönerim yanılgısı içinde olmamak gereklidir.
Fatih Kuran
Dinamo Danışmanlık Kurucu Ortağı, Kamu Özel Ortaklığı (PPP) ve Proje Finansmanı Uzmanı
Finansal Sağlığınız Ne Durumda? Finansal sağlığınızı iyileştirmek için nereden başlayacağınızı bilemiyor olabilirsiniz? İşte başlamanıza yardımcı olacak adımlar: